Selam, eğer bu kitabı okumaya hevesliyseniz önce size bu kamp meselesine nasıl bulaştığımı anlatayım.
Öncelikle, başlarda benim yazılım konusunda özel bir hevesim yoktu. Sadece biraz bilgisayar korsanlığıyla ilgileniyordum o kadar. Beni bu işlere sürükleyen kişi kardeşim Özgür oldu. Ayrıca belirtmeliyim ki öz kardeş değiliz, daha çok "öyle gibiyiz". İyi anlaştığımızdan da değil hani, daha çok birbirimizin yanında birbirimizi boğazlamak istemediğimiz zaman yok gibi olduğundan. Gerçek kardeşlik de böyle değil midir zaten?
Özgür ile burada, Wattpad'de, 15 yaşlarındayken tanışmıştım. O zamanlar bizim için Wattpad'in Role Play konusunda Altın Çağ'ıydı. Bir sürü arkadaş edinmiş, birçok konuda rp yapmış, tonla grup kurmuş ve çok eğlenmiştik. Artık neredeyse hiç arkadaşımız kalmamış olsa ve çekirdek grup olarak rp bile yapamadan devam etsek bile mutluluğum hala sürüyor. Özgür ile ilk tanıştığımdaki yorumum "bu çocuk psikopat" idi. Ki gerçekten öyle çıktı, ama kafalarımız az çok benzediğinden ve devamlı atıştığımızdan oldukça eğlendiğimiz de bir gerçekti. Aradaki gruplar, arkadaşlar arası çökmeler ve olayları anlatmayacağım ama yazılım işlerine bulaşmamdaki süreci anlatabilirim.
Özgür o zamanlar siber güvenliğe inanılmaz derecede takmaya başlamıştı -ki hala bırakmış sayılmaz, manyak- ve bu yüzden Windows işletim sistemini bırakıp Linux işletim sistemine geçmeye karar vermişti. Linux'a geçtikten sonra karın ağrılı bir alışma sürecinden sonra kendisinin çektikleri yetmezmiş gibi beni ve arkadaşlarımı da Linux'a geçirmek için elinden geleni ardına koymamıştı. 2018 yılında Mustafa Akgül Özgür Yazılım Kampı'na gitmeye karar verdiğinde çok dikkat etmediğimi itiraf etmek zorundayım, ama sağlam çalışması gerektiğini de fark etmiştim. Ertesi yıl, kamp başvuruları başlamadan önce bana da gitmem için teklif ettiğini hatırlıyorum. Düşünsenize, yıllardır irternetten tanıştığınız arkadaşınızla buluşabilmek bile çok güzel bir olayken beraber kampa gidiyorsunuz! Tabi, bu bir "doğa" kampı falan değildi ama yine de hem öylesine ilgilendiğim bir konuda daha fazla bilgi edinme şansım vardı hem de beraber takılma şansımız olacaktı. Direk ailemi ikna etme çabalarına başlamıştım.
Annemin çekinceleri olsa da böyle etkinliklere gitmemi gerçekten istediğinden destek vermeye karar vermiş olsa da -canım annem- babam tanıdığım tek kişinin irternetten tanıştığım yabancı bir "erkek" olduğu bir yaz kampına gitmeme tamamen karşıydı. Şahsen beklediğimden daha hafif bir tepki aldığımı da itiraf etmeliyim, ama bunun da bir orta yolunu bulmuştuk. "Tanımadığım etmediğim güvenmem için hiçbir sebep olmayan bir çocukla" lafını duyduğum anda üstüne atlayıp "peki tanışsanız?" diye sormuştum. O ise "Balıkesir'e gidip tanışma fırsatımız olmadığına göre..." diye başlamıştı ama devam etmesine fırsat vermeden araya girmiştim. "Yakınlarda buluşma fırsatımız olan bir yerde görüşme ihtimalimiz olsa, beraber gidebilir miyiz?" diye sormuştum. Bilin bakalım kim kabul etmişti? EVET! BU GERÇEK BİR FIRSATTI!
Özgür İstanbul taraflarında aile üyelerinden birinin yanına kısa süreli tatile geldiğinde bilin bakalım kim babasına sözünü hatırlatmıştı? 2 saatlik otobüs ve metro yolculuğu yapsak da buluşmayı başarmıştık. Otobüsten indiğimiz gibi karşımıza dikildiğinden başta tanıyamasam da sağlam bir tekmeyi geçirdiğimde babamın şaşkın bakışlarını gayet iyi hatırlıyorum (bu bizim geleneksel buluşma selamlaşmamızdır) . O noktadan sonra sanırım babam Özgür'e acımaya başladı çünkü gayet anlaşabilmeye başladılar. Aşırı iyi falan olmasalar da sanırım babam Özgür'ün zararlı bir tip olmadığını anlamıştı (yani... en azından benim için? bu gerçekten tartışılır) , hatta fazla terledim diye tişört alırken ona da almıştı. Nihayetinde onun oralardan aldığı Slytherin kolyemle oradan ayrıldığımızda babam kampa başvurum kabul edilirse gitmeme müsade etmişti... Şimdi uğraşmam gereken başka problemler de vardı.
Örneğin en büyük problem KENDİME AİT BİR BİLGİSAYARIM OLMADAN BİR YAZILIM KAMPINA GİDECEK OLMAMDI. Evdeki bilgisayarımız annemin antika iş yeri bilgisayardı ve kullanım için özel izin gerekiyordu. Ayrıca annem buna değip değmeceğinden de emin değildi, çünkü orada kalmaya katlanamayıp gecenin bir yarısında onu arayarak "anne ben burada kalmaya dayanamıyorum gel beni al" diyeceğime inanıyordu (Ne ara onun gözünde bu kadar korkak ve zayıf gözükmeye başladığımı gerçekten bilmiyorum) . Yine de sağlam uğraşlar sonucu onu da hallettik. Ulaşım, izinler, bütçe, herşey ayarlanmıştı. Üstüne ek plan bile hazırlamıştık. Yaz başladığı gibi yatılı kuran kursuna gidecek, eğer kampa alınırsam kursun ilk dönemi bittikten bir hafta sonra kampa gidecektim. Eğer kampa kabul edilmezsem direk ikinci döneme yazılacaktım.
Başvurular açıklanırken ne kadar stres yaptığımızı anlatmama kelimeler yetmez. Yarım saatte bir Özgür ile bildirim, eposta ve kampın web sitesini kontrol ediyor, birbirimizi yokluyor ve onun geçen yılki kamp grubu bildirimlerini okuyorduk. Tabi sonucu zaten biliyorsunuz, çünkü bu kitabı yazıyorum. Kampa kabul edilmiştim! Farklı sınıflarda olsak da bu harikaydı! Şimdi tek yapmam gereken "uslu ve sessiz" olmaktı.
Bilin bakalım kim bu konuda biraz problem çekti?
Bir sonraki bölümde ilk günümüzden önceki bir denememizi, ilk günkü buluşmamızı ve olayları yazacağım, ilginizi çektiyse beklemede kalabilirsiniz =)
@Mister_Jevil
@Nillays
YOU ARE READING
Linuxçular Arasında Bir Gariban
Non-FictionSelam, bu kitabı kardeşimin yoğun isteği ve zorlamaları üzerine yazıyorum. Bu, onunla beraber yazın iki haftamızı Bolu'daki Mustafa Akgül Özgür Yazılım Kampı'nda yaşadıklarımızı anlatan gerçek bir hikaye olacak. 15 bölümü garanti, ancak kalanını bil...