Canlarım hepinize kocaman bir merhaba..Elimden geldiğince sık bölüm atıcam demiştim yine aynı şey geçerli ilk boş vaktimde bir şeyler karalayayım dedim buraya.
Bölümün baş kısımlarını daha önce yazmıştım sonradan bozulmuş olabilir bölüm çünkü dün akşam bir arkadaşımı trafik kazası sonucu kaybettim. Kusura bakmayın. İyi okumalar....
"Merhaba Zeyno!" -diyor Gökhan kocaman bir gülümsemeyle
"Sen nerden çıktın ya" diyorum O'nun duyamayacağı bir sesle. "Aaaa merhaba gökhancım!"
"Nasılsın?"
"İyiyim sen?"
"Ben de iyiyim işte bizim kızları bekliyorum."
"Şu geçen barda yanında olan kızlar mı?"
"Evet onlardan ikisi."
"Ben de geçiyordum seni görünce bi oturayım selam vereyim dedim." -hı hı kesin öyledir canım şimdi bir şey istersin sen... "Bir de şey. Iıııı. Sana bir şey sormam,daha doğrusu bir şey rica etmem lazım..." dememişmiydim!
"Umarım yapabileceğim bir şeydir..."
"Daha önce de defalarca yaptığın bir şey Zeyno. Solistimiz rahatsız ve sesi Ajdar dan kötü olmasın berbat... Patron bu gece sahne boş kalırsa kovulursunuz dedi. Mecbur ben senden..."
"Bilmiyorum Gökhan ya..."
"Zeyno lütfen . 21:00 de aynı yerde lütfen kırma bizi. 1 saat arkada şarkılara çalışsak yeter zaten klasik şeyler olucak yine."
"Of tamam. Gelirim ben 8 gibi. "
"Ohhh çok teşekkür ederim Zeyno iyi ki varsın!"
Gökhan tabir-i caizse benimle işini bitirdikten sonra ışık hızı ile masadan kalktı ve yoluna devam ediyor. Aynı anda cafeye giren Betül Ve Dila Gökhan'ı görünce garip bi yüz ifadesi takınıp masaya oturuyorlar.
"Noluyor Zeyno ?" diyor Betül masaya oturduktan hemen sonra.
"Anlatırım cimcime tamam son kez kahve ısmarlayayım ben size." diyorum Betül'ün meraklı bakışları altında
Kahveler geldikten sonra kızlar ilk yudumlarını alıp yine gözlerini bana dikiyorlar.
"Geçen sefer ki gibi solist problem çıkarınca benden rice etti bu akşam sahne var kızlar bu yani ." -diyorum umursamadığımı açık açık belli ederek.
"Hadi ya bu akşam sahnedesin ve biz İstanbul yolcusuyuz ne kadar muazzam değil mi?" -diyor Dila gayet üzgün bir surat ifadesi ile
"Hadi ama üzülme İstanbul'da tekrar bir araya geldiğimizde ben sizi ordaki arkadaşlarımla da tanıştırırım hep beraber yaparız bir şeyler."
"Söz mü Zeyno?"
"Söz tabi kii Betülüm o nasıl laf?"
Kızlar ve ben kahvelerimizi bitirdikten sonra Dila'nın havaalanından kiraladığı otomobil'e atlayıp havaalanına gidiyoruz. Dila Şöför koltuğunda, ben sağ taraftayım. Betül ise arkada :D
"Neden ben arkada oturuyorum ki her seferinde?" diye mızmızlanmaya başlıyor küçük bir çocuk gibi Betül.
"Senin yüzünden kiraladığım arabaya ceza yazdıramam Betülcüm. Çocuk sanıyorlar seni kaç defa yaşadık." -diyor Dila gülerek.
"Ha ha ha çok komiksin. Boyumun kısa olması Allah vergisi canım bazı yerlerden kısmış zekadan vermiş işte bana!" -yine başladı Dila ve Betül 'ün laf sokma seansı. Ay yether sayın seyirciler!
"Kızlar saçmalamayın hemen kavgaya başlıyorsunuz uçakta hostesle falan konuşayım da aranıza bir büyük oturtsun sizin yoksa saç baş dalarsınız birbirinize"
"Yok canım kıyarmıyım ben hiç Dila'ma " -diyor Betül ve arkadan Dila'nın yanağını sıktırıyor.
"Betül Ne yapıyorsun araba kullanıyorum lütfen ya ahhaha"
"İyi be yapmadık bir şey..."
1 Saatin içinde Betül ,Dila ve ben havaalanına varıyoruz. İşlemlerini hallettikten sonra zorla da olsa onlarla vedalaşıyoruz ve uçaklarına binip ayrılıyorlar...
Havaalanından bir taksiye atlayıp limana doğru yol alıyorum. Limana geldiğimde taksiden inip tekneye doğru ilerliyorum.
Melis teknede bir şeyler atıştırmaya başlamış. Tahmin edin ne yiyor. Salata!
"Aaa hoşgeldin abla."
"Hoşbulduk kuzum afiyet olsun."
"Sağol sen de ister misin?"
"Yok ya "
"Ben ce sana da bir şeyler hazırlayalım abla sabah da bir şey yemedin."
"Bir şey olmaz."
"Arada yemek yemeye itiraz etmesen nasıl olur ablacım?"
"Off iyi tamam bari pizza mizza söyleyelim."
"Pizza değil de mizza söylesene abla nolur."
"Melis iğrenç iğrenç espri yapma yicen şimdi dayağı"
"Kaç yaşına geldik hala şiddet ayıp be !"
"Meliiiis!"
"İyi be tamam bir şey demedik... Söyle sen pizzanı."
"Sağol canım ya(!)"
Pizzamı söyledikten sonra tabletimi alıp teknenin ön tarafına gidiyorum. Tabletten maillerime bakıyorum tabi ilk önce..
Zilyon tane mesaj var her zamanki gibi ama ben gereksizleri okumadan siliyorum ve geriye 3 mail kalıyor. İlki Can'dan...
"Geçen gün Gökhanla konuştum sahnelere akmışsın. Kerem söylemişti de inanmamıştım. Bensiz nasıl sahnelere çıkabildin Zeynep? Şu telefonunu aç artık da sana bu ilkel yöntemle mesaj atmaya son vereyim. "
Ay yemin ederim şapşal bu çocuk ya. Neyse artık ufaktan hayatımı rayına sokma kararımdan da faydalanarak 'yanıtla' tuşuna basarak Can 'a cevap yazıyorum.
"Şans eseri oldu o bi kere abuk subuk konuşma sensiz sahne olmaz tabi ki. Ayrıca sen en yakın arkadaşın Kerem 'e inanmayıp elalemin Gökhanlarına inanıyorsun demek ha. Bunu ileticem Kerem'e haberin olsun. Ayrıca maillerime bakmasan mektup mu yollayacaktın Can mail gayet modern bir iletişim yöntemi. Her neyse. Konuşuruz sonra. Hoşçakal..."
Can'a cevabımı yolladıktan sonra bir diğer mail e bakıyorum. Aksel! Şaşırdık mı? Tabi ki şaşırmadık!
"Zeynooo zeynooo bodrumlarda boğulasın zeyno! Gel artık vallahi yeter ya onca yıldır arkadaşız hiç bu kadar uzak kalmadık biz. Sana anlatıcak bir sürü şey var. Sonbahar çekimleri 'Zeyno gel burayaaa!' diye bağırıyor. Ayrıca aç şu telefonunu artık ya... "
Yine sitem dolu bir mesaj daha allah allah neden acaba!
Aksel'e de cevap yazıp gönderiyorum ve Melis 'in seslenmesi ile kamaraya dönüyorum. Allah allah ne ara geldi ki bu! Diye şaşırmayacağım sonuçta Pizzanın ambulanstan daha erken geldiği bir ülkede yaşıyoruz.
Pizzamı yedikten sonra mideme oturmaması için kısa bir yürüyüş yapmaya karar veriyorum. Biraz da olsa yürüdükten sonra tekneye dönüp akşam için hazırlanmaya başlıyorum.
Duş alıp kıyafetlerimi giydikten sonra son kez aynada kendimi inceliyorum.
"Hadi bakalım Zeyno. Music time!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fotoğraf Makinesi
Fiction généraleAilesi ölmüş 2 kız... Kaza sanılan ama cinayet olan bir olay... Katillerin oğlu maktüllerin kızına aşık olursa ne olur? Fotoğraf Makinesi bir karede en fazla neleri değiştirebilir? Hepsi ve daha fazlası Fotoğraf Makinesi'nde...