🌘

25 5 8
                                    


İnce kemikli parmaklar avuçlarının arasında sıkıştırdığı teni, parmak boğumları ile bir sıkıyor bir bırakıyordu. Arsız elleri doymak bilmez şehvetle yerinde duramıyor işaret parmağıyla genç çocuğun bel çizgisini yukarı aşağı hareket ettirip  bedeninin kasılmasına sebebiyet veriyordu titrek biçimde arkaya düşen omuzlar bu çizgiyi daha da belirgin kılıyordu.   

Melodi şarkının bitmesine yakın olduğundan mı yoksa iki gencin ortamda ki auraya bu denli kapılmasından mı bilinmez canlılığını yitiriyordu. Her hareketin etrafında uçuşan yıldız tozları her ne kadar aynalarda gözükmesede bu dansa tanık olanların, üstüne yemin edeceği güzellik ve gerçeklikteydi. Ortamda ki ter ve parfüm karışımıyla birleşen tutku her nefeste küçük topluluğun başlarının dönmesine sebebiyet veriyordu. Kimse ne bir adım ilerleyebiliyor ne de gözlerini bu sarmaş dolaş uyumdan çekebiliyordu.


Ellerim ellerini buluyor, nefes alamıyorum. Ama donup kalacağım bir anı değil bu, hatta öylesine hareketliyim ki keşfedemediğim yer kalmasın istiyorum.Ellerimi sıkıca saran ellerin açıyor ama temasımızı kesinlikle kesmiyordu, avuçlarımız birleşmiş dik konumda, gözlerimiz buluşuyor, senin içine doldurduğun nefes benim dışarıya üflemem ile eşitleniyor havaya olan borcumuzu paylaşıp ödüyorduk, her bir parmağımın yanına senin parmakların düşüyor bir zincir gibi kenetleniyordu ellerimiz, diğer elin ilk omzuma değiyor, usulca kayıyor, boynumda konaklıyor biraz, sanki uzun süre çalışıyormuş ve yorgunmuşçasına dinleniyor ama çalışmak daha cazip geliyor olmalı, çeneme ilerliyor aynı yavaşlıkta, hissediyorum bu yavaşlık canını çok yakıyor ama hızlanırsa yanacağımdan emin, bana kıyamıyor kendini bırakıyor, alışkın olduğu yanmalara...

Bir kez dönderiyor beni etrafımda, bir kez daha , bir kez daha döndüreceğini düşünüyorum ama bu kadarla sınırlı değil koluna yuvarlanıyorum, mümkünatı varmış gibi daha da yapışıyoruz birbirimize, ince belim göğüs kafesine oturuyor, nefes alışıda kirpikleri kadar titrek... bırakıyor beni boşluğa doğru, kolları belimi daha sıkı tutuyor burnu burnumu takip ediyor, beni bırakmayacak eminim

Beni bırakmayacak eminim

Beni bırakmayacak eminim


Yüzünü ezbere bildiğine, en kutsal tanrı şahitti, ama doyumsuzluğu bitmek bilmiyordu.
Gözleri çizgi haline alırken eğilen başı, yerini bulur bulmaz derin soluklar alıyordu, bu koku beyninin tüm labirentlerinde dolaşan bir zehirdi, uyuşturuyor, başını döndürüyor, düşünce felci geçirtiyordu lakin miktarını ayarladığı takdir de panzehir görevinide yerine getiriyordu. Havada asılı beden çıtını çıkartmıyor kendini güvendiği kollara daha da bırakıyordu, gözleri kapalı yüzünde ılık gülümseme karşısındakini çıldırtmaya yetiyordu. Uzun parmaklar arkaya düşen saçları tarıyor daha da yatmasını sağlıyordu. Dokunuşları öylesine narin değiyordu ki, diğer beden her defasında gerçekliğini sorguluyordu.

İnanılmaz bir güç ile tekrar yukarı çekilen beden, gözleri en kısık tonda , elleri diğerinin omzuna tırmanmış ve yarı açık nemli kirazlarıyla yıldız tozlarını yanına topluyor, mümkünmüş gibi daha da parlıyordu, beyaz bol gömleği beyaz kotunun üstüne düşüyor belini saran ipli korse sarıldığı kısmın inceliğini gözler önüne seriyordu, karşısında ki, teriyle, griye çalan kıvırcık saçlarının birleşip nemlenen tutamlarını yana yatırıp sallıyor ,silikçe gülümsüyor , dudaklarını ıslatıp dibinde ki büyülü kişiliğe daha da kapılıyordu.

Kemikli eller  tekrar rahat durmuyor,daha ve daha fazla diyordu, çarpışan iki beden ilk önce tıslıyor sonra ufak kıkırtıları içeriye sunuyordu. Alınları yaslanmış, terlemiş ve bitik halde duruyorlardı, yaptıkları yanlış bir şeymiş gibi anında susan iki beden suçlu gibi birbirlerine bakamıyordu.

Birleşen kirazların dansı melodiye daha çok uyuyor, az önce ki danslarını önemsiz kılıyordu. Çıkan tatlı şapırtılar dizlerini titretiyor, düşecek gibi oluyorlardı, yine de birbirlerini ayakta tutan yine ikisiydi. Korseli adam ellerini gri saçlının ensesinde birleştirmiş arada ellerini özgür bırakıyor ve saçlarına tutunuyordu. Diğer beden üst dudağı tatlı işkenceler uyguluyor çekiştiriyor, hislendiriyor, dişlerini geçiriyordu öpücük derinleşiyor, diller sıranın kendilerinde olduğundan emin dansa kalkıyorlardı. Uzun nefessizliğin ardından ayrılan kirazlar tatlı kırmızıklarını sunuyordu...

Verdiği son buseyle yanağında süzülen ıslaklığa rağmen, gülümsüyordu gri saçlı

"Seni seviyorum Jeon."

Bir alev çevrelerini sarıyor, hangi yöne ilerleyeceğini biliyordu, ayaklarından başlıyor ikilinin etrafında dönmeye, yavaş yavaş yükseliyordu. Ateş bir harlanıyor bir duruluyor, görevine sadık şekilde hemen bitirmek istiyordu. Yukarıya doğru yükseliyor, tutkulu bedenin arasına giriyor ve ortadan ikiye ayrılıyordu, ikilinin gözleri bir saniye ayrılmıyordu. Ateş bu sefer insafa gelmiş gibi yavaşça yükseliyor, ikiye  bölünen ateş başlarının yukarısında tekrar birleşiyor ve aralarında oluşan alevlerden meydana gelen aşkın simgesi dumanlarla havaya karışıyordu, sarıdan, turuncudan ve maviden aldığı en güzel renkleriyle çatırdayan ateş, Gri saçlıya aitmişçesine düşüyor, büyüyüp harmanlanarak güzel çocuğu içine alıyordu, son gülüşünü sunan beden, kayboluyor  ve geriye küllerini bırakıyordu.

"Küllerinden tekrar doğana kadar Tae... Seni seviyorum."

Ve "Anka"  sevgilisinin güzel sesini son kez duyuyordu.

Ateşin içinde silikleşen beden, canı yanmıyormuşçasına gülüyor, boğazında dizilen son kelimelerini sevgilisine bahşediyordu. "Bekle beni Jeon, bekle beni sevgilim."

Ve Anka cezasını tekrar tekrar çekerken, kendisine verilen bu doğaüstü gücün ödül olmadığını, bir film sahnesi gibi insanlığa gösteriyordu.

FÉNIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin