Zülkarneyn ve Bilge Kağan Aynı Kişiler Mi?

338 12 0
                                    

Bilindiği gibi Orhun Kitâbeleri Türk dünyasının bilinen ilk yazılı belgeleridir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bilindiği gibi Orhun Kitâbeleri Türk dünyasının bilinen ilk yazılı belgeleridir. Fakat yüzyıllardan beri gözden kaçan ya da kaçırılan bir gerçek var ki, bu gerçek de o kitâbelerde gizlidir. Nedir bizim için çok önemli olan bu gerçek? Bu gerçeği meydana çıkarabilmek için Kurân-ı Kerîm'in Kehf Sûresi'ne bakmamız gerekir. Çünkü asıl sır, Yüce Vahiy Kitabı Kurân-ı Kerîm'dedir.[1] Bazı müfessirler Kurân'da adı geçen Zülkarneyn'in Oğuz Kağan olduğunu söylemektedirler.[2] Şimdi Orhun Kitâbeleri'ne şöyle kısaca bir göz gezdirelim:

"Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim. Doğuya ordu sevk ettim. Bunca yerlere gittim. Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım. Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için size Kağan oldum. Tanrı yardım ettiği için 4 yöndeki milleti derleyip topladım. Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!"

Bilge Kağan meâlen ve orijinaldeki aslında şunları da anlatmaktadır:

"Gittiğim yerlerde güneşin kavurduğu, güneşin battığı son millete gittim. Onların arasında hüküm verdim. Sonra dünyanın öbür ucuna, güneşin doğduğu yere vardım. Orada bulduğum milleti boyunduruğum altına aldım. Birbirileriyle olan çekişmelerine son verdim. Ordumla Tengri buyruğu olarak adalet getirdim. Tengri buyruğu olarak bunları yaptım...."

Şimdi buraya kadar anlattıklarımız, asıl anlatacağımız konuya hazırlık için ön bilgilerdi: Şimdi, Kehf Sûresi'ne bir göz atalım: [1]

فَأَتْبَعَ سَبَباً

"O da bir yol tutup gitti."

حَتَّى إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِي عَيْنٍ حَمِئَةٍ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوْماً قُلْنَا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ إِمَّا أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّا أَن تَتَّخِذَ فِيهِمْ حُسْناً

"Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca, onu kara balçıklı bir gözeye batar (görünümünde) buldu. Orada bir kavme rastladı. Bunun üzerine ona: "Ey Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin!" dedik."

(...)

ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَباً

"Sonra yine bir yol tutup gitti."

حَتَّى إِذَا بَلَغَ مَطْلِعَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَطْلُعُ عَلَى قَوْمٍ لَّمْ نَجْعَل لَّهُم مِّن دُونِهَا سِتْراً

Araştırma ve Makaleler 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin