Bölüm-8 🖤 YENİ HAYAT

19.3K 824 146
                                    

Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤

***

Granit, elini yüzüne koyup yeni çıkmaya başlamış olan kirli sakallarını sıvazladı. Ardından sıkıntıyla nefes verip devam etti: "Arabayla gelirken dışarıda onun adamlarını gördüm. Sokağın girişinde beş kişilik gruptu. Arabayı garaja koyarken gördüğüm, sokak çıkışında da beş kişi vardı. Bunlar benim saydıklarım. Belki de daha fazlalar. O adam varya, şu mafyanın peşindeki Ferhat, oda onların yanındaydı."

Ben şok olmuş bir şekilde Granit'e bakıyordum. Ne demek oluyordu tüm bunlar? Gözlerim yanmaya başlamıştı, hüzünle Josepf'e baktım. Kaşları gözlerinin üzerine düşmüş boşluğa bakıyordu. Belki de korkmuştu ve onlara benimle birlikte getirdiğim dertleri düşünüyordu. O adamlar benden ne istiyorlardı? Niye yakamdan düşmüyorlardı?

Ona baktığımı anlamış gibi bir anda kafasını bana cevirdi. Hüzünlü bakışlarıma karşılık, içten bir gülümsemeyle cevap verdi.

Boğazımı temizleyip, kendimi koltuğun gerisine doğru çektim. Şimdi ikisine de uzaktım. Yüz ifadelerini tam olarak anlayabilmek için bu mesafe şarttı.

"Granit." diye seslendim. Yere odakladığı gözlerini bana çevirdi. "Aslında ben Josepf ile konuştum ama seninde bu konuyu bilmeni istiyorum." dedim Granit'e bakarak. Devam edeceğim sırada Josepf hareketlenince onu elimle durdurdum. Aksi takdirde yine kırk tane laf yiyecektim.

"Ben gideceğim." dedim tek düze bir sesle.  "Yani Almanya'dan tamamen taşınıyorum. Tek istediğim şey buradan gidene kadar her şeyi sessizce halletmek. Bu konuda bana yardım eder misiniz?" diye sordum ve beklentiyle onlara baktım. Yardımları olmadan tek başıma tüm işi sessizce halledemezdim.

Josepf burun kıvırıp yüzünü diğer tarafa çevirdi. Granit ise hala şaşkınlıkla bana bakıyordu.

Sürekli aynı şeyleri konuşmaktan ve düşünmekten bıkmıştım. Derin bir nefes alarak devam ettim. "Zaten çok fazla bir eşyam yok. En büyüğü ve önemlisi arabam var. Onu satmalıyım diğerleri kişisel eşyalarım. Çoğunu kargo ile yollayacağım, onlar gidene kadar ben çoktan Türkiye'de olurum."

***

Sabah boynumun ağrısıyla kalktım, dün gece nasıl yatmışsam felaket derecede boynum ağrıyordu. İşe yaramasından değil ama belki yarar umuduyla ellerimi boynuma koyup yavaşça ovaladım. Bugün gidiyordum. Dün akşam, gece yarısına kadar Granit ve Josepf ile beraber biletlerimi almış, her şeyimi ayarlamıştık.  Uykumu tam alamamış olsamda bunu dert etmedim. Akşam kendi evimde kendi yatağımda ailemin yanında olacaktım. Bunun verdiği huzurla yataktan çıktım.  Elimi hızlı tutarak lavabo da ki işlerimi hallettikten sonra valizimi alarak yatağın üzerine bıraktım. Son kıyafet parçalarınıda gelişi güzel koydum. Zaten köye gidecektim. Bu yüzden düzenli olmasını dert etmedim. 

Valizimin fermuarını kapatacağım sırada, bir hüzün çöktü. Uzun zamandır buradaydım okulum, işim, hayallerim... Valizimden ellerimi çektim, onu öylece bırakıp pencereye yaklaştım. Temiz havaya ihtiyacım vardı ve ağlamak istemiyordum. Daha iyi günlerim olacaktı. Olmalıydı. Kendimi buna inandırmak istercesine gözlerimi sıkıca yumdum ve derin bir nefes alarak gözlerimi yeniden açtım.

Pencereyi açtığım sırada dışarıdan gelen konuşma seslerini duymaya başladım. Kim olabilirdi ki, normalde bu saatlerde kimse geçmezdi burdan. Merakla başımı biraz eğerek aşağıyı inceledim. Sesin geldiği taraf çok kuytu bir köşeydi. Pencereye yaslanarak biraz daha eğildim. O sırada dört takım elbiseli adamın ellerinde ki kahve ile sohbet ettiklerini gördüm.

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin