New York'ta sıradan bir gündü, Hope ailesi her zamanki gibi kahvaltıya oturmuştu. Sofrada mısır gevreği ve sütten başka bir şey yoktu.
Angela kardeşlerinin de tabaklarını hazırlamıştı, üç kardeş de aynı yaşta olmasına rağmen Angela hep kardeşleri için elinden geleni fazlasıyla yapmaya çalışıyordu.
Angela kardeşlerini uyandırmak için tam üst kata çıkacakken Matthew ve Ian'ın bağrışmalarını duydu.
Matthew sinirli bir şekilde "Ian ödevimi senin aldığını biliyorum hemen ver yoksa bozuşuruz" dedi.
Ian alaycı bir ses tonuyla "Gözünden lazer mi atarsın veya beni uzaya falan mı fırlatırsın yok yok buldum bana ölümcül bir yumruk atarsın ve bende yerin dibini boylarım dimi" dedi.
Matthew çok sinirlenmişti neredeyse her günIan'ın bu zırvalıklarıyla uğraşıyordu, sadece evde de değil Ian okulda da böyledavranıyordu, sınıf arkadaşlarının önünde kendisiyle dalga geçmesinedayanamıyordu. Angela genelde Ian'a haddini bildiriyordu ama artık kendibaşının çaresine bakması gerektiğinin farkındaydı.
Belki Ian ve kız kardeşi Angela gibi güçleri yoktu ama bu Ian tarafından aşağılanması için bir sebep değildi.
Okul arabasının gelmesine az kalmıştı, bu tartışmadan sıkılan Angela sinirli bir şekilde;
"Hadi artık okula geç kalacağız sizin yüzünüzden kahvaltı bile edemedik." dedi.
"Siz okula gidin ben bugün babamın yanına Savunma Kulesi'ne gideceğim." dedi Ian.
Bunların hepsini kendisini sinir etmek için yaptığını biliyordu Matt ama geçen hafta da kız kardeşi babasının yanına Savunma Kulesi'ne gitmişti, dünyanın en güçlü süper kahramanı Mr. Hope'un, güçleri olmayan çocuğu olarak hiçbir zaman o kuleye çağrılmayacağını düşünmeye başlamıştı. Sıradan bir anne ve 1.seviye Atkins bir babadan tarihte ilk kez güçleri olmayan bir çocuk doğmuştu, bazen güçlerini keşfetmek uzun sürse de Matt güçlerinin olmadığını kabullenmişti.
Okul arabasının korna sesi gergin ortamı bozmuştu, Angela ve Matthew okul arabasına doğru giderken Ian üstlerinden uçarak Savunma Kulesi'ne doğru yola çıktı.
Matt Okul arabasına bindiği gibi arkadan bir ses duydu.
"Hey dostum sana burada yer tuttum" dedi Tobias. Tobias Matt'in en yakın arkadaşıydı normal bir ailenin normal bir çocuğuydu, en azından onun yanında kendini normal hissedebiliyordu Matt. Angela'ya baktı, Angela kız arkadaşlarıyla sohbete başlamıştı bile, sabah olanlar için özür dilemeye fırsat bulamayan Matt, Tobias'ın yanına geçti. Tobias heyecanlı bir ses tonuyla dedi ki;
"Dostum sunuma çalışmışsındır umarım, dönem projesini yüksek vermezsek dersten kalabiliriz."
Projeyi sabah Ian'ın mahvettiğini söylemek istemedi Matt, Tobias bu konuda yine bildiği şeyleri söyleyecekti ama onla aynı evde yaşamanın ne olduğunu bilmiyordu bu yüzden sesini çıkarmadı "ilk ders zaten boş o ara hallederim" dedi kendi kendine. Tobias'a bakıp gülümsedi.
"Dostum rahat ol sunuma çalış gerisi kolay." dedi.
Sunum saati gelmişti, Matt ucu ucuna da olsa ödevi yetiştirdi sunuma bakmaya fırsatı olmamıştı ama bu konuda da şanslıydı çünkü seçtikleri ödev zaten her gece çocukluğunda babası tarafından anlatılıyordu, Tobias'ın zaten Atkinslere karşı bir hayranlığı vardı. Ödev olarak bunu seçmek ikisi içinde hem kolay hem de eğlenceli olmuştu.
Tobias slaytı başlattı ve Matt her gece dinlediği Atkins hikayelerini en baştan anlatmaya başladı.
"Yaklaşık 200 yıl önce Payton Dağı'nda volkanik bir patlama oldu, dağın etrafında kurulu olan Atkins köyü bu patlamadan sonra yerle bir olmuştu ama oraya giden kurtarma ekipleri ilginç bir şeyle karşılaştılar, yıkılmış evlerin arasında sağ kalan birkaç kişi vardı bu kazadan sağ kurtulmaları neredeyse imkansızdı, onları hemen hastaneye götürdüler. Kurtarma ekibinin raporunda 5 kişi olduğu söyleniyordu ama hastaneye sadece 4 hasta girişi olmuştu, kurtarma ekibi olayın şokuyla yanlış bilgilendirme yapmıştı bu 4 kişi kazadan çizik almadan kurtulmuş gibiydiler ve testler sonucunda anormal sağlık raporları çıkartıldı artık onlar normal değildi. Atkins köyünden kurtarılan bu kişiler neler olduğunu anlamamışlardı. Kazada ailelerini, dostlarını kaybettikleri için üzgündüler. Bir yandan da kendilerine ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Birkaç saat sonra test yapmak için gelen doktorlar kazazedelerin bazılarına iğne yapamadı derileri sanki çelikten gibiydi iğne girmiyordu bu olayın daha da ilginçleşmesiyle Doktor Steven Milli Güvenliğe haber verdi ve kazazedeler daha güvenli bir yere nakledildiler. Milli Güvenlikte yaklaşık 1 ay boyunca testler yapıldı, hepsinin birbirinden eşsiz güçleri olduğu ortaya çıktı. Bay Casey uçabiliyor gözünden kırmızı renkli lazer atıyordu, Bayan Rebecca insanların zihnini okuyordu, Bay Joseph o kadar hızlı koşuyordu ki ölçüm aletlerini her seferinde parçalıyordu. Bay Cody metalleri kontrol edebiliyordu. Bunlar sadece güçlerini bir kısmıydı. Milli Güvenlik Uzmanı General Johnson dünyanın artık değiştiğini Amerika için güzel şeylerin olacağının hayalini kurmaya başlamıştı artık savaşlara Amerika'nın milyonlarca asker kullanmasına gerek yoktu, Atkinsli bu 4 kişi tek başına bir ordu gücündeydi. Bu fikrini Atkinslilerle paylaştı Bay Cody hariç hepsi sıcak baktılar ama Bay Cody bunun bir saçmalık olduğunu düşünüyordu. Kendi aralarında konuşmak için izin istediler ve General Johnson dışarı çıktı biraz zaman geçtikten sonra bağrışma sesleriyle içeri giren General, Cody'nin bağlı olduğunu gördü, Rebecca ikna edemediklerini Cody'nin tüm dünyayı himayesi altına almayı düşündüğünü söyledi. Rebecca zihnini okumasaydı Cody Dünya için büyük bir tehdit olabilirdi. Cody gizli bir yer altı sığınağına kapatıldı. Kalan diğer 3 Atkinsli sonunda dünyanın karşısına çıkmıştı ama halk Cody olayını duyduktan sonra onlardan korkmaya başladı, bir grup onları severken diğer grup onlardan çekiniyordu. Casey ve Rebecca evlendiler. Ardından milli orduya girdiler Amerika için bir sürü çatışmada yer aldılar, Rebecca hamile kalınca ikisi de orduyu bırakıp emekli oldu. Bay Joseph İstihbarat ajanı oldu, girilemez denen yere girip, alınamaz deneni aldı hatta halk kendisini Speedy Jo demeye başladı. Joseph, Erica adında bir kadınla tanıştı ve ondan Louis adında bir oğlu oldu yapılan testler sonucunda Louis'te Joseph gibi süper güçlere sahipti ama annesinden de aldığı genlerden dolayı kırma bir gen dizilimi vardı kısa bir süre sonra Casey ve Rebecca'nın ikiz çocukları oldu. Henry ve Cornelius adındaki bu iki oğlan saf süper güçlere sahipti. İlk günden beri Atkins köylülerine bu testleri yapan Doktor Steven bir şirket kurdu, bu şirketin tek amacı Atkins köylülerini daha iyi araştırmak ve onların soyundan gelenler hakkında bilgi toplamaktı. Doktor Steven ve ekibi süper güçleri olan bu insanlara "Atkins" demeye karar verdi. Louis ve ikiz kardeşler arasındaki farklılığa da isim koymak isteyen Şirket, Louis gibi saf soydan gelen ve normal birinden olanlar için 2.Tip Atkins demeye karar verdi. Şu anda en fazla sadece 3.Tip Atkins var, 3. Tip ve sonrasında olan çocuklar süper güçlere sahip olmuyordu.
Aradan yaklaşık 170 yıl geçtiğinde yer yüzünde bir sürü Atkins ırkından çocuk vardı, Atkinsli insanlar normal insanlara göre daha uzun yaşıyorlardı. Her şey güzel giderken bir gün ikiz kardeşlerin siyah saçlı olanı Cornelius önderliğindeki bir grup Başkan'ın Saray'ını ele geçirdi, milli güvenlikte olan kardeşi Henry ile New York Meydanı'nda büyük bir savaş verdiler, bu savaşa "İç Savaş" adı verildi. Bu savaşta onlarca Atkinsli ve yüzlerce sivil insan hayatını kaybetti. Savaş bittiğinde Henry, kardeşi ve ekibinin kalanını uzaya Apollo 13 ile sonsuz uykuya yolladı. Halk Henry'i kahraman ilan etti ve ona Mr Hope demeye başladı. Yeryüzünde 1.tip Atkinsli olarak son kalan Mr Hope şu an milli savunma bakanlığı yapmaktadır." dedi Matt.
Yaptığı sunum hoşuna gitmişti, hocası aferin dercesine bakıyordu Matt Tobias'a bakarak "Soru cevap kısmına geçelim mi?" dedi. Tobias soru almak için ayağa kalktı o sırada Jackson arka taraftan alaycı bir sesle.
"Nasıl oluyor da 1.Tip Mr Hope'tan senin gibi ezik Tip gücü olmayan biri çıkıyor?"
Bütün sınıf kahkahalara boğuldu, Matt'in yüzündeki mutluluk sabahki üzgün haline geri dönmüştü. Öğretmeni gülen sınıfı susturup.
"Matt ve Tobias çok güzel sunum yaptınız aferin, sınıf arkadaşlarınızın bu hareketi çok yanlıştı Bay Jackson bir sonraki ders sunum için gönüllü galiba, tenefüsten sonra sunumunu yapacaksın Jackson, hazırlan!" dedi Bayan Abigail.
Matt ve Tobias birbirlerine bakıp gülümsedi, Matt'in morali hocasının adaletiyle biraz düzelmişti tam o sırada zil çaldı ve teneffüse çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Triplets
FantasyGeçmiş peşimizi asla bırakmaz, biz geçmişimizi tozlu raflara kaldırmayı seçeriz çünkü kurtulmaktan onu yok etmekten korkarız. Mr. Hope geçmişte yaptıklarının bedelini çok ağır bir şekilde ödemeye başlar ve güzel günler artık geride kalmıştır.