Medya; Çağla.
İmkansız.
Yıllarca dilimde dolandırıp durduğum bir kelimeydi bu. Sıkı sıkı tutunduğum boş bir bağlanıştı. Bunu şimdi anlıyordum.
Yıllarca gözlerimi kapadığım ve gerçek olamayacağını düşündüğüm şeylerin üzerini örtmüştüm bu kelimeyle. Acımı biraz olsun azaltmak ve içimi rahatlatmak için...
Oysa şimdi biliyordum. İmkansız dediğim hiçbir şeyin aslında öyle olmadığını... İnsan bir tek ölüme çare bulmazdı bu hayatta. Bunu biraz geç anlamıştım. On yıl kadar...
Ama benim imkansızımı gerçek kılan küçük bir mucizeydi. O öpücük...
Eğer Furkan beni o akşam öpmeseydi biliyordum ki ikimizde cesaret edip söyleyemezdik içimizdekileri. Hatta Furkan itiraf etmese ben yine de söyleyemezdim.
Bir öpücük, biraz cesaret ve tabiki bolca aşk! İşte bizim mucizemizin tarifi...
Hayatımın en güzel mucizesi.
"Buna inanamıyorum... Şu an kollarımdasın. Seni sevdiğimi biliyorsun ve beni seviyorsun! Hayal bile edemezdim..."
Başımı yasladığım göğsünden kaldırarak yüzüne baktım.
Birbirimize yaptığımız itiraflardan sonra birkaç dakika daha kalıp kendimize gelmiş ve kamp alanına geri dönmüştük. El ele! Bunun benim için ne demek olduğunu anlatamam. Hep istediğim gibi ellerini tutmuş ve benim olduğunu haykırır gibi geçmiştik insanların arasından.
Tabii bizimkiler bu halimizi gördüğünde dakikalar süren şaşkınlık krizlerini izlemiştik. Şaşırdıkları birbirimizi seviyor olmamız değilmiş, bunu itiraf edebilmiş olmamızmış!
Galiba herkes anlamıştı, bir biz anlayamamıştık birbirimizi.
İlerleyen saatlerde ateş sönmüş ve herkes çadırlarına dağılmıştı. Buraya gelirken Çağla'yla aynı çadırda kalmayı planlamıştık ama Ali "Lan siz de sevgilisiniz artık! Kalırsınız beraber. Ben sarı papatyamla uyuyacağım." diyerek Çağla'yı da peşine katarak çadırına girmişti, Berke'yle Didem gibi...
Zaten benim de canıma minnetti!
Şu an Furkan'ın saçlarımda sevgiyle dolaşan parmaklarından, başımı yasladığım göğsünün altında atan hızlı kalp atışlarından, beni sarhoş eden kokusundan ayrı kalmaya meraklı değildim.
Benim başımı kaldırdığımı hissedince kapalı gözlerini araladı yavaşça ve bana baktı o da. "Eğer bu da bir rüyaysa uyanınca öldüreceğim artık kendimi!"
Sözleri beni güldürürken utandığımdan dolayı biraz çekinsem de elimi yanağına uzatarak okşadım. "Bu da mı?"
Gözleri şefkatle parladı ve kısa saçlarımdan bir tutamı burnuna yaklaştırarak derince kokladı. "Evet... O kadar çok kez girdin ki rüyalarıma... Artık uyurken rüyamda da seni görmek için dua ediyordum."
"Bende..." diye fısıldadım hayretle. Yıllarca birbirimizden habersiz aynı şeyleri yaşamış, aynı şeyleri hissetmiştik. Şaka gibi geliyordu ama bunlar gerçekti. Ve gerçek olamayacak kadar güzeldi...
Belimdeki eli iyice sıklaşarak beni kendine daha çok çektiğinde alnımı yanağına doğru yasladım ve kokusunu seslice, duyacağından korkmadan içime çektim.
"Neden şimdi? Neden daha önce değil?"
"Korktum. Eğer sen beni sevmiyorsan ve sana sevdiğimi söyledikten sonra benden uzaklaşırsan, beni görmek istemezsen diye çok korktum. Bu katlanabileceğim bir şey değildi. Bugün sana söylerken bile bir yanım korkudan titriyordu hala. Ama biraz cesaretlendirildim ve seni öptüğüm akşamın gecesi uyuyamayıp düşündüm. Artık susamazdım. Seni öpmüştüm ve bunun geri dönüşü yoktu. Ama şimdi o akşam yağan yağmurdan kesilen elektriğe kadar her şeye şükür ediyorum."
Gülümseyerek elimi yanağından boynuna doğru kaydırdım ve soğuk olan tenini elimle ısıtmaya çalıştım.
"Seni çok seviyorum. Her zaman sevdim. Okulda, silgimi unuttuğum gün bana silgini verdiğin günden beri... Hatta saçımı çeken çocuğu itip bir daha dokunma ona dediğin andan beri... Sen her zaman benim kahramanım oldun. Beni hep korudun."
"Ve sevdim." diyerek tamamladı cümlemi. "Seni hep sevdim. Okulun ilk günü, üzerindeki önlüğün, beyaz kurdeleyle at kuyruğu yapılmış saçların, titrek gözlerin... O an, o kısacık hayatım boyunca senden daha güzel bir şey görmediğimi düşünmüştüm. Ve şimdi biliyorum ki senden daha güzel bir şey yok."
Gözlerim dolup yeniden ufak damlalarla ıslanırken yanaklarım, başımı kaldırıp ufak bir öpücük bıraktım dudaklarına. "Beni bu kadar çok sevdiğini bu zamana kadar göremediğim için affet beni..."
"Sen de beni affet. Ben hem kördüm bu güne kadar hem de dilsiz. Korkaklığım yüzünden sustum yıllarca."
"Boşver." dedim hızlıca. "Zamanın önemi yok artık. Eğer bugün olduysa bunlar, doğru zaman şimdi olduğu içindir. O ya da bu sebepten kaybettiğimiz zamanları boşver. Kazanacağımız zamanlar için yaşayalım şimdi..."
Başını çevirerek alnıma bastırdı dudaklarını uzunca. "Birlikte..."
"Birlikte..."
Başımı yeniden göğsüne yaslayarak gözlerimi sıkıca kapattım. "İyi geceler..."
Dudakları saçlarımın arasına bir öpücük hediye etti ve parmakları yeniden dolanırken saçlarıma o da sessizce fısıldadı benim gibi. "İyi geceler..."
Ve ben hayatımın en güzel uykusuna daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Arkadaşım
Teen Fiction"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse d...