Ziyan.

311 34 2
                                    

Kadir, öksüz büyümüş bir çocuk. Öksüz dediğime bakmayın annesi yaşadı. Eskisi gibi kokmadı annesi ve eskisi gibi bakmadı ona. Öyle bir acıyla imtihan oldu ki Hatice, zaten o acı da sonu oldu. Ölmedi ama bir daha da eskisi gibi gülmedi, gülemedi. Hastalığına çare bulurlardı da Hatice iyileşmek istemedi. Ölüm kolaydı, babasını eliyle koymuş toprağa annesi de kollarında can vermişti. Ölüm hiçbir şeydi. Aslında ölmeyi çok istedi, yaşamak ona zulüm sevdiklerine de çileydi. Bedeni yaşlanmış ruhu çökmüş gibiydi. Özlemiydi bağrını deşen, yavrunun Özlemi.
..
Kadir, 19 yaşında bir delikanlı.Derdi yaşından büyük, azabı da derdinden. İstemeden oldu her şey. Canı olduğu kardeşi kendisine çok uzak, Canan saydığı annesi artık kendisine düşmandı.
Kadir, ne kendisi sevebildi hayatını eskisi kadar ne de bir başkasının onu sevmesine izin verdi. Yorgundu, toparlanacak gibi de değildi.
..
Her gece Hz. Yunus'un hikayesiyle uyuttu, öyle büyüttü. Yunus yavaş yavaş yürümeye başlamıştı, dışarı çıkmaya da pek meraklıydı. Ali, Yunus kaçmasın diye tahta kapının önünü tahta çitle çevirmişti.
Sabah sofranın başında Hatice gördüğü rüyayı anlattı Ali'ye " Ali'm rüyamda,  Yunus  büyümüş serpilmiş Dalyan gibi yakışıklı bir delikanlı olmuş üzerinde de yeni bir takım elbise. Öptüm kokladım, ben sevdim o güldü ben sevdim o öptü. Sonra elleri ellerimden ayrıldı kayboldu. Arkasından bağırdım duymadı, ne yana koştumsa bulamadım. Birden ellerimi öptü oğlum dedim saçını okşadım anne düğünüm var dedi o arada Yunus'un ağlamasına uyandım." Ali gülümseyerek " aman Hatcem rüya işte, kalk da bir bardak daha çay koy geç kaldım."  diye sözleriyle teselli etti. Hatice ise ikna olmamış, gün boyu rüyayı yorumlamıştı kendi kendine.
Köylere her pazartesi sebzeci arabası gelir, köylü de ordan haftalık erzağını yün kazağa, çoraba ya da bir bakraç yayık ayranına takas ederlerdi.
Köyün müdavimi Şaban gelmişti yine, günlerden pazartesi. Hatice eteğini katlamış elinde süt kovası arabanın yanına yaklaştı. Arabanın kenarında oynayan Kadir'e süt kovasını vermiş ayranı getirmesini söylemişti. Bağırdı arkasından " yavrum kapıyı açık bırakma hemi Yunus çıkmasın." Kadir'se oyunun tam da heyecanlı yerinde gönderildiği için mızmızlanmış çamurdan kalkıp eve gitmesiyle gelmesi bir olmuştu.Hatice ayranı verip üç kilo domates almıştı. Sebzecinin işi bitmiş arabayı çalıştırmış biraz  ilerlemişken Ali'nin yeğeni Oktay gelmişti." Şaban amca annem bizim eve de çıkmanı istedi." Dedi ve yerde Yunus'un çıngıraklı arabası ayağına takıldı. Hatice'ye dönüp " yenge Yunus'un arabası" dedi. O esnada Hatice'nin içine amansız bir sancı oturmuş yüreği sıkışmıştı. Derin derin nefes aldı ve kapıya doğru baktı, baktı ama Yunus' u göremedi.Domates poşetini yere atıp seslenmeye başladı. İçeri baktı dışarı baktı Yunus'unu göremedi. Telaşı daha da artmış, aklına geleni söylemek hatta düşünmek bile istememişti.Kadir'e seslendi cılız bir ses ve yıkık bir bedenle " Kadir oğlum arabanın altına baksana Yunus orda mı?" Kadir'in bakmasıyla ağlaması  bir oldu. " anne Yunus" Hatice ucuna bastığı eteğiyle iki eli üstüne sürünerek  yaklaştı. Yunustu o, çekti bacağından aldı kucağına. Yunus'un kolları yanlara açılmış, yüzünden aşağı kanlar damlıyordu.Kucakladı Hatice Yunus'unu elleriyle yüzünü temizledi " Yunus oğlum Yunus sarı oğlum aç gözlerini yavrum annen geldi bak,. Oğlum oğlum Yunus'um. " bağırdı Hatice avazı çıktığı kadar bağırdı hem de. Kimseye vermedi oğlunu, koynunda uyuttuğu, ağzı süt kokan yavrusunun cansız bedenini kucağından bir an olsun bırakmadı, bir o yana yürüdü bir bu yana. Yetmedi çeşmede yıkadı ama Yunus uyanmadı.
Odun yığınlarının yanına çöktü her zamanki ninnisini  söyleyerek salladı ayaklarında Yunus'unu. "Yunus balığa yem oldu, bilmedi Allah'a yar oldu. Yunus inciydi denizde, bilmiyordu köz oldu. Yunus sevdi çok sevdi niyaz etti inletti. Karanlıkta ışık oldu, çıra oldu.Yandı Yunus kül oldu. Yunus balığa yem oldu, bilmedi Allah'a yar oldu. Yunus inciydi denizde, bilmiyordu köz oldu."

ince, çizgi bir yol.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin