Bir melek ve bir şeytan

509 14 6
                                    

inanılmaz bir bahçede yürüyordum,buraya nasıl geldiğim hakkındaysa hiçbir fikrim yoktu.Etraf ancak hayal edebileceğim güzellikte çiçeklerle donatılmıştı , dünyadaki en tatlı hayvanlar etrafımda koşuşturuyorlardı ve ağaçlardan şu ana kadar gördüğüm en dolgun meyveler sarkıyordu ama sanki bunları hep görüyormuşum gibi hiçbirine dikkat etmeden yürüyor bir şey arıyord...

um.Neyi yada kimi aradığımı bilmiyordum ama umutsuzca onu bulmaya çalışıyordum.Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama pes etmek üzere olduğumu hissediyordum çünkü adım atacak gücüm kalmamıştı.Sonra birden ayaklarım yerden kesildi ve yüzüstü yere kapaklandım.Lanet ederek ayağa kalkıp üstümü silkeledim tam neye takıldığıma bakmak için arkamı dönüyordum ki gözüme bir beyazlık takıldı. Normalde fark bile edemeyeceğim kadar küçüktü. Merakla ve istekle beyazlığın olduğu tarafa yürümeye başladım.Yaklaştıkça beyazlık büyümeye ve hafif bir ses duyulmaya başladı.Sesin ne dediğini anlayabilecek kadar yaklaştığımda , beli belirsiz bir erkek silueti görmeye başlamıştım. Bu siluet’in kaslı bir yapısı omuzlarına gelen saçları vardı.Melekleri bile kıskandıra bilecek kadar güzel olan sesi ise şöyle diyordu <Beni bulmalısın , sana ihtiyacım var .> nedense kimin söylediğini bilmeme karşın bu sese inanıyordum ,sadece onun mu bana benim mi ona ihtiyacım var bilmiyordum.ona doğru koşmaya başladım .ona ulaşmaya çabalıyordum ama sanki ben koştukça o uzaklaşıyordu.Vücudunun net görebildiğim tek parçası gök mavisi gözleriydi.o gözlerde kaybolmak o , göklerin içindeki pamuk gibi bulutlara ulaşmak istedim.Daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim ama bu an kısa sürdü siluet benden uzaklaştı ,beyazlık yerini siyahlığa bıraktı.Normalde siyahı sevmeme karşın bu siyahlığın içinden kötülük aktığını ve sevilecek bir yanı olmadığını hissedebiliyordum. Sonra siluetin melek sesinden çok daha kalın ve kaba bir ses duyuldu.< Asla birbirinizi bulamayacaksınız, sonsuzluk boyunca ayrı kalacaksınız! >dedi.bu sözler kalbimi bir hançer gibi saplandı. Daha kim olduğunu bile bilmediğim bu mavi gözlü oğlana aşık mı oluyordum ? bu ben olamazdım ama bendim işte.Sonra beyazlık ve karanlık savaşmaya başladı ama beyazlık kaybediyordu.Bütün kalbimle ona yardım etmek istiyordum ama ne yapmam gerektiğiyle ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu.beyazlık tam kaybederken meleksi ses <ona inanma seni çok yakında bulacağım, hata belki de düşündüğünden bile yakında> diye bağırdı.Ardından siyahlığın kaba kahkahası bütün bahçede yankılandı.yatağım da zıplayarak uyandım.Hala rüyanın etkisinde olduğum için alarmımın bip bip öttüğünü çok sonraları fark edebildim .Aceleyle alarmımı durdurup annemin yatak odasından gelen ritmik nefes alış verişleri dinledim neyse ki uyanmamıştı.Babam ben küçük bir bebekken bizi terk edip gittiğinden beri annem çoğunlukla öğlen kalkıp, evde bilgisayarının başında çalışırdı...

.Annemin anlattığına göre babam bizi terk etmeden önce küçük bir fırını varmış ve güneşin doğuşuyla birlikte kalkarmış, yani şimdiki halinden çok farklıymış.Annem hala babamın yasını tutuyor ve onun bizi isteyerek bıraktığına inanmıyor .Bense o adamdan hep nefret ettim.Arkasında yıllar boyunca baba hasreti çekmiş bir çocukla ,hala da onu bıraktığına inanmayan iyi kalpli ve masum bir kadın bırakmıştı.Annem o adamdan bahsedince kan beynime sıçrardı ama annemi üzmemek için susardım.Bu günün ne olduğunu hatırlamamla beraber derin düşüncelerimden sıyrıldım.Bu gün okulun ilk günüydü ve bir saat sonra yeni ders yılı başlıyordu derin bir iç çektim . en yakın arkadaşım elizabeth yarım saat sonra burada olurdu.Tatilde olduğundan onu bir aydır göremiyordum ve çok özlemiştim.Düşünerek zaman kaybettiğimi fark edip kendimi banyoya attım.Hızlı ve kısa bir duş alıp çıktım.Saçlarımı kuruttuktan sonra üstüme yarasa kol siyah beyaz çizgili bir t-shirt ve mavi bir kot geçirdim.Dün hazırladığım yıldızlı sırt çantamı alıp merdivenlere koştum.hızlıca aşağı inip mutfakta annemin dünden hazırladığı sandviçi mideye indirdim.Tam ben meyve suyumu içerken kapı çalındı,Beth gelmişti.fırlayıp kapıyı can dostuma açtım.Beth zenci teni ve koyu buklelerine tezat beyaz bir pantolon ve zümrüt yeşili bir üst giymişti.Beni görür görmez boynuma atladı “ah İv seni çok özledim.”dedi “seni görmek ne kadarda güzel.”Bende hemen “Bende seni Beth , koca yaz sensiz zor geçti.”dedim ve ayrıldık.Ben hemen siyah conversimi ayağıma geçirdim,Beth’in koluna girdim ve yola koyulduk.Yol boyunca tatillerimizden bahsettik birbirimize.O tatilini Yunanistanda güneşlenerek geçirirken benim evde pineklemiş olmam içimde küçük bir kıskançlık alevi yakmıştı. ama olsun bu gelip geçici bir şeydi .Tam biz böyle konuşup gülüşürken karşımızdan sarışın bir adam geçti.Birden bir titreme geldi,tamamen unuttuğum rüyam tüm ayrıntılarıyla aklıma düşmüştü.Bethse her şeyden bana yaz tatilini anlatmaya devam ediyordu.Birkaç saniyelik bir zaman diliminde aklımdan ona rüyamdan bahsetmek fikri geldi ve geçti.Delice ve birazda çocukça bu rüyayı kimseye anlatamazdım,onu kendime saklamak zorundaydım.Yol boyunca sakladım da.Beth’in anlattıklarını da yarım kulakla dinleyip tüm yol boyunca rüyamı düşündüm.Düşüncelerimden beni sıyıran şeftaliyle kan arası ilginç bir kızılığı olan kiremitlerden devasa bir yapı olan okulumuzun ağır taş kapılarından içeri girmek oldu.Okula gelince susmuş olan Beth “Benim dersim beden İv sonra görüşürüz” dedi,bana sarılıp şu an yürüdüğümüz ana koridorun sağındaki pek çok ara koridordan birine girip gözden kayboldu.Bense onun tam tersi istikametteki koridorların birine ezbere bir şekilde girdim. Dersim İngilizceydi.İnsanların ana dilleriyle ilgili bir ders görmelerini hep mantıksız bulmuştum.yani bir dilin her ayrıntısını öğrenmeye ne gerek vardı ki?Bethle bedene gitsem ne olurdu sanki?ne olacağanı ben size söyleyeyim: koca bir hiç!Ama artık robotlaşmış ve yeniliğe kapalı birer oduna dönmüş hocalara tabii ki bunu anlatamazdım.o yüzden eli mahkum sınıfıma yollandım.Arkalardan bir sıra seçip oturdum ve yunan mitolojisi hakkındaki kitabımı çıkarıp okumaya başladım.Bu dersin hocası Bay Frederick arka sıralardan birinde oturup kitap okumama bir şey demezdi.Tabii ben de bundan istifade edip her ders kitap okumaya alışmıştım artık.Yavaş yavaş etraftaki sıralar dolmuş hocanın sınıfa girmesiyle de ders başlamıştı.Ama hoca derse başlamadan bir şeyler söyleyeceğini açıkladı.Bu beni ilgilendirmediği için Kafamı kitabıma eğdim.Hoca yeni gelen bir öğrenciyi tanıtıyordu.kim olduğunu sonra öğrenirdim.Öğrenci oturacak bir sıra bulmak için sınıfta dolaşmaya başladı.sonra öğrencinin gözlerini üzerimde hissetim.utançla kitabıma daha fazla gömülürken yanımdan gelen bir fısıltıyla irkildim . “Güzel tişört.”diyordu yüzümü okşayan bu fısıltı ama bu ses…hemen yan gözle oğlana baktım kum sarısı saçları uzundu, bir kısmı yüzüne düşecek şekilde kesilmişlerdi.yandan göründüğü üzere tapılası yüz hatları vardı . boyu benden bir 10-15 cm daha uzundu.kaslı vücudu sanki michalengelo’nun elinden çıkmış muhteşem bir heykel gibiydi.sonra birden yüzünü bana döndü ve o gözler insanı içine çekip bulutların üstünde yolculuğa çık...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 13, 2012 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Bir melek  ve bir şeytanWhere stories live. Discover now