Multimedia: Cigarettes After Sex - Apocalypse
Görsel: Aden KESKİN
Bölümü bu kadar geç paylaştığım için affedin. Benim için oldukça yoğun bir hafta sonu oldu. Yine de pazar günü bitmeden paylaşacağım demiştim. :) Bu arada sizlerden bir şey rica edeceğim. Yorumlarınızı sadece bölüm sonunda değil, satır aralarında da yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar dilerim...
Aden KESKİN
''Bu gecenin keyfini çıkar.
Çünkü çok az kaldı...
Mutlu yıllar Prenses...''
Kafamda tekrar tekrar yankılanan o küçük karttaki sözler, bir kanser hücresi gibi beynimi ele geçirmişti.
Beni tanıdığına inandığım biri kendince doğum günümü kutlasa da, aslında apaçık bir şekilde tehdit ediyordu ve bu notu yazan ya da bu gülleri kimin yolladığına dair benim en ufak bir fikrim bile yoktu. Vural'dan başka beni kim tehdit edebilirdi ki zaten? Başka kim vardı? Üstelik çok az kaldı demekle neyi kast ediyordu? İşte tam bu noktada kafayı yememek için kendimle büyük mücadele veriyordum.
Baran'ın canını yakmak için beni tehdit edecek çok fazla düşmanı olabilirdi. Ancak bildiğim kadarıyla, şu anda Baran'la uğraşabilecek tek kişi ya Vural'dı, ya da babası Çetin... Benim bilmediğim başka bir düşmanı mı vardı yoksa? O zaman bu notu neden direkt bana yollamışlardı? Baran'ı kızdırmak için doğum günümü mü beklemişlerdi yani?
Ben notu okur okumaz gözlerimi Baran'a çevirdiğim an, Baran bir süre ateş saçan gözleriyle gözlerime baktıktan sonra, locada bulunan küçük masayı kükreyerek kaldırıp duvara fırlatmıştı. Masanın üzerinde ne kadar bardak ve tabak varsa, hepsi kırılarak dört bir yana saçılmıştı. Rüya ve diğerleri dehşet saçan gözlerle Baran'ı izlerken, Baran'ın çıkardığı gürültüyü sadece yakınımızda bulunan insanlar duymuştu. Herkes şimdi korkuyla Baran'a bakarken, bir sorun olduğunu anlayan korumalar da aynı anda locanın etrafını sarmış, Baran'ın emirlerini beklemişlerdi. Arthur ve Ali'nin de Baran'dan farkı yoktu. Çatık kaşları ve gergin yüz hatlarıyla, Baran'dan gelecek talimatları beklemişlerdi.
Ben ise notu okuduktan sonra nasılsam, Baran çıldırdıktan sonra da aynı durumdaydım. İdrak edemediğim çok fazla şey vardı. Net olarak hissettiğim ve emin olduğum tek şey korkuydu. Deli gibi korkuyordum... Hiç kıpırdamadan yerimde durmaya devam ederken, Baran beni kolumdan tuttuğu gibi kulüpten dışarıya çıkarmış ve neredeyse peşinden sürükleyerek arabasına götürmüştü. Herkes arkamızdan şaşkın bir halde bize bakarken, Baran'a engel olmamıştım.
Arabasının etrafında dolanıp, beni yolcu koltuğuna resmen elleriyle oturtmuş ve sert hareketlerle de emniyet kemerimi bağlamıştı. Sinirinden o kadar gözü dönmüştü ki, o an bana bir çocukmuşum gibi davranmasına itiraz bile edememiştim. Zaten istesem de edemezdim, çünkü hala şoktaydım.
Baran şoför koltuğuna aynı hızla geçip oturduğunda, araba da aynı anda hareket etmişti. Yola çıktığımız andan eve varana kadar ikimiz de tek kelime dahi etmemiştik. Şoktan çıkıp, kendime gelmemi sağlayan şey ise, Baran'ın yaptığı aşırı hız olmuştu. Zaten gergin olan vücudum daha da gerilmişti ve koltuğumda geriye yaslanmak zorunda kalmıştım. Arabanın hızının giderek arttığını hissettiğim anda, ibrenin 240'a kadar çıktığını görmemle, panik halinde başımı Baran'a çevirmiştim. Ağzımı açıp yavaşlamasını söyleyecektim ki, gittikçe daha da koyulaşan gözlerini ve sıktığı dişlerini gördükten sonra vazgeçmiştim. Direksiyonu tutan sol elinin parmak boğumları direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Baran'ın bu halini gördükten sonra, resmen gülleri ve notu unutmuş, Baran için endişelenmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Cenneti
Romansa''Baran lütfen... Lütfen anla beni, burada kalamam. Seni tanımıyorum bile... Üstelik tehlikede de olsam başımın çaresine bakabilirim. Lütfen bırak artık gideyim.'' Tam birkaç basamak çıkmıştı ki, durdu. Yavaşça bana doğru döndü ve bir kez daha donak...