Karşımdaki tanrının kulağıma fısıldadığı cümle kalbimin çok hızlı atmasını sağlamakla beraber dilimin tutulmasına yol açmıştı gözlerimi yavaşça yerden çekip karşımda bana anlayamadığım bir ifadeyle bakan adama döndüm
ellerini arkasında birleştirmiş benden bi cevap bekliyordu.
Daha birkaç dakika önce şurdan düşüp ölmediğime sevinirken şuan bu fikir kulağıma o kadar cazip geliyorki...Kendimi toparlayıp cevap vermek için ağzımı açmamla sarayın içinden gelen gürültü bir olmuştu. Loki beni beklemeden çatık kaşlarıyla sesin geldiği tarafa doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladığında bende onun gidiyor oluşunu fırsat bilerek hızlı adımlarla odama doğru ilerlemeye başlıyordum ancak tekrardan bana dönmesiyle bende ona dönmek zorunda kaldım
-Sen nereye gidiyorsun?
-Şe şey benim işlerim varda.
-Ne işi bu saatte?
Afferim Merc çok iyi bir yalan buldun kızım adam haklı yani gecenin bilmem kaçında ne işin olabilir aceba
aklıma gelen ilk ve en berbat yalanı söyledim
- Şey ya Leydi Sif'e birşey sorucaktımda unuttum onu bi hallediyim dedim
Tam inanmadığını sanıp ağzımı tekrar açıyordumki arkasını dönüp gitmesiyle rahat bir nefes vererek odama doğru ilerledim.
_________
Sabah Kapımın tekmelenmesiyle birlikte yatağımdan fırladım.
Sabah sabah ne oluyorsa artık biraz daha zorlasalar kapıyı kırıcaklar yatağımdan hızlıca çıktım hızlıca üzerime dolapta bulunan kalın hırkalardan birini geçirip saçımı ince bir lastikle topladım kapıyı açtığımda gözlerim sonuna kadar açılmıştı karşımda durup bana bakan kuşanmış askerleri beklemiyordum tabiki
Askerlerden biri sertce kolumu tutup çekti. kolumdaki geçmişten kalan ve hala tam olarak iyileşememiş yanığa yaptığı baskıdan dolayı canım acayip derecede yandığını hissediyordum
- Noluyor ya! nereye götürüyorsunuz beni!
Bağırarak sorduğum soruya karşı hiçbir cevap alamadığım gibi koluma yaptığı baskıda gitgide artıyordu
Benim çığlıklarım ve bir türlü cevap alamadığım sorularımla birlikte seri adımlarla merdivenlerden yeraltına indiğimizi fark ettim merdivenlerden ilerleyip düz bir koridora geldiğimizde karşımda durup parlayan yeşil gözlerle ufak bir tebessüm belirdi dudaklarımda bu Lokiydi, Benim çocukluk aşkım ve tabii Fesatlık tanrısı. Ne olursa olsun Loki beni kurtarırdı sonuçta değil mi? O beni bırakmazdı...
Yanımdaki muhafızların ellerinin arasında zorla debelenmeye başladım muhafızın yüzüne baktığımda doğruca karşıdaki Tanrıya bakıyordu debelenmeye devam ederken kolumun acısını kat kat daha çok hissediyordum bir süre sonra artık gücüm kalmamıştı pes edip kendimi yere bıraktım. saniyeler sonra muhafız kolumu bırakıp birkaç adım gerilemişti başımı kaldırmaya bile gücüm kalmamıştı ki çenemde hissettiğim ellerle muhafızın gerilemesinin nedenini anlıyordum
Karşımda muhteşem zümrüt yeşili gözleriyle doğruca bana bakan Loki vardı. elleriyle çenemden kavrayıp narin bir şekilde gözlerimi gözlerine sabitledi ne zaman aktığını bile anlamadığım gözyaşlarımı parmağıyla sildi bir anlığına gözleri kolumdaki yaraya doğru kaymıştı kolumdaki kanayan yaraya bakıp kaşlarını çattı ve beni buraya getiren muhafıza doğru sert bir bakış attı
Bakışlarını tekrar gözlerime diktiğinde bir elide yaramın üzerindeydi birkaç saniye içinde kolumdaki ağrının yavaşça kaybolduğunu fark ettim.
O beni iyileştirmişti...
Ona doğru hafifce tebessüm ettiğimde yüzendeki anlamsız ifade birden solmuş ve yerini sert bir ifadeye bırakmıştı yaptığını yeni fark ediyormuş gibi sert ve hızlı hareketlerle ellerini çenemden çekerek ayağa kalkıp dikleşti ne olduğunu anlamamıştım ki arkamda Thor ve Sif'in konuşmalarını duydum daha doğrusu tartışmalarını.
Yanıma hızlı adımlarla ulaştıklarında Thorun gözlerinden resme alev fıskırdığını fark ettim gerçektende korkunç görünüyordu
-SENI HAIN!
Thorun bana bağırarak söylediği şey korkuyla yerimden zıplamama neden olmuştu
-Thor benim hiçbir şeyden haberim yok yemin ederim ne olduğu hakkında bir fikrim bile yok sana ye-
-Kes! Boşuna yemin etme
Thorun üzerime doğru gelmesiyle Sifin aramıza girmesi bir olmuştu
-Sakin ol Thor daha hiç bir şeyden emin değiliz doğru söylüyor olabilir
-Sif! Ne diyorsun sen yoksa sende bu hainin yanındamısın? Onunla birliktemisin yoksa?
-Saçmalama Thor hiçkimseyi tuttuğum falan yok sadece biraz sakin olmanı istiyorum
-Nasıl sakin olabilirim Sif o benim Babamı öldürdü...
Thorun sinirle söylediği sözler gözlerimin sonuna kadar açılmasına neden olmuştu ben kimseyi öldürmedim! Heleki Odini!!
Ben şok içinde konuşmaları dinlerken Sif'in Thoru sakinlestirmek için söyledikleri dahada şok olmamı sağlıyordu-Saçmalama Thor Yüce babamız Odinin öldüğü falan yok sadece-
-Sadece zehirlendi bu kadar Thor abartmaya lüzum yok.
Sif'in konuşmasını şu ana kadar tek kelime etmeyen Loki bozmuştu
Tanrının bunu sakincene söylemesi sadece beni değil Thor ve Sif'i de şasırtmıştı
Thor şaşkın bi okadarda sinirli yüz ifadesiyle Tanrıya birkaç adım yaklaştı-Loki kendine gel! Bizim babamız zehirlendi ve sen... Sen her zamanki gibi sakinsin hiçbir şey, hiç kimse umurunda değil!
Thorun sinirli bir şekilde bağırarak söylediği sözler tüm bu şaskınlığımın içinde hala Loki'nin kırılıcağını düşünmeme yol açıyordu ancak benim aksime Lokinin yüz ifadesinde hiçbir kıpırtı yoktu sakin ve umursamaz bir şekilde Thoru dinliyordu.
Ikisinin kavgasını Sif onları Kraliçenin beklediğini söyleyerek bölmüştü Thor ve Sif çıktığında geride sadece Ben muhafızlar ve Loki kaldık
Tam konuşmak için ağzımı açıcakken Loki soğuk sesiyle söze girdi-Bu kadar konuşma yeter. Mahkumu zindana götürün!
-Loki se-sen ne diyorsun!
-Senin için tekrarlayıp kendimi yorucak değilim ölümlü yaptığının cezasını çekiceksin
-Loki ben hiçbir şey yapmadım lütfen inan bana
Gözlerine bakarak söylediğim şeyler gözlerimin tekrardan dolmasını sağlarken Loki yavaşça kulağıma yaklaşıp sesini incelterek fısıldadı
-Biliyorum Merc! biliyorum! Özür dilerim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Gözlü Tanrı [Loki Laufeyson Fanfiction]
Viễn tưởng"...Genç kız elini boynundaki taşa götürdü taş buz kadar soğuktu ve parlıyordu birden gözünün önüne gelen adamla duraksadı genç kız. Bu oydu 6 yaşından beridir beklediği adam... emanetini boynunda taşıdığı adam... Birgün ne olursa olsun emanetini al...