Salih'in patpatını aldı Kadir, Hatice'yi annesinin mezarına götürdü.
Kabrin yanına oturdu Hatice, bir süre sessiz sedasız öylece kabre baktı. Toprağa sarıldı, sanki annesinin boynuna sarılır gibi.
"Annem, affet beni. Çok oldu değil mi görüşmeyeli. Demişsindir artık, ne kadar nankör evladım var diye. "
Toprağı okşadı, annesinin saçını okşar gibi;
"Öyle deme annem öyle deme ne olur. Hissettin demi sende ağrılarımı, sancılarımı. Yunus'mu gördün mü annem. Ellerinden öptü mü? Saçlarından okşa be annem. Onu benim yerime kokla, sarıl sıkıca. "
Eline aldığı bir avuç toprağı burnuna doğru götürdü, derin derin kokladı. Avucunu açtı toprağa baktı;
"Yunus da toprak mı kokuyordur böyle. Onun da mezarını koklasam, yağmurdan ıslanmış nemli toprak gibi mi kolar?"
Uzandı boylu boyunca kabrin yanına;
"Ben çok yoruldum be anne. Öyle çok yoruldum ki, aklımla kalbimin savaşında kalbime yeniliyorum hep. Eskisi gibi zevk vermiyor hayat bana. Sanki Yunus'u değil de beni gömmüşler. On üç yıldır tüm renkler siyah bana, tim mevsimler kış. On üç yıldır sanki bir yıl on iki ay değil on iki asır."
Eliyle hırkasını çekiştirdi;
"Ruhum şu toprağın altında ama bedenim hala dipdiri. Kaç kez denedim ölmeyi ama beceremedim. Allah bana "dur kulum ben izin vermedim, imtihanın daha bitmedi diyor belli." "
Ağlamaktan kısılan sesiyle;
"Yaşayamıyorum anne artık ben yaşayamıyorum."
Yanına vardı Kadir, kaldırdı Hatice'yi soğuk topraktan. Yüzünü, elbiselerini temizledi;
"Güzel annem. Hadi toparlan biraz. "
Kadir'i kolundan tuttu ;
"Bak bu benim annem. Anne bak bu Kadir'im. "
Kadir'e döndü;
"Kaç bahar geçti be oğlum. Yunus olmadan bu kaçıncı bahar, bu kaçıncı mevsim. On üç yıldır bayramlarım eksik geçti benim. Desene bana kaç bayram daha eksik kalacağım. Elimi öpemedi oğlum benim, bir kere olsun bu da bayram şekerin diyemedim. Ne severdi bilmiyorum, bilemedim. Eksiğim be evladım hem de hiç dolmayacak yerden. Bak annem öldü öksüz kaldım, babam öldü yetim dediler. Baban ölse dul diyecekler. Desene, yavrum ölünce bana ne dediler. İşte tarifi olmayan acıya isim bile koyamamışlar."
Ellerini dizlerine vurarak;
"Katlanmıyorum Kadir daha fazla bu dünyanın zulmüme katlanamıyorum."
Kollarından tuttu Kadir, belinden sarıldı annesine;
"Annem, yapma bunu ne olur. Beni daha fazla dağlama. Beni daha fazla parçalama. Yandım zaten ben, sen de daha fazla yok etme beni. "
Anne oğul birbirine sarılıp ağladılar. Çok ağladılar hem de çok. Kadir, kabristanın içindeki çeşmeden annesinin yüzümü yıkadı. Dağılan saçlarını topladı, yazmasını bağladı. Gözlerinden, yanaklarından, ellerinden öptü. Patpata bindirdi eve getirdi.
....
Melike'm, ayın ışığından almış rengini saçların. Yüzün ki ah, yıldızlara meydan okurcasına. Öyle güzelsin ki sen, sesin diyorum duyduğum en güzel şarkının müziği.
Parça parça çoğalıyorum ve büyüyorum seninle. Başladığım her iş senin için, sırf sana varmak için yapılmış bütün yollar.
Sen benim, imkansızlık içinde bile imkanını bulduğum imkanımsın. Sen benim, hiç bir şeyi olduramadığım yokluğumda tam olan tek yanımsın. Zaman nasılsa akıp gidiyor, tutamıyorum.
Günüm, haftam, ayım, yıllarımsın... ceylanım, sen yenik hayatımda yenilendiğim tek tarafımsın.
Bilir misin, birbirlerini sevenleri diğer insanlardan ayıran tek renk vardır, beyaz.
Katran karası umuduma damlayan tek beyazsın sen.
İçimde acıyan, sancıyan yerlerime iyi geldiğin için teşekkür ediyorum ..
Sana, beni bekle diyemem. Beklemek yorar, umudu zorlar.
Nereye gidersen git, yüzünü ne tarafa dönersen dön benim baktığım tek nokta senin Gül çehren olacak.
Şunu bil ki Gül yüzlüm, bir anlığına bile gözlerinin gözlerime değmesi için her şeyimi heba edebilirdim.
Seni, çöl, kurak olan bu kalbe diken rabbime sonsuz şükürler olsun.
Umudundan öptüğüm güzellik, ben sana yar'ım ama sen bana yarınsın. Emaneti en iyi koruyana teslim ediyorum seni.
...
Ağzına bastırdığı yazmasıyla hıçkırıklarını gizlemeye çalıştı Melike.. yaşından büyüktü Kadir'e olan sevgisi. Onu şimdiden çok özlemişti. Mektubu katladı ve göğsüne sakladı. Elini mektubu koyduğu sol yanına koydu;
"Karanlığın ardına gündüzü, güzün ardına baharı saklayan Allah'ım, yar dediğimi yara eyleme bana. Kavuşmak sendendir kavuşamamaksa imtihan. Sen sevdamı yetim bırakma.
Kadir ve ona olan sevdam sana emanet..
...
Kadir'in birliğine teslim olmasından bu yana ikinci hafta dolacaktı. Selim'in verdiği deftere içini döktü boş bulunduğu zamanlarda. İki kelimesinden biri Melike'ydi.
Koğuşun içi sesle yankılandı;
"Kadir, Kadir."
Ranzanın üst tarafında yatıyordu, heyecanla zıpladı;
"Ne oldu Ayhan?"
"Abi, telefonun var. Yenge arıyor."
Telefonun olduğu kulübe ile odanın arasını ışık hızıyla geçti Kadir. Eline aldı ahizeyi, yutkundu derin bir nefes aldı:
"Alo,"
"Kadir"
Melike ve Kadir'in kalp atışlarını aradaki kilometreye rağmen tüm birlik dinliyordu sanki.
"Nasılsın"
Ürkek bir sesle sordu Melike.
Kadir, ağlak bir tonda;
"Şu an benden iyi kimse yoktur herhalde. Sen nasılsın?"
İnce bir gülümseme yankılandı telefonda ;
" şu an benden iyi kimse yoktur herhalde."
Karşılıklı gülüştüler.
Anonsu duydu Kadir;
"Sayım için çağırıyorlar."
"Tamam. Yine ararım ben."
"Özletme."
Gülümsedi Melike;
"Özletme."
Gülümsedi Kadir.
Telefonu kapatacaktı ki Melike, Kadir;
"Melike"
Heyecanlı bir ses tonuyla cevap verdi Melike:
"Efendim."
Kadir, Sustu, sustu.. Melike;
"Kadir orada mısın?"
Kadir, tek nefesle söyledi diyeceğini;
"Seni çok seviyorum. Bunu sakın unutma."
Telefonu kapattı.
..
Melike, Kadir'in yazarken bile haya ettiği o iki kelimeyi bir nefeste deyişiyle afalladı. Ağzından çıkacak çığlıklar duyulmasın diye eliyle ağzını kapattı. Olduğu yerde zıplayarak döndü durdu.
Kadir, yüzündeki o aptalca ifadeyle koğuşuna doğru yürüdü.
....
Hatice gördüğü rüyayla uyandı. Kan ter içinde kalan yüzünü sildi. Su içmem için mutfağa geçtiğinde çalan telefonla irkildi.
"Alo."
"Alo ."
"Alo"
Ses kesildi.
"Acaba Kadir miydi arayan. Hayır olsun inşallah. "
Elindeki su bardağını doldururken ezanı işitti.
Minareyi gören camına doğru yanaştı;
"Allahım, gördüğüm rüyayı rüyadır der geçiştiririm sen hayırla yolumuzu aydınlat. "
Camı kapatıp odaya döndü;
"Gördüğüm inşallah sadece rüyadır. "
Odayı gözüyle süzdü;
" Hatice, ocağını yaktın. Bunun altında da bir musibet yoktur inşallah."
Ali Hatice'ye doğru yöneldi:
"Hayırdır hatce telefon çaldı.kimmiş arayan?
"Alo dedik konuşamadan kapandı."
Hatice'nin rüyası Ali'nin içindeki kurttu aslında. İçinden;
"İnşallah kadirdir."
diye geçirdi. Selma'ysa vay halime."
Selma Ali'ye söz vermişti. Eğer Kadir askerden dönene kadar bir sıkıntı çıkarmazsa çocuk doğunca köydeki bu evi Selma'nın üzerine yapacaktı. Sözü verdi vermesine de Hatice bunu duyarsa ne olacaktı?
Bir anlık hevesin, kendi idam ipi olacağını bilemezdi. Ama asıl bu sözüyle kendini o ipe asmıştı çoktan.
....
Kadir'in acemi birliği bitmiş köye dönmüştü. Yirmi günlük iznin bitiyor dönüşü yaklaşıyordu ki Hatice'nin hastalığı yine tekrarladı. Kadir askerdeyken Hatice bir kere daha geçici olarak kliniğe yatmış ama bundan Kadir'in haberi olmamıştı. Zehra yengesinden duyduğunda Ali'ye hesap sormak istemiş ama Ali Kadir'in daha fazla ileri gitmesine müsade etmemişti.
...
Kadir'in usta birliği Erzurum'a çıkmış, birliğine de teslim olmuştu. Askerliğinin son zamanlarıydı bir gece ansızın gelen telefonla şok oldu. Selim Kadir'i aramış Melike'yi başkasına nişanladıklarını söylemişti. Bunu kendine yediremeyen Kadir, izin almış köye gelmişti. Bir hafta uğraşmasına rağmen Melike'ye ulaşamayınca arkadaşı Salih'i dilenci kılığında Melike'nin evine yollamıştı. Kadirin yazdığı mektubu Salih, Melike'ye vermişti.
Mektupta Kadir;" bir çaresini bul hastaneye getirt kendini." diye yazmıştı. Melike de evde babaannesinin tansiyon ilaçlarını içimin gibi yapmıştı.
Bir gece ansızın rahatsızlanan Melike'yi abisi apar topar acile kaldırınca, Selim'in yardımıyla Melike'yle görüşmüştü.
Hasta bakıcı kılığında Melike'nin odasına girdi. Karşısında Kadir'i gören Melike ağlamaya başladı. Kadir Melike'ye;
"Neden?"
Diyecek oldu ki Melike hemen lafa girdi.
"Kadir bak beni dinle hiçbir şey göründüğü gibi değil. Bir gün seni arayacaktım abim duymuş. Bir güzel dövdü beni. Hani sana yolladığım son mektupta puanımın iyi olduğunu güzel bir bölüm yazabileceğimi söylemiştim ya, seni duyunca deliye döndü babama dedi. Babam da tabi abimi ezer mi tercih yapamadım. Öğretmenim araya girse de ikna olmadılar. Babamın yakın dostu var kamil amca onun oğlu var Kazım tanırsın ortaokulda birmişsiniz. Onunla nişanlamış beni. "
Yattığı yerden doğruldu Kadir'i kendine doğru çağırdı. Kadir yanına oturdu Melike ellerinden tuttu:
" Kazıma ne desem geri döndüremedim. Sonra Zülfiyeye ulaştım, Selim'e haber yollattım."
Kadir, oturduğu yerden kalktı elini Melike'ye uzatarak;
"Benimle gel o zaman."
Melike ağlamaktan kızaran gözleriyle Kadir'e baktı;
"Ya abim, kapıdakiler.. hem peşimizi bırakmazlar ki."
Kadir, ısrarcı ses tonuyla;
"Sonrasını düşünme burdan çıkarız her şey hazır. Sen He de yeter."
Gülümseyen yüzüyle tuttu eli Melike, hem de hiç tereddüt etmeden. Selim kapıda arabayı hazırladı, Salih abisini oyaladı. Melike ve Kadir el ele hastaneden çıktılar.
Selim, Kadir'e dönüp;
"Müjden hayırlı olsun kardeşim. "
Melike tedirgin bakışlarıyla;
"Nereye gidiyoruz?"
Selim;
"Elazığ'a ."
...
Kadir, Melike'sine kavuştu ama ardında bir harabe bıraktı. Melike'nin abisi biriken kinini Ali ve Hatice'den alacaktı. Asker olan Kadir'se çaresiz olanları izleyecekti.
Tarlayı almasına rağmen içindeki kini bir türlü engelleyemeyen Kemal, rahat durmayacaktı.
Kadir'in olayını fırsat bilecek Hatice'ye Selma'nın durumundan bahsedecekti.
Recep karalanan itibarını temizlemek için Kadir'in kız kaçırmasını kendi lehine çevirecekti.
Ali kapana sıkışacak, Hatice yattığı koğuşta Ali'nin sonunu planlayacaktı.
..
Ölüm, son değil yeni bir başlangıç.
Kadir ailesinin sonu olacak,
sevdası için dünyayı yakacaktı.
Sona doğru...
Son üç bölüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ince, çizgi bir yol.
General Fiction.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür vardı sanki. Sahi kaç milyon adıma denk gelir kalp atışları. Kaç insan dayanabilir yırtılan ayaklar...