Yoongi, binaya giren üçlüden sonra görünmemeye özen göstererek içeri girdi. Ayak seslerine göre adımlarını ayarladı. Asansöre binmelerini bekledi. Asansör hareket ettikten sonra hangi katta durduklarını görecek ve ona göre hareket edecekti. Yedinci katta durmuştu. Yoongi, hızlı adımlarla yedinci kata çıktı. Hangi ev olduğunu bulması uzun sürmedi. 97. numaralı daireden bağırışmalar yükseliyordu.
Yoongi, bir süre durup dinlemeyi düşünse de kendine daha fazla hakim olamadı. Gelen sesler oldukça agresif ve kavgacı bir tondaydı. Ne dediklerini seçemiyordu, sadece gittikçe yükselen bir ivmesi vardı seslerin. Bir süre sonra içeriden bardakların kırılma sesi geldi. Her ne yaşanmışsa şiddetli bir kavgaya dönüşmüştü. Yoongi kapıyı yumruklamaya başladı ama nafile, açan yoktu. Büyük ihtimalle kavganın gürültüsünden duymuyorlardı.
Cebinden telefonunu çıkarıp Jimin'i aradı. Telefonu kapalıydı. Bu sefer Jungkook'u denedi. Telefon çalmaya başladı. İçerideki kavganın sesi, telefonun çalmasıyla bir anda kesilmişti. Bir süre çaldıktan sonra Jungkook nefes nefese bir sesle cevap verdi, "Alo."
"Neredesin Jungkook?"
"Ben... dışarıdayım."
"Neden sesin böyle geliyor?"
"Ş.. şey ben ko... koşu yapıyordum. Şu an müsait değilim daha sonra konuşuruz."
Konuşmadan bir şey anlamamıştı. Bir şeyler dönüyordu, bu apaçık ortadaydı. Fakat ne olduğunu çözemedi. İçeri girerse büyük ihtimalle asla öğrenemeyecekti. Bu sefer öfkesini kontrol altında tutmayı başardı. Yumruğunu sıktı ve merdivenlerden usulca indi. Jimin, Jungkook ve Jong arasında her ne geçiyorsa bunu araştırıp öğrenecekti. Kendine bunun için zaman tanıdı.
*****
"Bakın, işte geliyorlar," dedi Taehyung yemekhaneye giren Jimin ve Jungkook'u işaret ederek. Jungkook her zamanki sevimli tavrı ile gülümsüyordu. Jimin'in suratı ise sirke satıyordu. Zoraki bir gülümseme ile masadakilere selam verdi.
"Neredeydiniz siz?" diye sordu Namjoon. "Yarın için plan yapacağız ama prens hazretlerini hiçbir yerde bulamıyoruz."
"Prens olduğum için dokunulmazlığım var," dedi Jungkook sırıtarak. "Öyle her isteyen her an bana ulaşamaz."
"Öyle mi?" diye söz girdi Taehyung. "Ben pek öyle hatırlamıyorum davşanım." Beline sarıldı ve başını Jungkook'un boynuna gömdü. Yüzü görünmüyordu ama çok eğlendikleri belliydi. Her fırsatta birbirlerine dokunuyorlar, bundan aldıkları hazzı gizleme ihtiyacı hissetmiyorlardı.
"Sen VIP biletine sahipsin," dedi Jungkook göz kırparak. "Üstelik bir prens sadece diğer bir prensle muhatap olur. Küstah köylülere hesap verecek değilim."
"Ayıp oluyor ufaklık," dedi Namjoon tek kaşını kaldırarak.
"Onu bunu bırakın da bugün neredeydiniz? Ne yaptınız?" Yoongi soruyu ortaya sormuştu ama gözlerini üzerine diktiği Jimin'inden yanıt bekliyordu. Jimin durumu fark edince bir an afalladı. "Ses sınavlarım iyi gitmediği için moralim bozuktu. Bugün tek başıma kalıp kendimi dinlemek istedim. Bir de filme gittim tek başıma, iyi geldi. Gelirken de Jungkook'la karşılaştık. Biraz yürüyüp yurda geldik. Öyle işte. Umarım cevaptan memnun olmuşsunuzdur hakim bey."
Gördüğü manzara Yoongi'yi şaşırtmıştı. Jimin, gözünü kırpmadan yalan söylemişti. Eğer bugün onları takip etmemiş olsa dediklerine inanacaktı. Peki neden? Bu önceden ezberleyip teklemeden söylediği yalanların sebebi neydi? Jungkook ile ne bağlantısı vardı? Daha önemlisi, Jong ile arasında neler geçiyordu? Bunların cevabını bulmadan huzur bulamayacaktı.
"Bu gece dağıtıyoruz değil mi?" diye sordu Jin. "Sınavlara iki hafta kaldı. Bir daha böyle bir şans ele geçmez. Üstelik yarın Pazar."
"Siz odaya geçin," dedi Jungkook. "Ben ve Jimin geç kaldık. Bu yüzden içecekleri biz alıp geliriz."
*****
Hip hop, rap, rnb şarkılarının dizili olduğu şarkı listesi art arda çalıyor, odadaki gençler yarın yokmuş gibi eğleniyordu. Yoongi keyifsiz olduğu için yalandan dans edermiş yapıyordu. Hoseok yatağa çıkmış hoplayıp zıplıyordu. Jungkook ve Taehyung, evlilik törenlerinde çiftlerin yapığı dansların parodisini gerçekleştiriyordu. Jin, aynada kendine bakıp elindeki fırçayla şarkı söylermiş yapıyordu. Namjoon ise cipsleri ve meşrubatları gömmekle meşguldü. Jimin ise odanın köşesinde twerk yapıyordu. Herkes kendi aleminde oldukça mutluydu.
Eğlenme faslı bitmiş, herkes vedalaşarak odasına çekilmişti. Yoongi, yatağında kaçan uykusunu düşlerken bugün yaşadıklarını gözden geçiriyordu. Hoseok ise uyuduğunu belli eden sesler çıkarmaya başlamıştı bile. Uyuyamayacağını anlayan Yoongi, bahçeye inerek biraz temiz hava almak istedi. Kapıya yaklaştığında ise tanıdık sesler duydu. Jimin ve Jungkook, bahçede konuşuyorlardı. Duvarın arkasına gizlenip neler konuştuklarını anlamaya çalıştı.
"Anlamıyor musun, yapmak istemiyorum," dedi Jungkook kızgın bir şekilde.
"Başka şansın olduğunu mu sanıyorsun? Bir kere bu işin içine girdin." Jimin keskin bir ses tonuyla konuşuyordu. Her zamanki naif konuşmasından eser yoktu.
"Lütfen, hiç bilmiyormuşum gibi yapalım. Acı çekiyorum anlamıyor musun?"
"Tek acı çeken sen misin?" diye güldü Jimin. "Bir de bana bak. Bunca zamandır kıvranıyorum."
"O zaman beni anla, yapamam. Taehyung'u kaybetmek istemiyorum."
"Başka çaren yok, kendini hazırla."
Jimin, son sözü söyledikten sonra arkasını dönüp yurda girdi. Jungkook ağlayacak gibiydi. Biraz kendini sakinleştirdikten sonra çıkıp yurda girdi. Konuşmalardan kafası iyice bulunan Yoongi, ne düşüneceğini bilmeden yatağına döndü. Işığı açmadan yatağına uzanacakken bir kağıt parçası olduğunu fark etti. Daha önce orada değildi. Telefonuyla ışığı açıp ne olduğunu görmek istedi. Üstende hiçbir şey yazmayan mektubun içini açtı. İçinde kısa bir not ve bir adres vardı.
"Sence Jimin, Jungkook ve Jong'u nasıl bir olay bir araya getirmiş olabilir?"
---------------------------------------------
Selamlar, umarım bu bölümden keyif almışsınızdır.
BTS'nin kahramanları olduğu yeni bir kitaba başladım. Kutsal Kadeh'in ilk bölümü yayında. Göz atarsanız çok sevinirim :)
Gelecek bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...