Dem.

307 38 4
                                    

Kadir hastane polislerine ifadesini vermiş, sonrada taburcu edilmişti. Daha sekiz yaşında küçücük beden, ağrıya alışırdı da içini oyan hasretle nasıl başa çıkacaktı.
  Traktörün arkasında sessiz sedasız öylece oturdu. Gidene kadar da tek kelime etmedi Kadir.
Ali, bir yanı evlat diğer yanı gurbet. Başladığı yerle varacağı yer aynı, kilit.
" oğlum, anana kızma. O, kardeşinin yokluğunu kabullenemedi. Olanlar onu çok yordu. Ne olur, sen yine sev ananı olur mu. Onu sevmekten asla vazgeçme. O hep kovsa da biz ona hepsinden daha fazla sarılacağız. Bizim bizden başka kimsemiz yok. Zamanla alışacak, kabullenecek. Sana değildir garezi onun. O hiç sana kıyabilir mi, sen olmadan odasında bile yatmazdı, hatırlasana."   Kollarının altına aldığı yavrusunu, teselli etmeye çalışıyordu Ali, her ne kadar anlattıklarına kendi inanmasa da.
  Evin kapısına vardıklarında Kadir;" baba ben gelmesem olur mu, beni görmesin yine kötü olur. Amcamda kalırım ben, annem alışana kadar. Yeter ki o hasta olmasın, yeter ki beni düşman bilmesin."
   Canı çok yanıyordu, yaşından büyük konuşmasından belliydi. Ali sarıldı;" canım oğlum, hadi gel evimize girelim."
    Yavrusundan kalan son şeydi elindeki mendil. Ağzı yara olunca silerken acımasın diye yumuşak bezden yapmıştı onu. Hatice, elindeki kanlı mendille halının üzerinde uyuyakalmıştı. Ali, mutfak kapısından içeri girecekti ağır bir koku olduğunu farketti. Camları açtı Kadir.Ali, biran için kendine bir şey yaptı sandı, var gücüyle salladı Hatice'yi. 
  " Ali'm, geldin mi? Ben de sobaya ekmek atmıştım, gelince tereyağı ile sıcak sıcak yersin diye. "
Döndü, Kadir'e baktı." Oğlum aç mısın?"
   Hatice uyuyakalmış, o arada sobadaki ekmek yanmış evi duman basmıştı. Ali korkmakta haklıydı. Bir çok kez ölümle burun buruna gelmişlerdi.
   " kalk Hatice, halıda uyumuşsun. Hadi gel, divana uzan. Ben hazırlarım bir şeyler. "
  Yediler yemeklerini. Kadir bir köşede Hatice bir köşede oturdular. Gözünün altından çaktırmadan annesini izliyordu. Bakışlarını farketmiş olacak ki ;" oğlum ne oldu, neden bana öyle bakıyorsun. Uzak durma. Gel yanıma."
  Kadir biraz korkak biraz da ürkek yanaştı annesine, çok özlemişti. Haftalardır sanki ana oğul değil iki azılı düşman gibiydiler. Sarıldı Kadir doya doya da öptü. " anne, beni seviyor musun."
  " seviyorum tabi oğlum. Niye sevmeyecekmişim. Sen benim pamuk oğlumsun. "
   "Peki anne, ben ölsem üzülür müydün?"
" o nasıl laf . Sen benim canımın içisin. Kendime kıyarım yine de sana bir şey olmasına müsade etmem."
   Sıkı sıkı sardı yavrusunu Hatice. Hatırlamasa da bir şey yapmıştı, ondan emin vaziyette.
Kadir uyumuş, Ali yatağına yollamıştı.
Recep Kadir'i merak etmiş, oturmaya gelmişti. Esma ilaçlarını vermiş, sonra da eve gelmiş. Hatice de ilaçların etkisiyle uyuyakalmıştı. Olanları hatırlamamak bu yüzdendi.
  "Abi bir yanda canım bir yanda Canan. Ne tarafa gideyim hangi yöne ağlayayım İnan bilmiyorum. Çok zorlanıyorum, hele şu çolak halimle. Kimi kimden koruyorum, allahım delircem. Abi yemin ediyorum bu çok zor bir savaş. Oğlunu annesinden koruyorum resmen. Ne yapayım de bana, bir yol gösterin. Kadir'in ölüsünü de getirebilirdim. aklım almıyor ya. Çocuk annesiyle tek kalmak istemiyor evde. Hem çok seviyor hem de çok korkuyor. Bazı gece Hatice, Kadir'in yanına gidip yatıyor. Hatice uyuyunca Kadir kalkıp yanıma geliyor. Diyorum oğlum annenle yatsana, kadın seninle yatmak istiyor. Diyor ki baba ya bana kızar da bir şey yaparsa. Bu nasıl bir imtihan Allah'ım. Kaldıramıyorum, daha fazlasını. "
   Bir keresinde Kadir'i eve almamış, çocuk ben gelene kadar soğukta oturmuş. " oğlum amcana gitseydin" dedim
" gidemedim baba. Beni sevmiyor olabilir ama o benim annem. Ben onu seviyorum. Ya ben yokken bir şey olursa. Beni sevmesin ama o iyi olsun." dedi.
O gece hiç uyumadım, Allah seni inandırsın. Çocuğumun kalbi çok güzel. Aklı da kendinden büyük. Küçük yaşta yaşadığı hayata, ona sunulan imtihana bak."
Recep de Ali'den Farklı değildi. İki ucu düğümlü ipi nasıl çözecekleri hakkında hiçbir fikri yoktu. Polise ne dedin çocuk zehirlendi sonuçta. " Kadir, tuz sandım ben attım." demiş. Polis memurları bana zehirin mutfakta ne işi olduğunu sordu. Ben de; "mutfakta bir iki defa hayvan gördüm öldürmek için koymuştum, unutmuşum. İlaç şişede olunca çocuk da ayırt edememiş. " dedim.
"Ne diyeyim annesi yaptı mı deseydim. Aklı gidip geliyo annesinin, çocuğu düşman belledi mi diyeydim."
Recep doktora götürülmesi gerektiğini söyledi. " Ali kardeşim bak, başka doktora götürelim. Hatice'nin durumu psikolojik değil. Daha ilerisine götürelim. Ne gerekiyorsa yapalım. İlaçlar anlık tedavi veriyor. Korkuyorum kardeşim daha kötüsü de olur. Bak beni dinle gel gidelim İstanbul'a Ankara'ya. Büyük şehirlerde belki vardır tedavisi."
  Ali bacağını işaret ederek;" tamam da abi bir bacakla ben ne yapabilirim. Büyük şehir demek ayrı bir para demek, büyü para demek. Benim etim ne budum ne. Hem Kadir var onu ne yapacağım nereye bırakacağım. Kaç zamana denk biliyor musun bu süreç. "
" bendeki para biraz idare eder bizi. Biraz da sağdan soldan borç alırız. Gider geliriz. Sonrası Allah Kerim. "
Ali derin düşüncelere daldı. Recep doğru söylüyordu daha ayrıntılı bir tedavi gerekiyordu.
" tamam abi ben bir düşüneyim, kafamda bir plan yapayım. Kadir'i bırakacağım bir yer bulayım. Yine konuşuruz. Çocuk annesiyle evde yalnız. Ben gitmeden de uyumaz. Gideyim."
   Kadir'le birlikte uyumuştu Ali. Gece boyu uyanıp ağlamıştı zavallı çocuk. " anne anne ne olur beni sev, ben kötü evlat değilim." Gece boyu da böyle sayıklamıştı.
   Kadir'in Öğretmeni Ali'yi okula istemişti, Ali Kadir'le birlikte okula gitti.
Zehra ise Hatice'yi merak etmiş, çaya çağıracaktı. Evinin arka camı yolun altında kalan Hatice'nin mutfağını görüyordu. Cama çıktı seslenecekti ki bağırma sesleri duydu.
Hemen ön kapıdan tarlanın alt tarafına indi. Hatice adamın biriyle kavgaya tutuşmuş, eteğine taşları toplamış arabaya doğru fırlatıyor.
  " abla bir dur. Sakin ol. Allah aşkına ne biçim bir delisin ya sen. Dur bir konuşalım. " adam dur dedikçe Hatice çıldırıyor taşları adama doğru atmaya başlıyordu. " şerefsizler sizi. Öldürdünüz oğlumu. Katilsiniz. Al işte al bu taşı kafana atayım da gör. Lanet olsun arabanıza. Ezdiniz yavrumu, küçücük canı vardı onu da aldınız. Caniler sizi. Nerde yavrum, nerde onu öldüren katil. Hani nerde ?"
   Dayanamadı en sonunda adam ;" aaaaa yeter be kadın, hasta mısın deli misin, nesin. Yetti be." Hatice'yi kolundan tutup attı yolun kenarına. O hızla yere savrulan Hatice'yi Zehra kaldırdı ayağa. " kardeşim ne oluyor burda, bu kavga da neyin nesi. "
Adam o kadar hiddetlenmişti ki; " bacım şu kadını al git gözüm görmesin. Arabayı ne hale getirdi görmüyor musun. Kafamı da yardı deli kadın."
  Adamın alnından aşağı kan sızıyor, arabasının da ön camı kırılmıştı. " tamam kardeşim kusura bakma. Tamam hadi sen de yoluna git. Tutamıyorum kadını, tamam ben kocasına derim o seni bulur. Onunla konuşur halledersin derdini. "
   Araba uzaklaşmış, Zehra Hatice'yi merdivene oturtmuştu. " Hatice bu senin kaçıncı olayın bacım. Ne istiyorsun şu arabalardan. Rahat bıraksana insaları."
Hatice, kazadan bu yana yol üzerinde taş yarılmadık baş bırakmamıştı. Ne zaman evin önünden geçen bir araba görse bugün yaptığı gibi taşa tutardı.
  " sal sen de beni. Niye tuttun az daha yaraydım kafasını. Oğlumu öldürdüler benim. Senin neyin öldü. Konuşması kolay size. Hem senin ne işin var benim yanımda, git daha gelme. O kocana söyle katil heriften aldığı kan parasının hesabını versin ilk önce. "
   Zehra duyduklarına inanamamış, şok olmuştu;
" ne kanı ne parası. Kadın sen iyice kafayı yedin. Durup durup bir şeyler uyduruyorsun. Sonra da inanıp millete sarıyorsun. Yetti be çektirdiklerin. Daha dün çocuğunu öldürüyordun. Az bi kendine gel, kendine çeki düzen ver. İlk yavrusu ölen kişi sen değilsin. "
   Öfkeyle eve doğru geldi Zehra. Anlam veremedi dediklerine Hatice'nin . Ciddi olamazdı, hastaydı uydurmuştu bir şeyler.
   İçine düşen o kurt rahat bırakmadı Zehrayı Recebe sordu.
" Recep Hatice bugün bir şeyler dedi saçma sapan. Neymiş efendim sen kan parası almışsın sebzeciden. Şikayetçi olamama karşılığında. Öyle diyor, kadın iyice delirmiş."
  Recep, hemen sıçradı yerinden; " öyle mi dedi gerçekten, kime dedin başkasına söyledin mi bunu?
Zehra Receb'in telaşına anlam verememişti. Tedirgin olmuştu Recep. Kadına hasta dedik ana doğru mu söylüyordu. " Ali'ye bahsetme bu konudan. Ben uygun şekilde konuşurum. Canı sıkkın zaten."
Tamam dedi ve çıktı Zehra. Hem yürüdü hem düşündü. Receb'in hali hal değildi. Yapmış mıydı acaba, yok canım Recep o kadar da gaddar olamazdı. İyi de Ali'ye niye dememi istemedi, neyden korktu bu kadar. Neyse, bir bildiği vardır.
Öğretmen;" Ali bey, Kadir son zamanlarda iyi değil. Derste ama aklı burda değil. Öyle boş boş etrafa bakıyor. Önceden neşeyle gülen eğlenen bir çocuktu. Son zamanlarda tanıyamıyorum. Ne oldu ters bir durum yok inşallah. Bir hafta önce hastaneye kaldırılmış. Bir şey varsa benimle paylaşın ki oğlunuza yardımcı olayım.
Ali boynu bükük; " hocam Kadir'in kardeşi öldü biliyorsunuz. Ondan sonra da annesi toparlanamadı, alışamadı oğlunun ölümüne. Onun gerginliği var evde. Kaza günü kapıyı açık unuttu diye Kadir'i suçluyor annesi. Kadir de bunu vicdan yapmış Kendine. Ne kadar annen hasta desem de fayda etmiyor.Annesinin yaptığı yemekten zehirlenmiş hastaneye kaldırdık bizde. Ondan hastaneye gitti."
  " Ali bey anlattıklarınız öyle küçük bir olaya benzemiyor. Eğer gerçekten böyle bir rahatsızlığı varsa daha da ileriye gidebilir, tedavisine baktırın. Yoksa ben daha fazla saklayamam bunu. Gerekli mercilere bildirmek zorunda kalırım. Daha fazla dikkatlı olmalısınız."
Ali, tükenmiş sanki canı çekilmiş bir sağa bir sola zikzak çizerek geldi eve. Receb'in yanına gitti ;" abi ne gerekiyorsa yapalım. Gidelim." diyebildi.
Zehra Ali'nin yıkık bedenini görünce bugün şahit olduklarını anlatamadı. Sustu.
   Recep onayladı sessizce.
Ebe hatunun dediklerini düşünmüş, tarlayı satmaya karar vermişti. Tarlayı üvey kardeşine yarı fiyatına satacaktı.
   Tekrar aynı doktora götürdüklerinde sordu Ali ;" doktor bey ben Hatice'yi daha da ileri götürmek istiyorum. Bana yardımcı olun. İlaçlarınız fayda etmiyor eskisi gibi. Sanki hastalığı da ilerliyor gibi. "
" bakın Ali bey, bu tür travmalar hemen geçmez. Öyle kolay kolay toparlanamaz hasta. İsterseniz benim hocam var Rıza bey ona yönlendireyim sizi. Kendisi üniversite hastanesinde baş hekim. Adını ve soyadını kağıda yazdım. Benim yolladığını söylersiniz, yardımcı olur. Ama giderken biraz paranız olsun yanınızda. Şimdilik ilaçlarının dozunu arttırdım. Geçmiş olsun."
  Ali, karar vermişti ne gerekiyorsa yapacaktı. Hatice'yi iyileştirecekti. Vardı Rıza beyin yanına, kapısına vurdu. Ali elindeki dosyayı verdi. Olanları bir bir anlattı. Her şey o dosyada yazılıydı.
Doktor Rıza ;" Ali bey, bakın sizi gönderen doktor arkadaş gerekeni demiştir. Ama ben eşinizi klinikte incelemek istiyorum. Çünkü eşinizin rahatsızlığı basit bir sinir krizi ya da psikolojik bunalım değil. Daha da fazlası. Çocuğunu öldürmeye kadar gitmiş bir kadından bahsediyorsunuz. Siz ikna edin eşinizi ve gelin. Yatışını yapalım. Size söylemek isterim ki bu tedavi süreci hem zahmetli hem de biraz ücretli. Çoğu ilaçları ve tedavi de kullanacağım araçları devlet karşılamıyor. Uzun zaman alacak bir süreç. Sekretere  gidin size tedavinin masrafını çıkarsın. Ondan sonra kararınızı verin, kabul ederseniz en kısa zamanda gelin ve tedaviye başlayalım. Geçmiş olsun."
  Ali, ses etmeden yorgun bedeniyle kalkıp sekretere doğru yürüdü. Sekreter uzattığı kağıdı almış, bir şeyler incelemiş, karalamış;" 50 bin." Demişti.
   Ali'nin omuzları biraz daha çökmüş, yorgunluğu daha da artmıştı.
  Klinikten çıktı oturdu en yakın banka. Cebinden çıkardığı telefona sarıldı. " alo, ben Ali. Tarlayı sana satıyorum."
  ...
Yapmak zorundaydı. Canından çok sevdiği oğlu için yapmalıydı bunu. Ağladı Ali, çaresizliğine değil yalnızlığına. Şu koskoca dünya bir ona yer vermemiş, bir onu bağrına sığdırmamıştı.
...
" Allah'ım, biz duamızı ederiz, sen icabet edersin. Sen ki yeryüzünde ordusu olmadan en güçlü olansın. Kendimi ifade edemiyorum Rabbim. Sen, evladımın yüreğine düşen hasreti dindirmeme yardım et. Ziyan etme Allah'ım, Hatice'mi de iki gözümün çiçeği yavrumu da ziyan etme. Yalvarıyorum Allah'ım, anasını evladına düşman etme. Haticemi evlat katili etme."
Bir gün Kadir Ali'ye ; " ölmek istiyorum baba. Belki annem o zaman beni de sever." Demişti.

ince, çizgi bir yol.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin