Multimediada Ada var. Bu bölüm kısa oldu kusura bakmayın.İyi okumalarr!!!
Gözüme giren güneş ışığıyla uyandım. Tam anlamıyla donuyordum. Üzerimde dün geceki kıyafetim vardı. Madem uykum vardı neden kapı köşesinde sıkışarak uyuyorum ki??
Tam kalkıyorken elimdeki resim gözüme çarptı.
Öykü ve ben.
Bir anda aklıma dün geceki olaylar geldi.
Belki de çok tepki vermiştim.
Ama kafam o kadar karşıktı ki tek bildiğim akan makyajım yüzünden hortlağa benziyor olmam ve karnımın ağrıyor olması.
Dün gece ne yapmıştım ben öyle?
Neden üstüme daha düzgün şeyler giymek ya da yatağımın huzurlu kollarında yatmak yerine donmayı seçmiştim?
Hemen sıcak bir duş aldım ve üzerime pembe pijamalarımı geçirdim. Tam yatağıma uzanacakken telefonum titredi. Hiç bakmak istemiyordum. Arayan kişi aramayı bitirdikten sonra telefonumu elime aldım. Ne kadar çok mesaj vardı böyle. En çok dikketimi çeken mesaj Öykü'nün mesajıydı.
Kerem neredeyse 50 kez arayıp mesaj atmıştı. Ama Öykü'nünki farklıydı.
"Özür dilerim. Hata ettim. Ama ne olursa olsun sadece bir gün Ege'yi düşünmemen gerektiğini sadece eğlenmen gerektiğini düşünmüştüm.Çok özür dilerim seni kırmak bu hayatta istediğim en son şey.
-Seni seven şebek Öykü <3."
Öykü cidden benim için bulunmaz bir arkadaştı. Aniden aklıma gelen fikirle saata baktım.
10:30.
Yani bu demek oluyor ki babam ve annem işte ve yalnızım. Kapımın kilidini açtım ve uyuşuk adımlarla aşağıya indim. Karnım gurulduyordu.
Dün gece pastamı bile yiyemeden kalkmıştım. Mutfağa indim. İlk işim buzdolabını açmak oldu. Kendime hemen bir tost hazırladım ve televizyonun karşısına geçtim.
Tam televizyonu açacakken -lanet- telefonumun titreme sesitle irkildim. Bu sefer arayan Kerem'di. Açmak istemiyordum ama Kerem bana ne yapmıştı ki.
Mantıklı tarafımı dinleyerek telefonu açtım. Kerem bir anda kükremeye başladı.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen Ada? Neden bir anda ortalıktan kayboldun ve telefonlarıma cevap vermedin? Ne kadar korktuğumuzu tahmin ettin mi hiç?"
Bir anda bana bağırmasıyla kendimi kötü hissettim. Kerem bana hiçbir zaman bağırmazdı. Tam bir şey söylemek için ağzımı açtığımda telefondan yine Kerem'in sesi duyuldu.
"Neredeysen çabuk söyle"
Elimden sadece "Evdeyim" demek geldi.
Ardından Kerem telefonu yüzüme kapattı. Çok geçmeden kapı çaldı. Yavaşça kapı koluna asıldım ve kapıyı ardına kadar açtım. Kerem'in geleceğini biliyordum.
Anlamadığım bir şekilde boynuma atladı. Hiçbir şey söyleyemedim.
"İyisin" dedi gülümseyerek. Ben de karşılık verdim. Beklediğim gibi "Dün gece neden ortadan kayboldun"diye sordu.
Cidden sadece dün geceyi unutmak istiyordum ve konuşmak istemiyordum. Onu kırmadan "Sonra konuşalım" dedim. Beni anlayışla karşıladı ve koltuklara doğru yöneldi. Sonra yine o mükemmel gamzelerini ortaya çıkarak -kesinlikle gamzelere karşı bir takıntım var.- "Pekiii prenses bugün ne yapmak istiyormuş" dedi.
Aslında bugün aklımda yatağımdan çıkmamak geliyordu ama Kerem hayatta buna izin vermezdi. Masada duran telefonum titremişti. Bu sefer tanımadığım birinden mesaj gelmişti. Kerem bana doğru dönerek anlamayan gözlerle baktı.
"Önemli bir şey değil" dedim onu rahatlatmak için.
"Sanırım dün gece olaylar çıkmış prenses"
Kim neden bana böyle bir şey söylesin ki? İç sesim "Ege! Ege! Ege" diye bağırırken ben de telefonun ekranına mal mal baktım. Meraktan çatlarken sadece "Kimsin sen ? Niye bana mesaj atıyosun???" yazabildim. Anında mesaj geldi.
"Hmm bir düşünelim... Koca topuklular yüzünden üstüne düştüğün kişi olabilir miyim? "
Ege.
Ağzım istemsizce O şeklini aldı.Kerem bana anlamayan gözlerle bakarken "Ne oldu?" diye sordu.
AMAN TANRIM DİDİM!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
Teen FictionGenç ve utangaç bir kız; Kitap kahramanlarıyla aşk yaşayıp arkadaşlıklar kuran ve kulaklığı olmadan yaşayamayan. Peki bu kız aşkı için arkadaşlarından vazgeçerse veya aşık olduğunu sanarsa...