"Bir insanı en çok sevdiği acıtırmış."
..
Yeni kıyafet, yeni çanta, dumanı üzerinde çay ve sıcacık ekmek. Belki de kardeşinin ölümünün üzerinden geçen onca yılın içinde ilk kez gülerek oturdu sofraya Kadir. Annesi öpücükle uyandırmış, babası eskisi gibi saçlarını taramıştı. "Rüyaysa hiç uyandırmasınlar." diyebildi içinden.
Babasıyla bindiği dolmuş okulun önünde durdu. Pansiyonlu yatılı liseye gitmesi hem babasının yüküne kolaylık sağlayacak hem de Kadir için yeni bir ortam olacaktı. Odasına bıraktı valizini, bahçede babasıyla vedalaştı:" nasılsa hafta sonları geleceksin oğlum. Şimdilerde zorlanırsın ama olsun zamanla arkadaşların olacak eve bile gelmek istemeyeceksin. Anneni düşünürsün bilirim, düşünme. Gözümün önünden ayırmam merak etme. Sen yalnızca kendini düşün ve hayalini kurduğun ne varsa gerçekleştir. Yurdun telefonundan ararız seni nasılsa, sende jetonla ordan ararsın bir şey olursa. "
Ellerinin arasına aldığı yüzünü okşadı, öptü;" seni Allah'a emanet ediyorum yavrum. Sakın ümitsiz olupta vazgeçme. Geldiğin yerle gideceğin yeri iyi ölç. Seni annen de ben de çok seviyoruz, bunu unutma. "
Ketumdu Kadir, öyle kolay kolay ağlamazdı. Babasının çilesinin zaten farkındaydı. Sevmezdi de birine minnet etmeyi. Annesi için çabalayacak ve doktor olacaktı. Tek hedefi vardı annesinin evlat acısını geçirecek bir tedavi bir ilaç bulabilmek.
Ali, daha çocuk diye Kadir'e, Hatice'nin rahatsızlığından pek bahsetmedi. Kadir sadece annesinin sinirleri bozuk, psikolojisini toparlayamadığını sanıyordu.
Sınıfına geçti, arka sıranın bir önüne oturdu. Heyecanlıydı tıpkı diğer arkadaşları gibi.
İlk gün olmasına rağmen çok sakin ve bir o kadar motive ediciydi. Öğretmenlerini sevmişti, en azından babası gibi gözleriyle gülüyorlardı.
Öğle arası pansiyona yemek için gittiğinde Selim'le tanıştılar. Selim, varlıklı bir ailenin çocuğu, ailenin de tek oğluydu. Hafif kendini beğenmiş, havalı bir yapıya sahipti, belliydi. Ne kadar kendine arkadaş görse de Kadir, mahçup olduğu yüzünden belliydi. Selim, babası öğretmen olduğu için buraya gelmişlerdi. Doğduğundan beri birçok şehir, köy, kasaba gezmişti. İnsanlarla kaynaşmak bu yüzden kolay geliyordu. Oda arkadaşıydı Selim. Aynı sınıfta değillerdi ama iyi arkadaş olacağını düşünüyordu.
Okulun dağılmasıyla koşar adım merdivenlerden inen çocukları görünce duraksadı Kadir. Çünkü ne bekleyeni vardı ne de bineceği bir servis.
Usulca kenardan süzülüp odasına doğru yöneldi. Merdivenleri çıkarken Selim'in aniden omzuna atlamasıyla irkildi. "Üzülme kardeş, alışırsın zamanla. Ben babamdan dolayı garipsemiyorum. Hem ben yardımcı olurum sana."
Selim'in bu cümleleri biraz olsun rahatlatmıştı.
Selim'in babası hem pansiyon müdürü hem de Kadir'in matematik öğretmeniydi. Hasan öğretmen disiplinli, şımarıklığı sevmeyen sert mizacı olan bir öğretmendi. Ne zaman nöbet sırası ona gelse öğrenciler ya etüt odasında olurlar ya da odalarından çıkmazlardı.
Hissetmiş olacak ki Kadir'in buruk yaşam öyküsünü, bilir gibi yaklaştı. Herkese bağırır ama Kadir'e sesi çıkmazdı. Zaten Kadir de öğretmenlerini kızdıracak küçük bir yaramazlığa bile kalkışmazdı.
" eeee Kadir hadi tanışalım. Ne seversin ne sevmezsin. Biraz konuşalım, ben çok sıkılırım sessizlikten."
Kadir duvara yasladığı kafasını hafif Selim'e doğru döndürmüş:" ne diyeyim ki, senin kadar heyecanlı Farklı bir hayatım yok benim. Bildiğin sıradan köy çocuğuyum işte. "
" sizin de koyun sürünüz var mı, burdan önceki köyde hep sürü bakarlardı. Annem hiç sevmezdi çok kokuyorlar diye. Hee annem de öğretmen resim öğretmeni. İstanbul'da yetişmiş, babam ona göre çok köylü kalırdı. Anlaşamamışlar ben beş yaşındayken ayrıldılar. O şimdi İstanbul'da bir kurs açtı onu işletiyor. Babam da o köy senin bu köy benim geziyor. Annem yoğun olduğu için babamla kalıyorum ben. Yaz tatillerinde görüşüyorum annemle. Kardeşim yok ya başka, sıkılıyorum diye babam yurda tayin istedi müdür olunca. Kalabalığı seviyorum ben, yalnızlıktan çok korkarım. Babam Elazığ da doğup büyümüş, yokluk çektim der hep. Dokuz kardeş arasında tek o okumuş bu hale gelmiş biliyor musun. Bir kere gidebildik babamın doğduğu yere. Kardeşleriyle görüşmüyor da. Sorunca da biraz daha büyü öyle anlatacağım diyor. "
Ranzadan sallandırdığı ayaklarını toplayıp Kadir'e döndü;" bak ben çok konuşurum. Hadi sen de anlat. En çok ne yapmaktan hoşlanırsın. Kaç kardeşsin. Futbol sever misin ya da. Arkadaş olalım istiyorum. Seni tanımak bana iyi gelecek gibi. Sessiz sakin birisin belli. Konuşmayı da çok sevmiyorsun sanırım."
Selim'in hayatı öyle güzel gelmişti ki kulağına Kadir'in, sabahlara kadar anlatsa sıkılmayacaktı. Ne bir kavga vardı ne de bir üzüntü. Yerinde olmak için neler vermezdi. Annesi ile babası ayrı ama o gayet mutluydu. Bir çocuk annesi olmadan nasıl mutlu olabilirdi ki. Kendisini sevmeyen, bazen hatırlamayan hatta çoğu kez en azılı düşmanı gören annesine bile büyük bir Özlem ve sevgi ile bağlıydı.
" benim senin ki kadar renkli bir hayatım yok ki. Annem tarlada çalışıyor. Babamın düzenli bir işi yok. Öyle gücü neye yeterse onu yapıyor. Zaten tek bacağını kaybetmiş, ben hatırlamıyorum. Onun için yapabildiği işler sınırlı. Önceden ormanda bekçiymiş, ama kazadan sonra amcamla çalışmışlar."
Bir yandan konuşup bir yandan da halının deseniyle oynadığı ayağına bakıyordu. " peki kardeşin?"
Orda sustu, yutkunamadı, bir şey oturdu Boğaz'ına nefes alamadı. Yılların hüznü yüzüne vurmuş şekilde;" bir tane vardı, öldü." diyebildi. Selim mahçup halde, acının derinliğini, Kadir'in omuzlarının, yere doğru indiğini farkedince anladı. " eeee futbol sever misin?"
Bu soruyla kasvetli ortamı dağıtmak istedi. " severim " dedi Kadir.
Koridorda dolanan öğretmenin kapıya doğru gelip:"yatın artık hadi sabah kalkacaksınız. Yarın devam edersiniz. " sözleriyle yorganın altına girdiler. Selim uyumuş ama Kadir konuşulanları düşünüyordu.
İlk kez ağzından kardeşi için ölüm lafı çıkmıştı. Gerçi ilk kez biri kardeşini sormuştu. Düşüncelerle daldı uykuya.
Sabah koridorda yankılanan öğretmen sesiyle sıçradı yatağından. Selim'i kaldırdı, birlikte kahvaltıya indiler.
" reçele alerjim var biliyor musun. Yiyince her yerim böyle kırmızı baloncuk oluyor. Annem bana dokunmasın diye evde yapardı. Hoş birkaç senedir hatırladığı mı var. Aman neyse bugün maç yapalım mı öğle arası, ha ne dersin?"
Kadir,Ekmeğine sürdüğü reçeli yerken olur diye işaret etti kafasıyla.
Bir haftayı iyi kötü atlatmışlardı, Selim'le iyi arkadaş olacaklardı, belliydi. Hem Selim onu kendi sınıfındaki arkadaşlarıyla da tanıştırmıştı. Kadir, gülmeyi ve gülmenin verdiği o serinliği yeni yeni tadıyordu.
...
Bir hafta, iki hafta derken yarı dönem tatiline az zaman kalmıştı. Selim'in iki tane zayıfı olması babasını sinirlendirirken, Kadir'in matematiğinin lise ortalamasının zirvesi olduğunu görmesi ayrı bir sevindirmişti.
Hasan öğretmen Kadir'le, Selim'den fazla ilgilendi. Nöbetçi olduğu bir gece odaları kolaçan ederken, Kadir'in rüya ile ayıklık arası sayıkladığını farketti. Kadir, su ter içinde kalmış:" anne ne olur gitme, beni bırakma. Söz veriyorum Yunusu sana getireceğim. Anne ne olur sırtını dönme bana. Anne yalvarırım tut elimi, tutmazsan düşeceğim. Sev beni anne, dizlerine koyayım kafamı, anne bana masal anlat. "
Hasan öğretmen, sessizce uyandırdı Kadir'i. Yatağından kaldırdı, yüzünü yıkamaya götürdü. Odaya tekrar geldiğinde, kendisine güvenebileceğini söylemiş ve sırdaş olabileceğini garantilemişti. Belki rüyanın etkisiydi bilinmez ama Kadir o gece her şeyi anlatmıştı. Daha ondört yaşında ama yaşından büyük imtihana tabi tutulan Kadir'in hikayesi, Hasan öğretmeni derinden sarsmıştı.
O gece karar verdi, ne olursa olsun bu çocuğu o dipsiz kuyudan kurtaracaktı. Kadir'i tekrar yatırıp odadan çıktı. Sabah Ali'ye ulaştı ve okula gelmesini rica etti.
Ali'yle uzun soluklu konuşmanın ardından Hasan öğretmen, izin verdikleri takdirde Kadir'in tüm masraflarını üstlenecek ve sonuna kadar okutacaktı. Ali duydukları karşısında çok duygulanmış halde, öğretmenin ellerine sarıldı. Hasan öğretmen Ali'yi kucakladı, Ali baş koyduğu omza dost kalmıştı.
...
Karne almasına iki gün kala gece rahatsızlanan Kadir apar topar acile kaldırıldı. Apandisit problemi olduğu için ameliyat olan Kadir izin alıp eve gönderildiğinde, Hatice bir daha evden ayrılmasına izin vermedi. Ali'ye ;" ya Kadir'i okuldan alırsın yanıbaşımda durur ya da beni de Kadir'le birlikte götürürsün. Ben bir evladımı kaybettim ikincisine ne yüreğimde yer var ne de hayatımda. Beni diri diri göm daha iyi." diye tehdit edince mecburen okuldan alındı Kadir.
" anne kiminle konuşuyorsun?"
" oğlum bak bu nenen, benim annem. Öp elini."
Kadir, ortada ne bir insan görebiliyordu ne de olana anlam verebiliyordu. Afallamış vaziyette annesinin dediğini yapmış boş sandalyenin önünde hayali eli öpmüştü. Babasına olanı anlatınca, Ali Hatice'nin ilaçlarını içmediğini farketti. Yine birgün yemek esnasında Hatice'ye ilaçları içip içmediğini sormuş, Hatice ağzında bir şeyler geveleyip geçiştirmişti. Kadir'le aldıkları ortak kararla ilaçları yemeğine katacaklardı.
Ali'nin okulda çalışmaya başlaması büyük bir sevinçle karşılandı.Hasan öğretmen Ali'ye iş bulmuş ekstra da sigortası yatacaktı.
..
Ali'nin işe gittiği bir gün Kadir'de büyük tarlada diktiği sebzeleri sulamaya gitmişti. Hatice uyandığında sobayı yaktı ve ahıra indi. Geri geldiğinde aşağı tarafta bir çığlığın koptuğunu farkedince eline aldığı baltayla yokuş aşağı indi.
İşten gelen Ali Hatice'yi evde bulamayınca Kadir'in yanındadır ümidiyle hayvanları salmış, Kadir'in yanına doğru yol almıştı.
Yolu yarıladım derken uZaktan koşar adım biri geldi." Ali abi hatce yengemi hastaneye kaldırmışlar. Yabanların düzde bayılı bulunmuş. Zehra yengem sana haber vermemi söyledi." Ali, facianın gelişini anlamıştı. Artık burdan sonra dönüşü yoktu. Hatice daha da ileriye gidecekti, bunu farketti.
...
Selim ve Kadir ölüme kadar sözleşmiş birer kardeş gibi yaşayacaklardı. Selim, olmayan kardeşini Kadir belleyecek, Kadir aradığı kardeşliği Selim de bulacaktı. Eksikleriyle fazlalıklarıyla sözleştiler ikisi de. Kanları ayrı damardan da olsa hep aynı akacaktı. Hatta Kadir sevdiği kızı Selim'in yardımıyla kaçıracak. Öyle kavuşacaklardı.
Hasan öğretmen, Kadir rahatsızlanıp okuldan alınana kadar her şeyiyle ilgilenecek. Okuldan alındıktan sonra yardımı esirgemeyecek, sırf Kadir'e iyilik olsun diye banka hesabı açacaktı. Okulu bırakmak zorunda olan Kadir'i Ali'nin de izniyle Hatice'den habersiz açıktan kaydedip liseyi bitirmesini sağlayacaktı. Ali'nin ikinci evliliği ile bir daha toparlanamayan Hatice'nin hastalığı daha da ilerleyecek, Kadir annesini ruh ve akıl hastanesine yatıracaktı. Hasan öğretmen Kadir'e ev tutacak ve onu bir işe sokacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ince, çizgi bir yol.
Fiksi Umum.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür vardı sanki. Sahi kaç milyon adıma denk gelir kalp atışları. Kaç insan dayanabilir yırtılan ayaklar...