Koruyucu

1.5K 117 22
                                    

Ağh ah bittim ben ya, koşmaktan canım çıktı neden hala peşimdeler bunlar, düşüncelere dalmışken biryandan koşup canını kurtarmaya çalışıyordum bir saniyeliğine arkamı döndüm ve bam "lan bu ağacın burada ne işi var amk" kafayı ağaca vurup yere düşmüştüm, başım felaket derecede zonglamaya başlamıştı peşimdeki manyak heriflerin yakından duyulan ayak sesleri sona geldiğimi düşünüyordum, ne var başıma bela almadan bir saat geçirsem neden hep saçma işler benim üzerime kalıyor neden lan neden!

"Biri yardım etsin ya kimse de yoktur ki ulan burada of"

Sana yardım ederim çocuk,

"Oha sen kimsin kendini göster lütfen yardım et"

Karşılığında birşey isterim ama!

"Tamam tamam yeter ki kurtar beni ne olur ne istersen yapmaya hazırım söz veriyorum"

Kafayı çarptığım ayaca daha dikkatli bakınca, normal bir ağaçtan belki yüzlerce kat daha geniş bir gövdeğe ve uzunluğa sahip oluşu bedenimi titretti.

Ağacın gövdesinde açılan bir yarık gözüktü, gittikçe bir insanın sığabileceği boyutlara gelirken tekrardan o kudretli ses duyuldu,
"İçeriye gir!".

İçerisi zifiri karanlıktı korkuyordum ama peşimdeki adamların bok kokulu ellerinde can vermekten iyidir deyip başıma yeni belalar almak için yarıktan içeriye yürüdüm.

Sanki boyut değiştirmişim gibiydi adımımı atar atmaz farklı bir dünyaya ışınlanmış gibi hissediyordum, heryerde rengarenk çiçekler nitekim çoğu bizim dünyamızda bile bulunmayan çok güzel göz alıcı bitkilerdi dünyada bulunanlardan daha uzun boyutlara sahip bitkiler, ferah havası ciğerlerimi bu muhteşem hava ile doldururken mayışıyordum bu yer o kadar güzeldi ki hiçbir cümle veya kelime güzelliğini tarif etmez, az kalır.

Yemyeşil ağaçların arasında dolanırken ileride bir tahtta oturan adam göründü, beni çağıranın o olduğunu anlamıştım hemen oraya doğru yürümeye başladım, tahtının önüne gelmem ile ağzımdan salyalar aktığına yemin edebilirdim.

Biçimli yüz hatları, bembeyaz ve son derece parlak teni, içine baktıkça kaybolacağımı düşündüğüm yeşilin en koyu tonu gözleri, upuzun beyaz saçları biçimli kaşları ve elma gibi kırmızı yanakları güzel minik bir burnu vardı normal bir insana oranla daha uzun boyu belki iki, iki buçuk metre kadar uzundu üzerinde yemyeşil ve beyaz renklerin ahenkle gözlerimi alamadığım ince bir elbise vardı, erkek mi kadınmı olduğunu ilk bakışta anlayamasam da düşmüş melekleri bile kıskandıracak güzellikte bir erkek olduğunu anlamıştım.

Etrafa yaydığı sakin ve güzel aurası dizlerimin bağını çözdü ve sakince önünde eğilmeye başlamıştım,

"Yardımınız için teşekkür ederim efendim".

Ben ormanların koruyucusu Odin sen kimsin insan?

"Efendim benim ismim Feng buraya çok uzun bir yoldan geldim".

Peşindekiler kim? sakın yalan söylemeye kalkma anlarım!

"Yardım almak için gittiğim bir kasabada zorbalığa maaruz kaldım efendim, beni öldürmeye çalışınca ona zarar verdim ve peşime bu adamları gönderdiler ben de kaçtım"

Doğruyu söylüyorsun, şimdi senden birşey isteyeceğim insan eğer isteğimi yerine getirirsen sana bir ödülüm de olacak.

"İsteğiniz nedir? efendi Odin".

Senden isteğim, bana onikiparmak dağından lav çiçeğini koparıp yarım gün içinde buraya getirmen.

Duyduğum şey ile neyden bahsettiğini anlayamadım,  Kai?

+Efendi Feng, karşınızdaki varlık doğanın korucusu Odin! size bir görev verdiyse ödülü paha biçilemez birşey olmalı.

Peki kabul etmek zorundayım zaten Lav çiçeği ve o mağaraya nasıl gidicem aq?

+Efendi Feng, onikiparmak mağara değil bir dağ, dağın sonunda bulunan bir mağaradan bahsediyor haritası çıkarıldı ve en güvenli olduğu belirtilen işaretler eklendi yolu takip ederek ilerleyebilirsiniz.

" İsteğiniz benim için bir emirdir efendi Odin"

İyi şanslar Feng, ihtiyacın olacak.

Bayaa şanslı hissediyordum fakat isteği yüzünden başıma gelecekleri düşünmeden edemiyordum, bahsettiği onikiparmak dağının yedi katlı olduğunu ve her katın gittikçe zorlaştığını öğrendiğimde başımdan aşşağı kaynar sular dökülmüştü her şeyi geçtim son katta patron canavar olduğunu sevgili yardımcım Kai bana yeni söylemişti.

Kai'nin oluşturduğu harita ile onikiparmak dağının girişine ulaşmamıza sadece bir günlük bir yol kaldığını öğrenmiştim, garip olan şu ki tehlikelerle dolu olduğu söylenilen bu ormanda karşımıza böcek bile çıkmamış yol sessiz sakin ilerliyordu.

Karanlık çökerken ateş yakmış kenarına uzanmış düşünüyordum, acaba ailem ben öldükten sonra çok üzülmüşmüdür, kardeşimi çok özlemiştim o daha beş yaşında dünyalar tatlısı bir kızdı ve birbirimize sıkıca bağlıydık çok severdik en çokta kız kardeşimi özlüyordum ne kadar ikinci bir şans ile bu dünyada yeniden dirilsemde kardeşimi aklımdam çıkaramıyordum.

Bu dünyada bile yalnızdım, sanırım kader heryer de sözünü dinlettiriyordu. Hıh ben kadere inanmazdım en azından.

Feng kendi içinde ki tartışmadan yorulunca derin bir uykuya dalmıştı. O sırada başka bir boyutta geçen konuşmalar yeri ve göğü inletiyor insanların tanrılardan daha çok korkmasına sebep oluyordu,

O daha çocuk ilk aşama burası olmamalıydı beklemeliydik!

Hayır yapabilir, eğer yapamazsa gücü o zaman haketmiyor demektir.

Haklı, hiçbir zafer kolay olmamıştır.

Umarım haklısınızdır.

Odin: Efendim o çocuğun gözünde ki güçlenme isteğine bizzat şahit oldum eğer başaramaz ise o zaman canımı alırsınız.

Başarasız olursa kelleni bedeninden bizzat benim ayıracağıma emin olabilirsin, şimdi çekilebilirsin.

#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#

YN/ Aklıma değişik şeyler geliyor, konuyu çok uzatmamaya çalışarak dört beş bölümde herşeyi toparlayacağım o zaman neler olduğunu anlayacaksınız ztn sodldödö bye 😘

Eternal Magician [DÜZENLENİYOR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin