twelve: cigarettes

6.2K 691 295
                                    

One To Another, The Charlatans

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

One To Another, The Charlatans

Kaderini bir başkasının ellerine teslim edersin. Her şey, onun dudaklarından dökülecek sadece iki kelimeyle tamamen mahvolabilir ve senin yapabileceğin hiçbir şey yoktur. Susmak, onun hamlelerini beklemek zorundasındır. Benim şu an da yaşadığım, tam olarak böyle bir durumdu.

Kalbim halen sıkışmaya devam ediyor, nefes almakta güçlük çekiyordum. İmalı sözleri aklımdan bir an bile çıkmıyor, arkadaşlarımın bir şeylerden şüphelenmiş olmalarından deli gibi korkuyordum. En kötüsü ise, her seferinde hazırlıksız yakalanıyordum ve tam bir budalaya dönüşüyordum. Ben zeki biri olabilirdim fakat karaktersiz bir adamın karşısında tamamen bir aptal gibi davranıyor ve hayatımı mahvetmesine izin veriyordum. Böyle biri olmak istemiyordum, aciz birine dönüşmekten nefret ediyordum ama onun bildikleri ve anlatabilecekleri karşısında çaresiz kaldığım yadsınamaz bir gerçekti.

Sadece birkaç dakika öncesine kadar Sehun'un yanımda oturuyor olduğu gerçeği ağlamak istememe sebep oluyordu. Aklından neler geçtiğine dair hiçbir fikrim yoktu fakat yine de bu düşüncelerin pek de iyi olmadığını anlamak için üstün bir zekaya sahip olmaya gerek yoktu. Bunun böyle devam edemeyeceğinin farkındaydım. Onu her gördüğümde kaçamaz, her yanımdan geçtiğinde korkudan titreyemez ve saklanamazdım. Her an diken üstünde hissedip, hayatımı cehenneme çevirmesine seyirci kalamazdım. Bir şeyler yapmak zorundaydım, en azından derdinin tam olarak ne olduğunu öğrenmeliydim.

Gözlerinin içine bakarken onunla konuşmak, isteyeceğim son şey bile değildi fakat mecburdum. Zaten içimden bir ses de, bunu beklediğini söylüyordu. Daha fazla dayanamayıp onun ayağına kadar gideceğimi çok iyi biliyordu. Beni tanıyor olmasından nefret ediyordum. Aslında ben, o ve ona dair olan her şeyden nefret ediyordum.

Kulaklıklarımı takmış, okulun arka bahçesine doğru yönelmiştim. Havanın serin olmasından dolayı etrafta kimsecikler yoktu, herkes kafeteryaya doluşmuştu ki bu benim de işime gelmişti. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı çünkü. Mantıklı düşünebilmek, biraz da olsa sakinleşebilmek istiyordum. Arka bahçedeki banklardan birine oturmuş, ellerimi hırkamın cebine koyarak gözlerimi kapatmıştım. Üşüyordum aslında ama içimde öyle bir yangın vardı ki, bunu hissedemiyordum bile. Kalbimin üzerine çökmüş bir ağırlık vardı ve beni boğuyor, nefes almamı güçleştiriyordu. Onun beni hem bedenen hem de ruhen böylesine kötü etkiliyor olması, ondan bir an önce kurtulmam gerektiğini bir nevi işaret ediyordu bana. Bir şeyler yapmak zorundaydım.

Yüzümde hissettiğim nefesle gözlerimi yavaşça araladığımda, Kim Taehyung'ın yere eğilmiş ve fazlasıyla yakın bir mesafeden bana bakıyor olduğunu gördüm. Bir an da onu karşımda görmek korkmama sebep olmuş, refleksle geri gitmeye çalışmıştım ama sırtım tahta banka tamamen yaslanmıştı, kaçacak bir yerim yoktu. Ondan korkmuş olmam komiğine gitmiş olacak ki, dudaklarına küçük bir gülümseme yerleşmişti. Kulaklığımın tekini hızlıca çıkartıp kendi kulağına yerleştirdiğinde birkaç saniye sessizce çalan şarkıyı dinledi, ben ise hala anın verdiği şokla ona bakmaya devam ediyordum.

strawberries and cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin