19. Bölüm:
Yeniden başlamaya korkutuğum zamanlar hayatın nasıl bir anda geçip gittiğini aklıma getirirdim. 1. Sınıfı ikinci defa okumak için uyandığım sabah ölmeyi dilediğimi iyi hatırlıyordum, onu hatırladığım kadar 6. Sınıfın karne gününde sınıf birincisi olduğumu bilerek mutlu gidişimi de hatırlıyordum. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin başlamanın korkusu hep içimde bir sızı olacaktı. Ondan mıdır bilinmez, kendimi çarşının ortasına düşmüş büyük bir taşı tek başıma taşımak için herkesle kavga eden bir esnafa benzetiyordum. Tüm rahatsız hisleri çekmem gerekiyormuş gibi herkesle baş başa veriyordum.
Ellerim çenemde durmuş dirseğim koltuğun koluna sabitti. Annem, yanımda oturuyor ve teyzemle telefonda konuşuyordu. Konuşmalarından soyutlanmış bir şekildeydim. Bülent'in bahsettiği kavga, Araz'ın sınıfta kalmış olduğumu öğrenmesi, depresif tarafımda takılan ben ile haftayı sonlandırmıştım. Tabii Emin ve Fatma'nın tartışması haftam için ayrı bir noktadaydı. Gözlerim dikkatli bir şekilde ekranda dönen reklamlara kitlenmişti.
"Nida, kız duymuyor musun?!"
Annemin yükselen ses tonu beni kendime getirdi. Elim çenemde ayrıldı. "Dalmışım, ne oldu?"
Annem iç çekti. "Nerelere daldın öyle?"
"Hiç, dalmış olamaz mıyım anne?"
"Ben bilirim o dalmaları..."
"Bilmediğin bir şey yok zaten anne," dediğimde bacağıma vurdu. "Sus, terbiyesizlik yapma."
Bacaklarımı kırıp kendime çektim. "Ne oldu?" Annem gözlerini kıstı. "Neyin var gene?" Omuz silktim. "Bir şey yok."
"Nida! Gün boyu somurttun öylece, neden?"
Anneme yandan bakış attım. "Sınıfta kaldığım için bana kızgın mısın?" diye sordum. Sorumla birlikte kaşlarını çattı. Yeni banyo yaptığından ıslak olan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Nereden çıktı bu, sen sınıfta kalalı ne kadar yıl oldu haberin var mı?" Başını iki yana salladı. "Sabır yarabbi!" İki elini havaya kaldırdı ve indirdi. Tekrardan bana baktı. "Kim açtı konuyu?"
Omuz silktim, "kimse, benim aklıma düştü," dedim.
"Sen aklına birinin vermediğini düşürmezsin."
Cevap vermedim. Diz kapaklarıma koyduğum ellerime baktım. Tırnaklarımla oyalandım. "Bir arkadaş," dedim. "O, tanıdı da beni. Söyledi."
"Yani? Sen de gelip karalar mı bağladın, oysa büyüdükçe onun bir şey olmadığını anlaman lazımdı."
"Anladım aslında..."
"Ee o zaman?"
Kendime dahi açıklayamadığım durumu açıklamamı isteyen anneme bakmadım. Annem bileklerime bakındı. "Bilekliğine yazık değil mi, neden takmıyorsun yoksa onu da aklımdan düşüreceğim derken bileğinden mi düşürdün?"
Hızla bacaklarımı indirdim. "Ne alaka," dedim. "Neyse... Saçmaladım, biraz ergenlik oldu." Yanından kalktım. "Ben biraz ders çalışayım," dedim ve yanından gittim. Odaya girdiğimde yatağa uzandım. Komodinin üzerinde olan şarja takılı telefonu elime aldım. Fatma, okuma grubu ve Emin'den gelen mesajla doğruldum. Emin, Fatma'nın ona hala cevap vermemesinden yakınıyordu. Kapıyı ayağımla tam kapatarak Fatma'yı aradım. Bir süre sonra telefon açıldı. Selamlaşma faslını geçerek konuya girdim. "Konuşsana şu çocukla artık!"
"Bağırma be, bu yüzden mi aradın?"
"Evet!"
"Niye sinirlisin sen ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2630. Sokak
Ficção AdolescenteDört duvara sıkışmış hislerinin arasında kalan Nida, sokakların tozu ona değdiğinde kendisini hiç beklemediği bir durumun içinde bulur. Bu toz sadece ona bulaşmamıştır: Bir taraftan sarsıntıya uğrayan dostluğu ve yeni tanıştığı hisleriyle girdiği mü...