Bölüm 33

52 10 1
                                    


Fari ve Oris eve dönüştürdükleri mağarada uyandığında son yıllarda her gün olduğu gibi önce nerede uyandıklarını tarttılar. Bu gün de bu kabustan uyanamamışlardı. Fari iyice yaşlanmıştı. Oris de koca bir delikanlı olmuştu. Kalkıp ateş için odun toplamaya gitmeliydi. Hava ne kadar sıcak olsa da bu ormanda sabah ayaz oluyordu.

Battaniyesini katlarken Dark'ı düşündü. Her ne kadar görüşmeseler de bu eşyaları onlara Dark göndermişti. Onu en son gördüğünde 14 yaşındaydı. Onu neyin uzaklaştırdığını bile bilmiyordu. Ama bu ormanın lideri olduğuna göre çok yoğun olmalıydı. Katladığı battaniyeyi üstteki oyuğun içine yerleştirdi. Babasının yanına gittiğinde şekerleme yaptığını görüp hemen ateş yakmak için odun toplamaya çıktı. Kurumuş dal, çalı çırpı ne varsa kucaklıyordu. Yaş ağaç kesmemesi gerektiğini Dark söylemişti ona. Bu ormanın bir ruhu vardı. Tam o sırada bir çıtırtı duydu. Kafasını çevirince devasa bir şey ile burun buruna geldi. Bir adım geri gittiğinde tanıdı Dark'ı. Elindekileri yere atarak sarıldı boynuna. Dark da özlemişti çocukluk arkadaşını. Görünüşü eskiye göre daha da çirkin olmasına rağmen, Oris umursamamıştı.

İki dost ayrıldıklarında Dark'ın arkasındaki yaşlı kadını ve adamı fark etti Oris. Biraz gerisinde de etrafı mavi ışıklarla çevrili bir kız ve asker olduğu her halinden anlaşılan heybetli bir adam duruyordu. Anlamaz gözlerle baktı Dark'a. Arkasındaki kadın ayakta zor duruyordu. Bacaklarının titrediğini gördü ve Dark'a;

- "Hastanız mı var? Buyrun içeri alalım iyi görünmüyor " derken Grifith Ana'ya doğru ilerledi ve boştaki koluna girdi. O an Grifith Ana oğlunun kokusunu aldı ve hıçkırırak ağlamaya başladı. Kahin kolundan iyice yükselterek "Dik dur Anne. Bu en mutlu günün" dedi.

Oris o an kadının babası yaşlarında olduğunu düşündü. Ona karşı içinde inanılmaz bir sempati hissetmişti. Zorla da olsa mağaraya doğru ilerlediler. Oris yaşlı kadının çok hasta olmaması için içinden dua ediyordu. Çünkü bu kadına karşı içinde inanılmaz bir iyi niyet hissetmişti. İçeri girdiklerinde babası kalkmış yatağını topluyordu. Mağaranın girişine arkası dönük bir haldeyken ayak seslerini duydu ve endişeyle geriye döndü. İçerisi karanlık sayılırdı. Dışarıdan gelen ışık gözünü aldığından içeri girenleri tam netleyemedi. Ama oğlunu seçebildi. Biraz ilerlediklerinde Dark'ı da tanıdı. Kocaman bir kahkaha attı.

"Dark bu ne güzel sürpriz, seneler oldu uğramadın. Bizi bu ormanda sen de terk ettin sanmıştım. Gel evladım sana şöyle bir sarılayım."

Dark da ona hızlıca ilerleyip, son zamanlarda yaşadığı sevgi gösterilerine bu anı da ekledi. Sımsıkı sarıldılar, tam ayrılacakları sırada kenar taşların üzerinde oturan kadına gözü ilişti. O an beyninde çakan şimşekler, kalbinin deli gibi atmasına sebep oluyordu. Grifith ana ile gözleri kitlendiğinde, Grifith ana ayaklandı. İki hızlı adımla birbirlerine kavuştular. Fari deliler gibi ağlarken Grifith Ana ayakta durmakta zorlanıyordu. Geride kalanlar da gözyaşlarından nasiplerini almıştı. Oris şaşkın gözlerle etrafa bakarken, Dark yanına yaklaştı ve Oris'in omzuna elini koyarak

"Kardeşim, o senin annen, Grifith ana. Senelerdir hasretinizi çekip yasınızı tutuyordu. Sonunda kavuştunuz. Haydi dindir hasretini..." diyerek mağaradan dışarıya çıktı. Tria ve Layris de bu büyülü anı bozmadan sessizce Dark'a katıldılar. İçeriden gelen ağlamalar, sevinç nidaları belli bir süre sonra azaldı. Artık bu laneti bozma zamanı gelmişti. Tria yavaşça mağaraya doğru süzüldü. İçeride sanki hiç ayrılmayacaklarmış gibi sarılmış üçlüyü görünce bu anı bozmak istemedi önce. Ama sonra geri dönmeleri gerektiğini hatırlayarak, yavaşça Grifith Ana'nın omzuna dokundu. Grifith Ana mutluluk dolu gözleri ile Tria'ya baktığında, Tria Grifith Ana'nın bu güne kadar hiç böyle bakmadığını düşündü. Aslında bu güne kadar hiç tam anlamı ile mutlu olamamıştı. Ne demek istediğini anlamış gibi Tria'ya ;

"Vakit geldi değil mi? Şu Medusa cadısının lanetini bozalım ve gidelim buradan." dedi.

Fari ve Oris senelerdir yaşadıkları mağaradan çıkıp orman sınırına doğru ilerlerken tüm yaşananları yüreğinde hisseden Kahin sessizliğini bozarak ;

"Görünmez sınır burada duralım, çok yaklaşırsak Medusa hisseder. Bu işi onun haberi olmadan yapmalıyız" dedi. Herkes bir araya geldi. Kahin ellerini Tria'ya uzattı ve "Tria şimdi Fari ve Oris'in sınırdan yürüyerek çıktıklarını hayal et ve geçtikleri noktada bizimkilerin kampına çıktığımızı düşün. Ama bunu yürekten yapmalısın. Yoksa sınırını delmeye çalıştığımızı Medusa hissedecektir. Tek seferde ve kusursuz olmalı, gözleriniz kapalı olsun. Olur da Medusa gelirse taşa dönmemiz an meselesi olacaktır"

Tria gözlerini kapattı. O kadar çabuk konsantre oldu ki Kahin bile adapte olamamıştı daha. Bir anda bir çığlık duydular. Bu Medusa Cadısının çığlığıydı. Gözlerini ilk açan Kahin ve Layris oldu. Diğerlerinin gözleri sıkı sıkıya kapalıyken, Kahin ve Layris gülümsüyordu. Layris Tria'nın gül gibi kokan saçlarını okşadı. Tria yarım yamalak açtığı gözleri ile ilk önce buz mavisi gözlere kitlendi. İçinden her gün gözlerimi açtığımda bu buz mavisi gözlere uyanmak istiyorum diye geçirdi ve bir an bulunduğu durumu idrak ederek acele ile etrafına bakındı. Kampı karşısında gördüğünde diğerleri de durumu anlamıştı. Başarmıştı hem de nasıl olduğunu anlayamadıkları kısacık bir anda. Medusa bile onun hızına yetişememişti. Layris yürümeye başladığında, Kahin'in yanına doğru hızlandı. Tria ile gurur duyarak Kahin'e;

- "Çok başarılıydı değil mi kardeşim?" Kahin duraksadı...

- "Bu beni korkutuyor Layris. Tria o kadar güçlendi ki. Kendi bile şaşırıyor. Ya kontrol edemeyeceği şekilde güçlenirse?" Layris ;

- "Ben Tria'ya güveniyorum Kahin. Onun içindeki iyilik her türlü güce baskın gelecektir. En güçlü duygu öfke ya da kin gibi görünebilir. Ama en güvenilir duygu iyiliktir kardeşim"

- "Doğru söylüyorsun Layris. Tria'ya güvenmeliyim" diyerek biraz korku biraz tebessümle kampa doğru yürümeye devam etti.

YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin