Ve sonra, dudaklar dudaklarına bastırıldı.
-----------------
Hafifti, çok hafif bir histi ama yine de Eijirou'nun şok içinde gözlerini açmasına sebep oldu ve sonunda ne gördüğünü, ne hissettiğini algıladığında beyni... tamamen boştu.
Sonra şok geldi.
Çünkü hassiktir. Hassiktir, öpülüyordu. Hassiktir, Bakugou tarafından öpülüyordu. Bakugou onu öpüyordu ve çok saçmaydı, Bakugou neden onu öpüyordu ki?
Üstesinden gelemedi ve hep istediği gibi ânın tadını çıkaramadı çünkü çabucak bitti. Bakugou yavaşça geri çekildi ve delici gözlerini açıp Eijirou'ya baktı, nefes verdi, sessizdi, ağzı açıldı ama tek kelime çıkmadı.
Sessiz saniyeler geçtikçe Bakugou'nun bakışları karardı ve kararsızca dudağını dişledi. Sonra gözleri aniden büyüdü ve bir tepki alabilmek için Eijirou'nun yüzünü aradı.
Sonra, Bakugou korkmuş gözüktü. Hem de çok, çok korkmuştu.
Başını eğdi ve sırtını yatak başlığına dayayarak oturdu, Eijirou dışında her yere bakmaya kararlı gibiydi. Yine de Eijirou dik dik ona bakıyordu.
Sessizlik gericiydi ve acı verici şekilde rahatsız ediciydi, derken...
"Bu ne içindi?"
Bakugou bunu duyunca parmaklarıyla oynamaya başladı. Omuz silkti.
"Bakugou..." Eijirou derin bir nefes aldı, artık düşüncelerini kontrol edebiliyordu. Kafasında bir fikir belirdi, o kadar büyüktü ki düşünce başını döndürdü ama aynı zamanda anlamaya başladığını hissetti. Dudaklarında bir gülümseme belirmeye başladı ama inanamamayla başını sallamaktan da kendini alamadı çünkü cidden, "Bu ne içindi?"
Bakugou kıpırdamadan oturuyordu, vücudu kaskatıydı. Eijirou aldığı her titrek nefesle biraz hızlı yükselip alçalan göğsünü ve panikle birbirine dolanan parmaklarını görebiliyordu. Bakugou'nun gözleri önce kapıya, sonra arkasındaki pencereye gitti, sanki en yakın kaçış yolunu arıyordu.
Böyle bir şeyden sonra kaçmayı düşünemezdi! Bu konuyu konuşmaları gerekiyordu, lanet olsun!
"Hey..." Eijirou elini oynattı ve yavaşça, dikkatlice Bakugou'nun elinin üstüne koydu ve Bakugou'nun onu itmemesini diledi. Dokunuşun etkisini neredeyse anında gördü -sanki büyülenmiş gibi kızıl gözler Eijirou'nun baş parmağına ve nazikçe okşadığı eline odaklandı. Bakugou'nun omuzları düştü, gergin parmakları durdu.
Bir süre el ele oturdular ve tuhaf bir uyuşukluk dalgasının üstlerinden geçmesine izin verdiler.
Sonunda bir homurtu sessizliği bozdu, o kadar alçak bir sesti ki Eijirou'nun kalbi biraz daha yüksek sesle atıyor olsaydı duyamazdı.
"... Canım istedi."
Eijirou'nun nefesi tıkandı. Bir cevap beklemiyordu, hele böyle bir cevabı hiç beklemiyordu. Konuşabilmesi 20 saniyesini aldı.
"Neden?"
"Sadece canım istedi, tamam mı? Siktir, buna..." Bakugou'nun sesi kısıldı, boğazında bir yumru vardı. "Buna inanmak o kadar çok mu zor?"
O an gözleri buluştu ve sonunda her şey battı. Geçen haftalarda olan her şey -yakınlaşmaları, paylaştıkları samimiyet... Bakugou ona saygı duyuyordu, ona güvenmeyi, ona değer vermeyi öğrenmişti... Şimdi bile yüzündeki ifade dürüst, açık ve kolayca yaralanabilirdi, sadece Eijirou'ya, üstelik de birkaç defa gösterdiği bir haliydi. Sonunda bütün parçalar yerine oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2am Knows All Secrets
FanficBu hikaye Unbreakable Red Riot'a aittir, ben çevirisini yapıyorum. İyi okumalar. ...Sinir olduğu filan yoktu. Tamam, belki biraz sinir oluyordu ama uykusuzluktan bu kadar sinirliydi. Adı lazım olmayan patlayan bir veletin sabahın ikisinde yatak örtü...