➡️12

1.7K 180 57
                                    

"Bu koltuğu bana versene." diyerek arkasına yaslandı Öykü, kapıyı açıp onu içeriye davet ettikten bir kaç saniye sonra. Yani şimdi, sen iste evi üzerine yapayım. Aramızda lafı mı olur?

"Bu arada, böyle pat diye geldim ama. Müsaitsin değil mi?"

"Sence?"

"Pardon ya," dedi gülerek. "Sanırım bunu içeriye dalmadan önce sormam lazımdı."

"Yani. Öyle yapsaydın daha yerinde olurdu gibi."

"Neyse. Bir dahakine. Ayrıca evde arkadaşın olursa kapıyı yüzüme kapatabilirsin. Bilirsin, alınmam." dediğinde kendimi koltuğa yüz üstü atıp hönküre hönküre ağlamak yerine gülümsedim.

"Olur."

"Bu arada, ben yarın anneme gidiyorum." dediğinde bir kaç saniye sustum, yanlış bir şey söylememek için. "Mezarına yani."

"Gelmemi ister misin?"

"Yok. Biletimi aldım ben."

"Uçak mı?"

"Yok özel jet Furkan. Dalga mı geçiyorsun?"

"Ne? Uzak yer. Söyleseydin alırdım."

"Almanı isteseydim söylerdim. Para biriktirmiştim ben zaten. Kendi paramla gitmek istiyorum."

"Tamam." Sinirlenme yahu. "Bununla da benim yerime çiçek al o zaman. Madem gelmemi istemiyorsun."

"Ya gelme mi dedim Furkan. Of." dedi, uzattığım parayı alarak. "Mezarlara çok meraklıysan gel tabii." Mezarlara değil de, sana meraklı gibiyim ben daha çok.

*****

Öykü'nün attığı mesajdan sonra, Nesrin'i dürtmeye başladım. Otobüste fotoğraf atmıştı ve yanındaki kesinlikle erkek koluydu.

"Ya atsana mesaj."

"Of. Tamam diyorum Furkan. Telefonum şarjda. Dolsun. Atacağım."

"Hikmet. Canım arkadaşım."

"Oğlum, otobüste çocuğun yanında oturuyor demek ki. Neyini merak ediyorsun?"

"Yol uzun. Bunlar uyur. Biri diğerinin omzuna başını koyar. Sonra tanışırlar falan. Ben gidiyorum ya." deyip ayağa kalktığımda "Nereye?" diye sordu Hikmet, kolumdan tutup.

"Uçuş dersleri vardı bugün. Gidip bakayım biz uçaklar güzel kamikaze dalış yapabiliyor mu betona?"

"Yemin ederim mal." deyip guldukten sonra Nesrin'in telefonunu alıp ona uzattı. "Yazık kız buna da." He ya Nesrin, yazık bu garibana.

Mesajı yazıp, bir süre bekledikten sonra, "Tanımıyormuş." dedi Nesrin.

"Rahatlamam mı gerek?"

"Yani. Sana gelme deyip başkasıyla gitmemiş sonuçta."

"Yapmaz zaten Öykü öyle şeyler." dedi Hikmet. Ve tam alnından öpeceğim sırada ekledi. "Yüzüne söyler direkt."

"Ben senin o yüzüne neler vururum da, işte dua et arkadaşımsın."

"Sağ ol canım arkadaşım." dedi ve Nesrin'in elinden telefonu çekti Hikmet. "Bu kadar iyilik çok buna. Merak ettiği başka bir şey varsa, bırak kendi sorsun." Yok. Sonrayı beklemeden şimdi vurmak lazım bunun yüzüne bir şeyler. Tokat olur, yumruk olur, uçan tekme olur, mermi olur. Her şey yakışır yani şu sıçan tipli sufata. Hatta o kamikaze dalacak olan uçak bile.

Bir şeyler yazmak için bahane arayıp, telefonu elimde çevirirken, Hikmetle Nesrin'in film izlemeye başladıklarını gördüm. Beni hiç takmıyorlardı, ne kadar da güzel.

Tam o sırada, oyundan gelen bildirimle birlikte, kafamda sarı yuvarlak bir lamba yanmıştı. Ekran resmi alarak 'Bu da kimsesiz kaldı.' yazıp yolladım Öykü'ye.

'Telefonunu bana verseydin, o kadar düşünüyorsan oyununu.' Cevap geldiğini görünce gülümsedim. Yanındakiyle muhabbet etmiyordu demek ki. Etse, telefona bakmazdı hemen diye düşünüyorum. Tabi Öykü söz konusu olduğunda düşüncelerim hep pert ama, olsun.

'O zaman bana mesaj atıyor olmazdın.'

'Çok da önemli bir eksik sayılmaz.' Güldüm. Sonra yanındaki çocuğun telefonda kayıtlı olan adını görünce ne düşüneceğini düşündüm bir kaç saniye. Ben, onun adını hayatımın anlamı olarak kaydedip de o bunu gördükten sonra, beni hayatımın hatası olarak kaydetmişti. İkimizin adının sonunda da siyah kalpler vardı. En azından onu görünce yanlış anlar diye ümit ediyordum. Umut fakirin ekmeğiydi ne de olsa.

《FİNAL》Yalancı Yalancı 'Sana Kimse İnanmaz'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin