you were mine just yesterday

232 26 29
                                    

uzun bir aradan sonra tekrar merhaba güzelim,

bugün, vucüduma kandan çok sana karşı bir sevgi gönderdiğini düşündüğüm minicik kalbimin birinci kırılış yıl dönümü. yıl dönümleri biriyle, genelde olayı gerçekleştiren kişi ile, kutlanır ama sen burada değilsin. belki farkında bile değilsin ama öyle. bugün kalbimin kırılışının ilk yıldönümü.

bu yazıyı upuzun yazıp aklımda kalan son kelime zerreciğine kadar haykırmak istiyorum düşüncelerimi, sen karşımdaymışsın gibi konuşup yazmak istiyorum ama bilirim ki bunlar olanaksız şeyler artık. artık karşılıklı konuşmalar, uzun uzun yazılar, kendini açıklayan ben, benden giderek bıktığını düşündüğüm sen ve en önemlisi, biz yokuz. bir anda kayıp gittin ya ellerimden. bir anda herkesleşiverdin ve ben hiçbir şey yapamadım kalabalıklar seni çekerken. belki de yapmak istemedim, belki de böyle olması gerekiyordu. bunları tartışmak bile gereksizdir artık, değil mi biriciğim?

hatırlıyorum meleğim, bana ilk kez beni ne kadar sevdiğini, benim diğerlerinden ne kadar farklı olduğumu ve yerimin asla dolamayacağını söylediğin günü hatırlıyorum. kuş tüyü gibi hafifletmiştin ruhumu mutluluktan. gerçekten bir insana bir şey ifade ettiğimi öğretmiştin bana ve ben senin için her şeyi yapmaya hazırdım.

senin için bir şeyler yaptıkça, ruhum ağırlaştı sevgilim. sırf senin o güzel mi güzel masumiyetini kırmamak için harcadığım çabalar, şimdi benim kanatlarımı da indirdi yere. uçamaz oldum, ağzımı açamaz oldum. kaldım öylece yere yapışık şekilde ve bunların hepsi senin içindi. ama şimdi etrafıma baktığımda kimsecikler yok sevdiğim. sen de yoksun. seni bu kadar çok özenle sevmişken neden gittin benden? ben de diğerleri gibi canını mı yakmalıydım bana bağlı olman için, ben de diğerleri gibi gizemli kalıp sende merak mı uyandırmalıydım? o zaman daha çok sever miydin beni? o zaman eski duyguların hep aynı yerde kalır mıydı, ruhumun en derin parçası?

onu tanımlarken "herkesten farklı" demişsin. onun yanında olmak istiyorum sürekli demişsin. en önemlisi bunlar senin içinde bir heyecan olmuş ama sen bana değil başka birine anlatmışsın bunları. bana söylediğin ve bana özel sandığım şeyler için mi akıyor bu gözyaşlarım yoksa artık mutluluklarını bile benimle paylaşmadığın için mi sevgilim? neden gittin benden? ben de mi herkesleştim senin gözünde, sana yeteri kadar değer veremedim mi...

asla ona söylemeyin demişsin bir de. sen kırılırsın diye senden sakladı diyorlar ama, senin benden bir şeyler saklaman ne kadar da zordur güzelim. ben senin ellerinin hareketinden bile anlar, gelir öperdim üzgün gözlerini. yere bakan bebeklerini kaldırırdım yukarı, sarılırdım sıkı sıkı bir daha hiç düşmesinler diye, bir daha hiç düşme diye. bunu da anlamıştım biriciğim, ben anlarım zaten. sen mutlu olduğunda gözlerin güler hemen, ellerin ne yapacağını çözemez. eskiden, bunu yazmak bile canımı yakar şimdi, benle iken de böyleydin. hiç değişmiyorsun tatlı bebeğim. ama bir şey var ki benim kalbim seninkine bağlı seninki benimkine olmasa da. ben kötü hissettiğimde seni aradığımda, kendi kendine üzülürken bulurdum seni. senin zihnin ve kalbin bana bir ayna gibiler sen hala anlamasan da. onlar benim en yakın dostlarım, en dürüst düşüncelerim.

seni o kadar sevmişim ki işte gözüm kör olmuş. nasıl da görememişim senin sadece, o an yanında kim varsa o kelimeleri ona söylediğini. nasıl da anlayamamışım senin yalnızlığını kapatmak için beni kullandığını. belki şuan bu cümleleri söylediğin kişi gerçekten "herkesten farklı" olur ve benim gibi "herkes" olmaz.

bütün suçu üstlenmekten artık, dediğim gibi, kanatlarım kırıldı. seni, sen kötü biri değilsin diyerek ikna ettiğim günü hatırlıyor musun biriciğim? artık öyle düşünmüyorum çünkü evet kabul ettiğin üzere sen kötü birisin de. hepimiz kötüyüz zaten ama sen hep bana kötüsün.

her sinirlendiğinde de bana patlardın. ben sana hiçbir şey demezdim ama sen bana ne kırıcı şeyler demiştin, hatırlamazsın şimdi. artık durumuma bak. her sinir ve üzüntünü bana anlattın ama mutluluklarının yumurtaları başka yuvalarda. üzülmeye bile halim kalmadı.

yetmiyormuş gibi bir de hep tercih listende en sondayım. etrafında herkes varken tercih edilen kişi değilim artık. artık sadece canın sıkıldığında geldiğin bir arkadaşınım. belki gözyaşlarım bunları da hatırlarlar akarken.

bir süre önce bana "sen bana güvenmiyorsun" demiştin ya, şimdi benden onca şey sakladığını öğrendiğimde senin bana güvendiğini nasıl düşüneceğim? güzel sözcükler bile kullanmak istemiyorum artık, kalbim o kadar kırık...

bana kızdığın şeyleri kendin yapman, bana güvenmemen, mutluluklarını benle paylaşmaman, yerimi kısacık sürede doldurabilmen...

kalbim o kadar kırıldı ki artık hissetmeden ağlıyorum. artık beni bırakmanı istiyorum.

belirsizlik istemiyorum ve bu olanlardan sonra bana verdiğin zararı asla kapatabileceğimi düşünmüyorum. seni ben severdim, sense birini seviyorsun; hatta seni bir çok kişi seviyor. ben, sen de beni seviyorsun sanmıştım ama çok yanılmışım. artık kimse sevmiyor beni, sen bile.

sevgilim, biriciğim, bebeğim... nasıl da gidiyorsun ellerimden. tam gidemiyorsun da, sen de kararsızsın... ama artık lütfen git. kırık kanatlı bir kuşa, üstüne bir de tekme atma.

birinci yıl dönümümü ağzımdaki tuzlu su damlaları ve parlayan ekran ile böyle kutluyorum işte. biliyorum bu olay daha dün oldu ama bütün bunların ve senin verdiğin acı,

çoktan birinci yılını doldurdu.

artık başkaları sevecek seni, başkalarının biriciği olacaksın ve zamanla sen de herkesleşeceksin. belki zamanın birinde bir öğlen vakti, karşılaşırız?

my knees dont even seem to feelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin