Ellerinde yavrusu öylece sabahladı, kimse de elinden alamadı. Gelen jandarma bile ağlamış, annenin feryadı ciğerlerini dağlamıştı.
Sabaha karşı ambulansa koydular Yunus'un cansız bedenini. Hatice, gözlerini bir noktaya dikmiş öylece duruyordu. Sağlık ekipleri Hatice'yi de ambulansa aldılar.
Yapılan otopsiden sonra kefen giymiş küçücük Yunus Receb'in kucağında, Ali milletin kolunda yürüye yürüye vardılar mezarlığa.
"Sen verdin sen alırsın. Söylemek istediğim sözleri ta ciğerimin dibine gömüyorum. Artık ben de senin gibi sessizim. Çünkü sessizliğim sevgimi, özlemimi, yokluğuna olan öfkemi de saklıyor. Şimdi diyorum ki feryad edeyim, seni incitirim. Bağrıma taş basmayacağım, biliyorum hasret biz insanlar için. Yavrum, gönlüme düşürdüğün şu boşluğu, kavuşmanın hayaliyle dolduracağım. Doyamadığım o kokunun yerine çiçek dikeceğim. Yürüyemediğin, basmadığın her toprak için bir fidan ekeceğim. Seni toprağa gömmeyeceğim, seni toprakla yeşerteceğim. Gül yüzlüm, pamuk oğlum; varlığında doyamadım sana, seni yokluğunda da seveceğim.
Allah'ım yandım, kavruldum. Allah'ım dağıldım sen toparla."
Ali darmadağın olmuş, yaprak gibi solmuş, artık tutunamaz olmuştu. Hatice iğneyle ayakta kalabilmişti. Gözünü her açtığında yavrusunu sormuş, Yunus bir kere gömülmüş Hatice ise her gün ölmüştü.
...
Kadir annesini görmek istemiş ama annesi onu istememişti. Hatta bir keresinde Kadir'e " seni görmek istemiyorum, bana Yunus'umu hatırlatıyorsun. Zaten senin yüzünden öldü. Şimdi git."demişti. Çocuk aklıyla evden kaçmış bir kaç gün samanlıkta kalmış, annesi uyuyunca eve girebilmişti.
Hatice hastaneden taburcu olmuş, eve dönmüştü. Kapının önündeki kanı görünce sinir krizi geçirmiş, o gece kendini uçurumdan aşağı bırakmıştı.
Doktor, Ali'ye " durumu iyi değil. Krizler sıklaşabilir ve tekrarlayabilir. Dikkatli olmalısınız. Tekrar deneyebilir." demişti.
Günler haftaları haftalar da ayları kovaladı durdu. Hatice biraz olsun alışmış, Ali de işe koyulmuştu. Belki de bu hikayenin en masumu Kadir olmuştu. Okuldan geldiği bir gün yine annesinin kurduğu sofraya oturdu. Her şeye alışılmıştı da annesi Kadir'e bir gün bile gülmemişti. Eskisi gibi sarılmamıştı bir kere bile. Yemeğini yedi usulca, hayvanları tarladan almaya gidiyordu. Yolda midesine ağrı girdi, kusmaya başladı. Elleri titriyor, bacakları daha fazla gitmiyordu. Olduğu yere yığıldı.
Ali işten dönmüş. Hatice terekte mama yapıyordu. Ali sordu sakin tavırla " ne yapacaksın mamayı?"
"Duymuyor musun, Yunus ağlıyor." Ali derin bir nefes aldı, durumu anlamıştı, bir şey demeden uzaklaştı. Ahıra indi hayvanlara bakmak için. Hava iyice kararmış yatsıya bir saat kalmış. Ahırda ne hayvan vardı, ne de Kadir ortalıktaydı.Sordu Hatice'ye, Hatice de ses yok. Sanki Kadir hiç yaşamıyor, Hatice tepkisiz. Ali tuttu omuzlarından Hatice'yi bir kaç defa salladı. Hatice ayağını uzatmış sağa sola sallıyor sanki üzerinde bir şey tutuyor gibi.
Ali sinirlenmiş vaziyette " Hatice bana bak Kadir nerde? Kadın çocuğu nereye yolladın?"
Hatice umursamaz bir halde " Ali yavaş ol bebeği uyandıracaksın. Zaten zor uyuttum."
Esma'ya seslendi Ali. Kendisi Kadir'i aramaya gidecek, Esma'yı da Hatice'nin yanına bırakacaktı.
Uzaktan biri koşarak Ali'ye doğru geliyor, bir yandan da bağırıyordu. Ali de ona doğru koşmaya başladı.
" Ali abi Ali abi Kadir"
Ali duraksadı;" allahım ne olur iyi olsun."
" ne oldu Hasan desene bana. Nerde Kadir neyi var?"
" Ali abi Kadir bayılmış halde yolda yatıyordu. Babam patpatla hastaneye götürdü. Sana haber vermemi istedi. Recep'le arkamdan gelsin dedi."
Ali Recep'i almış traktörle varmışlardı hastaneye. Zaten yarım saat ancak olmuştu Kadir muayeneye alınalı.
" zehirlenmiş." Dedi doktor. Ali şaşırmış vaziyette;" ne ne dedin doktor nasıl yani, neyden zehirlenmiş."
Doktor Ali'yi tabureye oturtmuş:" bakın Beyefendi çocuğunuz zehirlenmiş. Fare zehiri ya da başka bir zehir tam teşhis edemedik. Ama kanında zehir vardı. Yemek yoluyla almış ki midesini de delmiş. "
" durumu nasıl peki" . Ali bitmiş tükenmiş, sanki dünya omuzuna oturmuş gibi sordu soruyu.
" durumu iyi midesini yıkadık. Bu gece burda kalacak. Yarın taburcu ederim.Geçmiş olsun."
Ali yarım kalan bacağının kendisini daha fazla taşıyamayacağını anlamış olacak ki çöktü duvarın dibine. Recep'le Ahmet koluna girip bahçeye çıkardılar. Ali bir yandan ağlıyor bir yandan da Recep'e derdini yanıyordu;" abi nasıl olur, bir anne yavrusundan ne ister. Niye bunu yapar. Anlamış değilim, anlayamıyorum. Neyin öfkesi bu, neyin nefreti."
Recep Ali'nin ciğerinin nasıl dağlandığını nasıl pare pare yandığını biliyordu. Sustu sadece, eli Ali'nin omzunda sadece susabildi.
..
Kadir'in tek suçu vardı, suç da denilmezdi çocukluk aklıydı. Kapıyı açık bırakmak. Bunun cezası bu kadar ağır olmamalıydı. Bu çekilmez çile Kadir için başlangıç, Ali için bir sınanıştı. Elleriyle toprağa gömdüğü çocuğunun acısıyla yanan bir anneden, diğer yavrusunu nasıl koruyacaktı?
Ali, asıl şimdi dünyaya sığamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ince, çizgi bir yol.
Ficción General.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür vardı sanki. Sahi kaç milyon adıma denk gelir kalp atışları. Kaç insan dayanabilir yırtılan ayaklar...