İlaçları kullanmadığı için gördüğü halüsinasyonlar gittikçe artmış, Hatice artık zaptedilmez hal almıştı.
Evlendiğinden bu yana huzurlu sabaha kalkışı sayılıydı.
Ali'nin tek bacağına yüklediği tonlarca yük, onu ezmeye ant içmiş gibiydi. Doktor Rıza ilaçlarım dozunu arttırmış Hatice'yi taburcu etmişti. Çünkü kime giderse gitsin tedavisi ya da bir ilaçı yoktu. Ali' de yolun sonuna gediğinin farkındaydı. Kadir'i mutlu edebilse hiçbir şey ona zor değildi. Tek düşüncesi oğluydu.
...
Kadir, askerliğe adım adım yaklaşırken gönlüne düşen sevdayla baş edebilmenin yolunu arıyordu.
Karşı köyden gelin almaya gittiğinde, düğün alayında gördü Melike'yi. Altın sarısı saçlarıyla bir o yana bir bu yana savrulup duruyordu.
Melike, muhtar kızıydı. Hem lise üçüncü sınıftı. Sarı saçları belinde, çekik gözleri, inci gibi gülüşe sahipti.
Oyun alayında oynarken gözüne ilişti Kadir'in. Sanki rüzgar Onlardan yanaydı. Rüzgar estikçe Melike'nin saçları dalgalanıyor, dalgalandıkça uzun parmakları saçlarının arasında dolanıyordu. Kadir, kaşına değen kirpiklerine vurulmuş, ön kakülünü tutturduğu tokaya bile hayran olmuştu. Adını bilmediği o güzellik haftalarca aklını kurcaladı durdu.
Kimseye belli etmeden kızı bulmak için uğraşıyor, içten içe de bulsa ne olacağını düşünüyordu.
Annesinin ilaçlarını yazdırmak için bindiği okul servisinde rastladı Melike'ye. Sanki dolmuşun içindeki herkes Melike'ye olan hislerini farketmiş gibi bakıyordu ona,
Öyle olmasa da Kadir öyle hissediyordu. Sessiz sedasız geçti kenarından arkaya doğru. Önlerde oturan eski lise arkadaşı Yavuz'un seslenmesiyle dünyaya dönebildi;" Kadir naber ya, uzun zaman oldu seni görmeyeli. Okuldan ayrılalı göremedik yüzünü. Bu sene de mezun oluyorum biliyor musun, nasipse üniversite sınavına giricem. Sahi senin de açıktan okuduğunu duymuştum doğru mu ?"
Kadir, saçları omuzlarına düşen Melike'ye hayran bakışlarıyla bakarken, Yavuz'un dediğinin ne önemi vardı. Aniden Melike'nin saçlarını toplamak için bileğinden çıkardığı tokası yere düşünce, eğildi Kadir. O esnada göz göze geldiler.
Kadir, esmer tenli, ela iri gözlü Dalyan delikanlılardandı. Hafif yapılı kollarıyla kapıdan sığmayacak boya sahipti.
Sanki gözlerine ilmek ilmek işlemek istemişti yüzünü. Bir süre kaldılar öylece. Arabanın fren yapmasıyla toparladı kendini Kadir. Arkadaşı kolundan çekiştirip;" Kadir burda mısın? deyince kendine gelebildi.
" hıı şey, evet liseyi okuyorum açıktan nasipse son sınıfım ben de. Yoğunum şu sıralar pek vaktim olmuyor. Görmemen doğal."
Yavuz'un sıradaki soracağı soru Kadir'i adeta bir depreme sürükleyecek, uzaktan sevmesine bile mani olacaktı:" şey annen hastaneye yatacakmış yine, öyle diyorlar. Desene bana Kadir, sana zarar verdi mi hiç annen?"
Uzun boyuyla yerin dibine boylu boyunca girmiş gibi oldu Kadir. Sanki yer yarıldı da içine soktular. Mezara koydular da toprak atmayı unuttular. " Yavuz işine baksana sen koçum, sen beni düşünme sağol. "
Omzuna koyduğu eliyle, Yavuz'un sağını diz kapağına kadar indirmişti.
Zordu artık bu Sevda, imkansızdı. Aradaki mesafe o kadar büyüktü ki, hiçbir köprü bağlayamazdı birbirlerine.
Kadir, eline geçecek tüm fırsatları Yavuz yüzünden bir hamlede kaybetmişti.
Eczanenin önünde indiği dolmuşun ardından bakakaldı. İlaçları yazdırdı, şehre inmişken Selim'i de görmek istedi.
Selim onun tek sırdaşıydı. İstese canını da verirdi, o kadar kardeşlerdi.
Üniversite sınavına hazırlanan Selim'i etüt odasında buldu Kadir. Sıkı sıkı kucaklaşmanın ardından, arka bahçede çay salonuna indiler. Genelde orda misafir ağırlanırdı, herkese izin vermezlerdi. Ama Kadir, Hasan öğretmenin de oğlu sayılırdı, bir şey demezdi. Kadir iç çeke çeke Selim'in sormasını beklemeden anlattı olanları. "Oğlum, kalbim varmış ya benim."
İçindeki sevincin büyüklüğünü bu cümleyle özetledi. Selim, sarıldı tebrik etmek amacıyla:" aslanım be, demek aşık oldun öyle mi ? Eee Kıza dedin mi peki ya da diyecek misin? Nasıl biri belki ben tanıyorumdur ufak bir araştırma yaparım. Malum ilçede iki lise var. Adını biliyor musun, sizin köyden mi?"
" ya oğlum ne kadar çok soru soruyorsun. Her şeyine alıştım da şu huyuna alışamadım. Sahi ben seninle nasıl arkadaş olmuşum, çok gevezesin sen."
Selim, kahkahayla karışık el hareketiyle;"ohoooo beni bırak ya ,koçum hadi bakalım anlat, dinliyorum."
" düğünde gördüm ilk. Bizim köyden değil. Farklı bir duruşu, Farklı bir havası var. Benim gibi züğürt değil. Adını soruyorsan bilmiyorum, tek bildiğim onun da liseye gittiği. Ama oğlum ne yalan söyleyeyim, saçları çok güzel. Boyu desen, narin bir çiçek gibi dokunsam dökülecek. Öyle güzel öyle zarif. Dalındaki Gül gibi, rüzgar vurunca bir dağıldı o saçlar "
Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı, sanki avucunun içinde saçları varmış gibi ;" rüzgar vurunca bir dağıldı o saçlar, esintiyle birlikte kokusunu ciğerlerime kadar çektim sanki. Hani ilkbaharda dallar yeni yeni çiçeklenir, çiçeklerin süt kokusu etrafa yayılır yazı müjdeler ya hah işte, öyle bir şey. Yağmur sonrası toprak kokusu gibiydi."
" amaann oğlum, sen baya baya abayı yakmışsın bacadan duman tütmeye başlamış bile. Oğlum insan adını merak etmez mi? Sorsaydın ya kalabalıktan birine. İlla ki tanıyan olurdu."
" diyemedim işte Selim, beni bilirse sevmez diye soramadım. Bugün birlikte indik şehre. Bir an gözleri gözlerime değdi de ..."
Tekrar gözlerini kapattı ve ayağa kalktı, ellerini kalbinin üzerinde birleştirip;" o kirpikleri ahanda buramı delip geçti. Kirpiklerinin ağırlığından olacak ki göz kapakları hep aşağıda. Ama Ceylan gibi gözleri var."
Ellerini iki yana açtı ve olduğu yerde semazen gibi dönmeye başladı ;" Selim, bu kardeşin artık iflah olmaz demi?"
Selim, Kadir'in kızı anlatışına o kadar hayran kalmıştı ki " ahhhh ahhhh " diye derin bir iç çekti. Elindeki çay bardağını masaya koyup, Kadir'in omuzlarından tuttu;" sen bana bırak ve bu kardeşine güven. Ben seni sevdana kavuşturacağım. "
Kadir, sarıldı Selim'e şöyle dedi;" kardeş olmak için illa ki aynı Rahmi paylaşmak gerekmiyormuş. Kalpten kalbe yolla da kardeş olunuyormuş. İyi ki varsın kardeşim."
Selim, onayladığını göstermek için sırtına vurdu.
" tamam hadi bırakalım duygusallığı. Sen şimdi lise servislerini bekleyeceksin. Ben de ne yapıp ne edip babamdan izin alacağım, seninle gelmek için. Sen serviste kızı bana göster gerisine karışma. Hadi ne duruyorsun koşsana aptal aşık."
Kolundan tuttu Kadir'i kapıya doğru itti.
Kadir meydanda dolmuşların kalkacağı yerde, okul servisini bekledi. Köy dolmuşu giderken şöför Kadir'i çağırsada Kadir, servisle döneceğini söyledi. Normalde servise öğrenci dışında kimse alınmazdı ama Kadir, servis şöförünü tanıdığı için bir bahane bulur binerdi.
Selim yanına geldi, birlikte servisi beklediler. " aha da geldi servis." İlk okul çocuğu gibi ellerini birbirine kenetlemiş sağa sola sallanıyordu Kadir. Selim şapşal haline gülmekten kendini alamıyordu. Servis şöförünün yanına gittiler şöyleydi böyleydi derken ikna edip bindiler. Herkes tamamdı ama Melike yoktu ortalıkta. Tam araba kalkacakken Kadir istemsizce;" Kazım abi öğrenciler tam mı bir baksaydın. Sonra sıkıntı çekmeyesin. Köy dolmuşları da kalktı."
Şöför Kazım, anlam veremese de Kadir'in dediklerine, şöyle içeriye doğru baktı. Elindeki sigarayı son kez çekmiş nefesiyle arabanın içine doğru;" eksik var mı, herkes yanındakini kontrol etsin. Uğraştırmayın beni, kalırsınız burda ona göre. Geri de gelmem."
Kadir, farkında olmadan kendine en büyük iyiliği yapmıştı. Orta koltuktan bir ses yükseldi;" Kazım amca Melike yok."
Melike, adı gibi peri kızı. Belki bir padişah soyundan geliyordu belki de bir hükümdar torunuydu.
Yok yok Melike olsa olsa güzelliğin atasıydı.
Selim Kadir'e dönüp ;" Melike demek."
diyerek gülümsedi.
Koşar adım biri yaklaştı arabaya. İki elini arabanın otomatik kapısına geçirmiş, nefesi konuştuğunu gizleyecek şekilde;" yettim Kazım amca."
Hemen yerine geçti. Kazım amcanın bağırmasına kulak asamayacak kadar yorulmuştu. Yol arkadaşı, Kadir'in merakını hissetmiş gibi ;" kızım nerde kaldın az daha seni almadan gidiyorduk. Okul dağılalı yarım saat oldu."
Akıllardaki soruyu sordu. Melike özel olduğunu belli eder gibi parmağını dudağına koydu ;" şiişşt"
" ben sana evde anlatırım."
..
Kadir için bahar gelmişti. Güzel severdi Kadir. Çünkü Melike, özenle sevilecek kadar güzeldi.
Melike' de Kadir gibiydi. Tek sırdaşı dediği Zülfiye' ye anlatmıştı Kadir'i.
Kadir'in Selim'e anlattıklarından habersiz.
"Adı Kadir'miş. Sev der gibi baktı kocaman gözleriyle bana. Yaralarının ilacı benmişim gibiydi, kirpiklerine düşen yaşlardan öyle anladım. Onu sevdim ama sevmek yetmez. Onu milyon insan arasından tek hamlede çıkarmak, kalabalıklar arasında da kalp atışından tanımak ve çoğul hayatıma onunla tek olarak devam etmek istedim.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ince, çizgi bir yol.
General Fiction.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür vardı sanki. Sahi kaç milyon adıma denk gelir kalp atışları. Kaç insan dayanabilir yırtılan ayaklar...