Ömür’ün bakışları üzerimdeyken ne yapacağıma karar vermek oldukça zordu ki buna bir de beynimi kemiren acaba ne kadarını duydu sorusu eklenince çareyi dudağımı ısırmakta bulmuştum. Nasıl davranmalıydım bilmiyordum. Açıklama yapmalı mıydım? Peki ya açıklama yapmayı gerektirecek bir şey duymadıysa? Ben kendi düşüncelerimle boğuşurken kurtarıcım Ömür olmuştu.
“Annemler seni çağırıyor.”
Ellerini cebine sokup arkasını dönerken cevap verdim.
“Geliyorum.”
Salona geçip oturduğumuzda aklımda hala aynı düşünce vardı. Acaba duymuş muydu?
**
Tam iki saattir buradayız. Sıkıntıyla iç çekerken bir kez daha elimdeki tabağa çatalımı daldırıp makarnalarla oynadım. Gerçek şu ki Nesrin teyzenin makarna salatası övdükleri kadar vardı. Kesinlikle bugüne kadar yediklerimin en güzeliydi. Hakkını vermek lazımdı. Ve sanırım ufak bir ayrıntıyı atladım. Şu an da salonda yalnızca teyzem ve Nesrin teyze var. Ömür ve Emre’yi sorarsanız onlar yaklaşık bir buçuk saat önce yukarı, Ömür’ün odasına çıktılar. Gerçekten sinir bozucu değil mi? Bir de bu yetmezmiş gibi üst kattan gelen kahkaha sesleri durumu dubble sinir bozucu yapıyor. Ve ayrıca Ömür’den herhangi bir tepki alamamam da cabası. Davranışlarına göre bir şey duymamış. Yani yanlış anlayacak bir şey. Şimdi ben böyle makarnaları delik deşik ediyorum filan. Halim içler acısı kısacası. Ayrıca teyzem ve Nesrin teyzenin muhabbetleri de ölmek için sebep. Bizim kendi aramızda eğlencesine oynadığımız kim kiminle nerede ne yapıyor’un gerçek hayata uyarlanmış hali gibiler. Yok Ayfer kocasını aldatmış yok Esma şunu yapmış yok Melike’nin yatak örtüsü şöyleymiş yok Müjgan’ın evinde bilmem ne varmış falan filan. İçim karardı. Ömrümü yediler lan. Biraz daha bu koltukta oturmaya devam edersem kısmi felç geçirebilirim.
“Meliscim mutfakta meyve suyu var. Getirtebilir misin? Bardaklar sağdan ikinci dolapta. Ha oğlanlara da doldur.”
Hay ağzını öpeyim Nesrin teyze. Canımsın. Sen istersin de doldurmaz mıyım? Hızlıca gülümseyip elimdeki tabağı sehpaya bırakıp ayağa kalktım. Utanmasam kollarımı açıp güzel bir esnetebilirdim vücudumu. Ciddi anlamda fena uyuşmuştum. Nesrin teyzenin dediği gibi ikinci dolaptan beş bardak çıkarıp lavabonun yanında duran tepsiye dizdim. Meyve sularını da koyduktan sonra salondaki iki kadına bardaklarını verip kendiminkini de tabağımın yanına bıraktım. Merdivenlere yönelirken içimdeki heyecan artıyordu. Allah’ım evine geldiğim yetmiyor bir de odasını göreceğim. Tepsiyi sallamamaya çalışarak Ömür’ün odasına yöneldim. Odadan yükselen kahkahalar kolayca bulmamı sağlamıştı odayı. Kapıyı tıklatmadan önce aradaki aynadan saçlarımı tek elimle karıştırdım. Kapıya yaklaştıkça aslında bütün evi çınlatan kahkaha seslerinin daha netleşmesi gecikmemişti. Hoş kapı sesini zor duyarlardı bu seste ama nezaket gereği sağ elimi yumruk yapıp işaret parmağımla kapıya vurdum. Kahkaha seslerinin arasından gelen Ömür’ün geeel’ini duyunca içeri girdim. Ben girer girmez bu iki hayvan daha da anırmaya başlamıştı ki bu bir şeylerin ters gittiğini anlamama yetmişti. Neden gülüyorlardı ki? Emre’nin eşekliğini yapıp acaba ayakkabılarım mı yine dalga konusu oldu diye Ömür’ün gözlerini takip ettim. Bana bakıyordu evet ama ayakkabılarıma değil. Neler oluyordu böyle? Gittikçe yükselen kahkahaları sinir katsayımı yükseltirken bardakları sert bir şekilde çalışma masasına bırakıp odanın çıkışına yöneldim. Lanet olsun odasını bile inceleyememiştim!
“Otursana Sidikli’Mmm”
Yarım kapanmış kapının koluna giden elim titremeye başlamışken duyduklarımın etkisiyle bedenimi bir şok dalgası sarmıştı. Bu bir şaka mıydı? Gerçek miydi bu? Acaba bir kabusun içinde olabilir miydim? Belki de teyzemlerin yanında otururken uyuyakalmışımdır. Ama şu var ki Ömür’ün ağzından çıkan cümleden sonra bastıran bilmem kaçıncı yüksek sesli kahkaha sesi anın gerçekliğini gözüme gözüme sokmak istercesine beynime doluşmuştu. Bacaklarım beni taşıyamıyor gibiydi. Kapıya tutunup gülmeye devam eden Ömür ve Emre’ye döndüm. Ömür karnını tutup gülerken Emre’nin de ondan bir farkı yoktu. Emre’nin bunu yaptığına inanamıyordum. Bu muydu yani intikamı? Hoşlandığım çocuğun önünde beni yerin dibine sokmak mıydı yani amacı? Evet başarmıştı. Hayatım boyunca bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. Yani o gün dışında. Yıllarca etkisinden kurtulamadığım bu olayın geçmişte kalması gerekiyordu artık. Gün yüzüne çıkmamalıydı tekrar. Çıksa bile bunu yapan kişi kardeşim dediğim olmamalıydı. O an yer yarılsaydı seve içine girerdim. Hatta balıklama dalardım. Ancak benim tek yaptığım gözümden akan yaşlarla merdivenleri hızla inmek olmuştu. Odadan çıkarken kapıyı sertçe kapatmayı da unutmamıştım. Aynı hız ve sinirle enden de çıkıp kendimi Mersin’in sokaklarına bıraktım. Teyzemin arkandan koşturduğunu duyabiliyordum. Ona aldırmadan adımlarımı daha hızlandırıp gözyaşlarım eşliğinde yürümeye devam ettim. Nereye gittiğimi bilmeden.