8:: ★ "my only family."

10 2 0
                                    

Sakura🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sakura🌸

Yanımda oturmuş eski dostum Park Jimin’e bakıyordum. Kahverengi parlak saçları eskisi gibiydi ve ben eskiden o saçlara dokunmak için nelerimi vermezdim.

Evet, eski dostum ama eski ilk aşkım Park Jimin.

Şu an ona karşı bir duygu beslemiyordum, hem zaten beslesem bile eskisi gibi karşılık alamayacaktım. Çok sevdiği bir sevgilisi vardı. Hatta yakında evlenmek istediğini söylemişti ama sadece sevgilisini ikna edemiyordu.

"Uzun zaman oldu cidden."

İç çekerek konuşması ile sırıttım, Busan'da ailesi ile yaşıyordu ama Seul'da daha güzel bir eğitim alması için lise zamanında amcasının yanına karşı dairemize taşınmıştı. Tam iki yıl boyunca Seul'da kalmıştı ama lise bitince ailesi Busan'da yaşadığı için gitmek zorunda kalmıştı.

Kafamla onu onaylayarak ağrıyan gözlerimi gökyüzüne diktim. Ağlamaktan gözlerim acıyordu.

"Moralin niye bozuk senin?"

Her zaman ki gibi canım arkadaşım Park Jimin'in gözünden bu da kaçmamıştı. Ne kadar gözlerimi silmeye çalışsam da kızarık olduklarına adım gibi emindim.

"Babamla-"

Tam anlatmaya başlayacaktım ki somurtarak etrafı izleyen bedeni gördüm, Min Yoongi.

"Boşver sonra konuşuruz, geç oldu eve geçelim artık."

Jimin ne olduğunu anlamış gibi dudaklarını birbirine bastırdı ve ayağa kalktı, ben de ayağa kalkıp yürümeye başlayacaktım ki Jimin'in Min Yoongi'ye dönerek konuşmaya başlaması yüzünden yürüyememiştim.

"Hyung, gelsene?"

Tripli ergenler gibiydi, yüzünü buruşturup ayağa kalktı ve yüzümüze bakmadan yanımızdan hızlıca geçip gitti. Garip bakışlarım ile arkasından bakarken Jimin göz devirip 'takma' der gibi bakmıştı.

Cidden Iseul'un dediği gibi birisiydi.

Huysuz kedi.

***

Gözlerimi kamaştıran bir ışık vardı, ama göz kapaklarımı açamayacak kadar yorgun hissediyordum kendimi. Elimi gözlerimin önüne koyarak ışığın gelmesini engellemeye çalıştım.

Bir süre sonra aklıma babamın gelmesi ile hızlıca gözlerimi açtım. Üzerimdeki ayıcıklı pijamalarım ile birlikte aşağı kata inerken mutfakta su içen babamı görmem ile derin bir nefes verdim. Bana veda etmeden giderse diye çok korkuyordum, bu yüzden bugün hep evde duracaktım.

Babam beni gördüğünde ilk şaşırmış, daha sonra yüzünü yeniden eski haline çevirmişti.

"Ne zaman gideceksin?"

Gitmesini istemiyordum ama bunu belli etmek istemiyordum da, dün tam konuşmamızın bitmesini beklemeden çekip gitmiştim ve eve geldiğimde babam odasında uyuyordu.

Bana bakan gözleri ile ifadesizce yanıtladı.

"Bu akşam."

Kafamı anladım dercesine onayladıktan sonra mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştım ki, yeniden konuşması ile mutfağın eşiğinde durmak zorunda kaldım.

"Küs ayrılmak istemiyorum Sakura."

Histerik bir şekilde gülüp ona doğru döndüm.

Cidden bunu bana söyleyebiliyor muydu? Yirmi dört yıldır zaten evin için de iki yabancı gibiydik ve bana şimdi küs ayrılmak istemediğini mi söylüyordu?

"Baba zaten yirmi dört yıldır bana küsmüş bir haldesin, şimdi küs gitsen ne olacak?"

Derin bir nefes alarak sinirle gözlerini kapattı, evet yavaştan sinirlenmeye başlıyordu ama sinirlenmeye hakkı yoktu ki. Arkamı dönüp mutfağa ilerlerken bu sefer durdurmak için bir harakette bulunmamıştı. Bulunsa bile bu zamana kadar içimde tuttuğum iğrenç düşünceleri yüzüne vuracaktım, susması iyi olmuştu.

Bugün Iseul ile buluşmayacaktım çünkü babamın ne zaman gideceğini bilmiyordum, en azından sarılıp veda etmek istiyordum. Tabiî izin verirse.

Kendime sandviç hazırlayıp bir tane meyve suyu paketi açarak masaya oturdum ve hızlıca yemeye başladım. Bu sırada elimdeki telefonumla en sevdiğim anime olan ‘bleach’ izliyordum.

Kısa sürede sandviçim bittiğinde meyve suyumu da hızla bitirip etrafı toparladım. Sessizce şarkı mırıldanırken işimin bittiğini anladığım da içeriye doğru ilerlemeye başlamıştım. Babam elindeki bavula laptopunu yerleştirirken beni fark etmesi ile yüzünü buruşturarak doğruldu ve belini tutmaya başladı.

Onu garip bakışlarım ile izlerken elini belinden çekmiş ve derin bir iç çekmişti.

"Bir saat sonra uçak kalkacak. Hava alanına varmam yarım saat sürer bu yüzden şimdi çıkacağım."

Onu başımla onaylayıp koltuğa oturdum. Bir şey demeden elindeki bavulları kapının önüne koydu ve yavaşça yanıma doğru adımlamaya başladı. Ondan dolan gözlerimi kaçırırken ağlayacağımı anlamış gibi gelip önümde diz çöktü ve dizlerimde duran ellerimi ellerinin arasına alarak küçük bir öpücük bıraktı.

Şaşkınca onu izlerken kalbim sızlıyordu, bu zamana kadar elimi öpen kimse olmamıştı. Şimdi babamın bunu yapması beni oldukça etkilemişti.

"Güzel kızım, gidiyorum evet ama geleceğim yine yanına-"

Bu aralar çok saygısızlık yapıyordum babama karşı ama umursamadım, siktir ettim.

"Gelme."

Sabırlıca bir nefes alarak yeniden ellerinin arasında olan ellerime küçük bir öpücük bıraktı. Neden birden bire yakın olmaya başlamıştı? Neden bana bu kadar sevgi göstermeye başlamıştı? Anlamıyordum. Babam neden böyleydi?

"Geleceğim Sakura. Bu evi senin için bırakıyordum, her ay düzenli olarak kendi açtığın banka hesabına para yükleyeceğim. Sadece burada olmayacağım, paraya ihtiyacın olmayacak."

Benim kendi açtığım banka hesabının şifresini nereden biliyordu onu hâlâ anlayamamıştım ama, onu da boşverdim. Bana dedikleri neydi öyle? Ben onun parasını istemiyordum. Her türlü kendime bakardım ki ben. Sadece en azından babam var diyordum. Şimdi yanımda kimse olmayacaktı.

Sinirle dudaklarımı dişleyerek ellerinin arasında duran ellerimi çektim ve ayağa kalktım. Patlamaya hazır bir bomba gibi duruyordum.

"İstemiyorim baba, paranı da istemiyorum. Evini de istemmiyorum, ben sadece tek ailem olan seni yanımda istiyorum!"










kiraz çiçeği ❀ yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin