Gizlenme Yeri

22.8K 382 10
                                    


Sürüklenerek oraya yerleştikleri açık olan bir düzine aleti, ceketine sararak dışarı çıkaran Yekta; bir köşeye atılan bu aletlerin çamura bulanan hallerini umursamadı. Çıkıştaki koca ayak izlerini takip ederek, gün ışığın uzaklaştığımızda; Rüzgar'ın bıraktığına emin olduğum bu izlerin son buluşuna şahit olduk. Sadece birkaç adım boyunca çamurlu izler sürüp, pisliğinden arındığında gözlerden kaybolduğunu gördüm. Yakınındaki birkaç adım iziyle birlikte kaybolan bu izler, güvende olduklarına dair küçük bir rahatlama yaşamamı sağlamıştı. Kimse ölmemişti. Yani henüz. İçeride kan kaybıyla boğuşan iki okuyucu vardı. Belimde varlığını kanıtlayan hançer, soğuk bir sızıya ev sahipliği yapıyor; bana her fırsatta yaptığım şeyi hatırlatıyordu. Yekta'nın kendi silahına ne yaptığını bilmiyordum fakat benim aksime o tek bir şeye odaklanmış durumdaydı; bizi buradan uzaklaştırmak.

Aramızda metreler kalan beyaz arabaya uzaktan baktım ve bu arabanın işlevselliğine, kendi içerisinde yarattığı ironiye gerginlikle gülümsememek için kendimi zorladım. Şu durumda gülümsemem, akıl sağlığım hakkında, kendimden şüphe duymama neden olurdum. Aslında bakılırsa pek de aklı başında hissetmiyordum. Yekta sıkı sıkıya tuttuğu elimi beni arabaya yerleştirdiğinde bıraktı ve sadece iki koltuktan oluşan bu spor metal yığınının hızla yerinde dönmesini sağladı. Lastiklerin çığlığımsı sesiyle birlikte, burnuma dolan yanık plastik kokusunu görmezden gelme gayretine giriştim. Üzerimi kaplayan nemli bulanık kokusunun yanında, cennetten çıkma bir koku kalan bu kokuyu terk ettiğimizde; olağan bir vakitte beni korkutacak bir hızda yol almaya koyulduk.

Yekta'nın kemerimi çoktan takmış olmasına minnettardım. Hız limitlerini zorlarken, arabanın ön camından dışarı fırlamak hakkında endişelenmiyordum. Beni kaçırmak için seferber ettiği bu aracın; karşılaştığımız, gözlerimizin buluştuğu ilk anda takım otobüsünün önüne siper ettiği bu aracın, şimdi kurtuluşum için gaza basması tuhaf hissettiriyordu. Daha öncesinde de organizasyondan çıkmak için kullandığım bu metal yığını, hep zor anlarıma şahit oluyordu. "Ne düşünüyorsun?" dedi, gazı köklemeye devam eden Yekta. Bakışları sadece bir anlık bana değmiş, ardından süratte kullandığı arabayı kontrol etmeye devam etmişti. Ne düşünüyordum? Onca şey arasında canımı kurtaran araca olan öfkemi mi biliyordum?

"Araçla gelmemenin ne büyük bir lütuf olduğunu." Düşüncelerim arasından bu da vardı. Oldukça geri plandaydı fakat yaşıyordu. Boynunu yarım bir hamleyle büküp, çok kısa bir an bana baktığında, tek kaşı havadaydı. Yetersiz yalanıma elbette inanmamıştı. "Nereye gidiyoruz?" dedim, bir süredir devam eden sessizliği bozarak. "Bilmiyorum." dedi, dürüstçe. Bu yolu biliyordum. Yolu takip ettiğimiz taktirde kilometreler sonra Eskişehir'e varabilirdik ama eve gidemezdim. Eve gitmek, organizasyona gitmekle eş değer bir aptallık olurdu. Bunun yerine aklıma düşen, bir başka aptalca fikri öne sürdüm. "Alp'e gidebiliriz." Hızla yol alan arabanın izin verdiği ölçüde bana dönen Yekta'ya bakarak "O bize yardım edecektir." diye ekledim.

Yekta bu fikirden hiç de hoşlanmadı. Apartmanın önünde, Alp'in oturduğu daireyi gözetlerken bile bu hoşnutsuzluğunu yansıtmaya devam etti. Alp'in oturduğu dairenin ışıkları açıktı. Altıncı kata tırmanan merdivenler yerine asansöre yönelip, Yekta'nın somurtan yüzü eşliğinde yukarı çıktım. Alp'in olanlardan; benim ne olduğumdan ve kısmen başıma gelenlerden haberdar oluşu, benim bu cüreti göstermemi sağlıyordu. Bana, bize yardım edeceğini biliyordum.

Kapıyı açtığında bakışları önce beni buldu ve anlık olarak göz bebekleri büyüdü. "Güneş!" dedi, ben olduğumu doğrulamak istercesine. Ardından anlam arayan gözleri, bir adım arkamda dikilen suratsız partnerime değdi. "Her şey yolunda mı?" dedi Alp, bakışlarını Yekta'dan ayırmadan, gözlerinde benzer bir elektriksel kuvvetle. Birbirlerini tehdit etmek için yüklendikleri enerjileri görmezden gelip "Şimdilik yolunda." diye yanıtladım onu. İçeri geçmemiz için yol verdiğinde, Yekta'nın peşimde olup olmadığına bakmadan içeri süzüldüm.

RUH OKUYUCULAR -3-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin