White Angel

624 72 47
                                    


Bugün hayatımın en kötü günüydü.

En azından bir noktaya kadar öyleydi.

Tamam, çok klasik bir başlangıç olduğunu kabul ediyorum ancak bu konu hakkında bir şey diyemem.

Yıllardan 2126, artık insanlar sanal olarak oyunların içerisinde girebiliyor, evet uçan arabalar falan filan var ve buna benzer şeyler. Birkaç sene önce vefat eden dedem, ayrıca ailemin geriye benden başka geriye kalan tek üyesiydi, eskilerden bahsedip dururdu ama inanın bana o kadar dinlemiyordum bu yüzen çok detay veremeyeceğim sizlere.

Asıl konuşmak istediğim konu bir oyun, Yggdrasil isimli oyun tam on iki yıl önce duyuruldu ve şu ana kadar da gayet güzel bir şekilde gidiyordu. Fantastik, ortaçağda geçen bu rol yapma oyunu, kısaca RPG, piyasadaki oyunları geçerek birinci sıraya oturmuş ve on yıl boyunca da sırasını başkasına vermemişti. Ancak yavaşça popülerliği sönmüş ve çıkan diğer oyunların gölgesine düşmeye mahkum kalmıştı. Tüm diğer oyunlar gibi. Bu yüzden oyun kurucuları artık Yggdrasil'in sunucusunun kapatılmasına karar vermişti.

Bugün.

Tam gece yarası.

Gecemi gündüzüme katarak oluşturduğum tüm dünyam, ellerimden kayıp gidecekti ve benim bu insanı ağlatacak seviyeye getiren sinema sahnesini izlemekten başka çarem yoktu. İşte tamda bu yüzden bugün, hayatımın en kötü günüydü.

Her zamanki rutinimi yerine getirdikten sonra, yani akşam için dışarıdan bir şeyler söyledikten ve onları saçma sapan bir yaz dizisi izlerken yedikten hemen sonra, oyuna giriş yapabilmem için Sanal Yaşam Kask'ımı başıma geçirdim ve sınırlı sayıda üretilmiş Gerçeklik Eldivenlerimi giydim. Tek başıma yaşadığıma bakmayın, ailemin ölmeden önce veya sonra bana sağladığı en güzel şey zenginlikleri. Bu yüzden böyle pahalı şeylerle bir sorunum yok. Ayrıca her sabah eve benim yaşayıp yaşamadığımı kontrol eden bir sekretere sahibim, bu yüzden oyunlarda sabahlarken gerçek vücudum susuz ve aç kalsa bile çokta umursamıyorum. Birkaç kere onun sayesinde ölümden döndüğümde olmuştu. Eğlenceli anlardı.

Yatağımı güzelce hazırladıktan sonra, ki bu üç çift pofuduk yastığı sağ ve sol yanıma yerleştirmek ve hafif göçük baş yastığıma yaslandıktan sonra ince pikemi üzerime örtmek oluyor, bilincimin yer değiştirebilmesi için olan komutu verdim. Yggdrasil'de son saatlerimi güzelce harcamak istiyordum, belki yoldaşlarımdan bazıları gelirdi ve böylece onlara veda etme şansımı yakalayabilirdim.

Şimdiden öyle üzgündüm ki....

Gözlerimi yeniden açtığımda dünyadaki vücuduma benzer, artık yeterince aşina olduğum ancak unutmak zorunda bırakılacağım oyun formumda buldum kendimi. Normalden biraz daha uzundum burada, sanırım bir 20 cm kadar uzatmıştım kendimi ki bu da iki metreden biraz daha fazla ediyordu. Geniş omuzlarım ve yeteri miktarda kasım vardı. Gözlerimin renginde çok kararsız kalmıştım ama en sonunda bordoda karar kılmıştım, sekreterim -şu beni ölümden döndüren- Minhee'nin favori rengiydi ve ne zaman beni bir yere çıkarmaya çalışsa bordo şeyler giymemi tembihliyordu. Bana yakışıyormuş, en azından kendisi böyle söylüyordu.

Yine konuyu çok dağıttım, değil mi?

Devam ediyorum.

Saçlarım o anki harcadığım güç miktarına göre renk değiştiriyordu ve yanları kazılıydı. Öyle bakmayın, hadi ama! On iki yıl önce açıldı diyorum bu oyun. Saçlarım o zamanın modasında kalmış durumda ve bende her seferinde değiştireceğimi söylesem de bir saç stili için para harcamaktansa -burada oyun içi kazanılan paralardan bahsediyorum- herhangi bir yeteneğimi geliştirmek için veya nadir zamanlarda satılan itemlerden alarak değerli zamanımı geçirerek kazandığım paraları kıymetli şeyler için harcamayı daha mantıklı bulmuştum.

White AngelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin