Kampa girdiklerinde gözleri İris'in dinlendiği Grifith Ana'nın arabasına takıldı. Arabanın camından Grifith Ana'nın İris'e çorba içirdiğini görebiliyorlardı. Dark gülümsedi. Nedense tüm bu Fari ve Oris'i kurtarma operasyonunda bile İris'i aklından çıkartamamıştı. Onu kucağına aldığındaki hafifliği, kokusu aklından gitmiyordu. Tria, Dark'ın bakışlarındaki merakı çözmüştü bile. Layris'e doğru eğilip kulağına;
-" Alinda'yı görmem gerek, sanırım 1 saate yola çıkarız değil mi?" dedi. Layris kafa sallayarak onu onayladı. Tam Tria arkasını dönecekti ki Layris onu kolundan tuttu. Tria tedirgin bir şekilde Komutan ile yüz yüze geldi. Layris;
-" Tria farkında mısın artık kanatlarını kullanmıyorsun ? Hiç aklına bile gelmiyor" Tria beklemediği yerden gelen bu soru karşısında afalladı. Ona kendisindeki değişiklikleri anlatmamıştı. Yetenekleri çoğaldıkça kanatları güçsüzleşiyordu. Bir yandan kazanıyor, bir yandan kaybediyordu. Ve bu savaş sırasında kaybettiklerini anlatmak en son istediği şeydi. Kimsenin moralini bozmak istemiyordu. Bir anda silkelendi. Kolunu Layris'den kurtararak ;
- "Komutan, sizlerin arasında bulundukça sanırım yürümeye alıştım. Ben sizin öngörülerinizin neden azaldığını sorguluyor muyum?" Layris bir anda şok oldu. Tria doğru söylüyordu. Bunu nasıl fark edemezdi ? Komutanı yerinde mıhlayan Tria usulca yanından ayrıldı. O gittiğinde Komutan hala yerde yeni tomurcuklanan bir papatyaya takılı kalmıştı.
Alinda'yı çorba kazanının başında, çorba dağıtırken bulacağını biliyordu Tria. Hemen yanına koştu. Tria'yı sapasağlam karşısında gören Alinda, kardeşine kocaman sarıldı. Tria Alinda'nın kulağına fısıldadı bu fırsatı kullanarak. Alinda şaşkınlıkla geri çekildi ve ağzı bir karış açık kaldı. Tria yüksek sesle tepki veremesin diye eliyle Alinda'nın ağzını kapattı ki Alinda o anda söylenmeye başladı. Ağzı kapalı olsa da anlaşılıyordu dedikleri az çok...
- "Nas nası yaugghh. Darkght yaa Daaarrkk İrisss neee? Seviyoo hheee."
- "Kız Alinda suuuss. Yavaşş yaa. Şu tepkilerini bir kontrol et Alinda."
- "Taamm yaa tımmmaam. Ağzıgmıı bıraaghk" Tria o an farketti ki Alinda ağzındaki eli yüzünden konuşamıyordu.
- "Bak bırakıcam ama önce sus ve sakin ol. Bak bırakıyorum. Sakiiinn"
- "Uff tamam ya Tria nefes alamadım. Bak fısıldayarak soruyorum. Dark, İris'i mi seviyor? Nasıl anladın bunu? İris daha yeni uyandı. Aynaya bile bakmadı daha. O halini görünce uzun bir süre psikolojisi bozuk olacaktır. Nasıl olacak peki? Dark iyi bir adam ama sonuçta o bir orman canavarı. İris onu nasıl kabul edebilir? Ve bunun gibi bir sürü soru. Cevap ver Tria nasıl olacak?"
- "Alinda bir sus ne olur. İris'e uzun bir süre ayna yasak. Yanımızda ayna olmadığını söyleyeceğiz. Su birikintilerine arabadayken bakamaz. Yürümeye başladığında da yanında hep bizden biri olmalı. O da Dark olabilir mesela. Başlangıçta İris tepki verecektir. Ama Dark muhteşem bir karaktere sahip. Onu kazanacağına eminim."
- "Süper plan hemen uygulamaya geçelim" derken iki kardeş kıkırdıyordu.
Uzaktan iki kardeşe bakan Kahin, Dark ve Layris birbirlerine baktılar sonra. İlk konuşan Layris oldu.
- "A dostlar başımıza bir şey gelir mi diye korkuyorum. Bu ikisi ne zaman böyle gülse bir planları oluyor. Hadi hayırlısı" deyince onlarda kahkaha atarken buldular kendilerini...
İris gözlerini yeniden açtığında başında nöbet bekleyen Grifith Ana'yı gördü ilk olarak. Yüzü, kolları bandajlıydı. Ama acısı azalmıştı. Sadece yorgun ve güçsüz hissediyordu kendini. Sonra arabanın hareket halinde olduğunu hissetti. Güçlükle doğrulmaya çalıştığı sırada Grifith Ana onu farketti ve yardımına koştu. Onun yardımıyla oturur vaziyete geldi. Yastık ile arkasına destek yapan Grifith Ana ona sitemle ;
- "Ah be kızım niye hemen kalkıyorsun, çok güçsüzsün daha" dedi. Ama sesindeki şefkat derinden hissediliyordu. İris olaydan sonra belki de ilk kez konuşuyordu. Sesinin olduğuna bile emin değildi başlangıçta;
- "Grifith Anaa. Ben bunları hak etmiyorum. Niye atmadınız beni bir uçurumdan aşağıya?"
- "Aklımdan geçirmedim değil yani. Ama yaşlıyım diye kimse beni dinlemedi" derken hala şefkat ile bakıyordu İris'e. Bunu gören İris gözyaşlarını tutamadı. Ağlıyordu ama tüm gözyaşı bandajlarına gittiğinden yanağında gözyaşlarını bile hissedemiyordu.
O sırada at üzerinde birinin arabanın yanında onlar ile aynı hızla giderek içeriyi kolaçan ettiğini gördü. Suratını ve omuzlarını kapatan siyah peçeli bir örtü vardı üstünde. İris tedirgin olunca, Grifith Ana omuzlarından tuttu İris'i.
- "Sakin ol kızım, o seni iyileştiren adam Dark. Büyülü Orman'ın lideri. Garip görünür ama sapasağlam bir adamdır. Sadece seni merak etti"
- "Şu sıralar garip görünen şeylere pek ihtiyacım yok" diyerek yeniden uzandı İris. Ama uyurken siyahlar içindeki o adamı da düşündü...
Büyülü Orman neredeyse bitmek üzereydi. Dark sayesinde güven içinde ilerlemişlerdi. Ama Yortu dağı girişinde bir kez daha dinlenip güç toplamaları, plan yapmaları gerekti. Ve uygun gizli bir yer bulmalıydılar. Üstelik yanlarında Dev de vardı. İnsanlar, Megafunlar, Sarslar, Trianlılar ve gizli de olsa Ruhaniler artık kocaman bir orduydu.
Buraları en iyi bilen Dark olduğuna göre Layris onunla konuşmak üzere biraz geride kaldı. Çünkü Dark yola çıktıklarından beri İris'in bulunduğu arabayı gözünün önünden ayırmıyordu. Layris'in yanına geldiğini görünce Dark biraz daha geride kalarak arabanın arkasına geçip peçesini indirdi. Layris ile selamlaştılar ve komutan hemen söze girdi;
- "Yortu dağı girişinde tüm ordunun gizlenebileceği görülmeyen bir dinlenme alanı bulmalıyız. Çünkü düşündüğümüzden 1 hafta önce ulaşıyoruz sayende. 1 hafta içinde dağı iyice inceleyip avantajlarımızı belirleyebiliriz. Ancak gizli bir konaklama yeri bulmalıyız" dedi.
- "Komutan böyle bir isteğin olacağını tahmin etmiştim. Biliyor musun bilmem ama Yortu Dağı altında eski antik bir şehir var. Bu bilgi gizlidir. Çoğu zaman kafa dinlemek isteyen keşişler hala burada vakit geçirirler. Sars Kralı Kemun'dan rica etmiştim. Onların hafızalarına çoktan seslenmiştir. Komutan rezervasyonumuz yapılmıştır yani."
- "Dark bu savaşta en büyük desteğim oldun. Sen iyi bir dostsun" dedi komutan.
- "Komutan o Tirat canavarını yok etmek için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım" diyerek atına hız verdi Dark. Komutan da böyle dostlara sahip olduğu için gururla önünde yürüyen orduya baktı. Irklar değil canlıları ayıran diye düşündü. Canlılar yüreklerindeki enerjiye göre ayrılabilirdi ancak. İyilikse gelenin enerjisi kapısı her zaman açıktı. Kötülükse eğer her zaman düşmanı olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)
FantasiaKıyamet günü, çok istedikleri cennete ebedi girmeleri gerekti. Ama bir terslik oldu. Ne cennet kaldı ne cehennem! Tanrı, tüm yarattıklarından vaz mı geçmişti ? O günden sonra tüm yargılar yok oldu. Günah da yoktu , sevap da... Cehennem mi kalmıştı k...