Mor ve Ötesi - Oyunbozan
***
Göz ucuyla ona bakıp nefes almaya çalıştım. Saçları kalbimdeki yeri gibi dağınıktı. Çikolata gözleri parlıyordu ya da dolmuştu, bilmiyorum. Gamzesi hiç ortalarda yoktu, özlemiştim onu da. Yavaşça arkamı döndüm ve elimi kendime çekmeye çalıştım ama buna izin vermedi, tutuşunu daha da sıkılaştırdı.
"Yine hayalini görüyorum herhalde, delirdim Efe gibi iyice. Beni neden özleyesin ki, daha aşkıma inanmayıp beni siklemeyeli ne kadar oldu sonuçta?" tutuşu biraz hafiflese de bırakmayıp dağılmış saçlarının izin verdiği kadar alttan baktı bana. Fazlasıyla masum görünüyordu şu an.
"Madem yine hayalsin, gitmesen ya diğerlerinde olduğu gibi, kalsan ya bu gece benimle" gözlerim dolmaya başlarken sıktım elini ve ona yaklaşıp tam önünde durdum. Kafasını kaldırıp gözlerini kısarak bakmaya devam etti. Elimi saçlarına götürüp okşamaya başladım. Yumuşak saçları parmaklarımın arasından süzülürken dudağımın kenarı yavaşça yukarı doğru hareket etti.
"Sana olan hasretimi bir bilsen bir saniye bile beklemeden geri gelirdin. Ama senin için sana söz veriyorum ki, bunu hiç bilmeyeceksin" saçlarını elimle geri itip açıkta bıraktığım alnına uzun bir öpücük kondurdum. O özlediğim dudaklarına bunu yapabilseydim bir daha onu bırakmazdım. Neden bırakmak zorunda olduğumu umursamamak istiyordum ama olmuyordu işte. Olsa bile şu an kendinde değildi, hatırlamazdı.
"Az önce kendin dedin ya salak, özlemişsin işte beni. Biliyorum, hadi ne oldu? Gelebildim mi sana ilk halimizdeki gibi?" omuz silktim.
"Ebene sövsem amin dersin şu anda, bana katılırsın hatta. Kendine gelmeden bunları konuşmamız mantıklı olmaz. Hem hastasın, dinlenmen gerek" kollarını bacaklarıma sarıp kafasını göbeğime koydu. Beklemediğim bu hareketi karşısında kalbim çoktan depar atmaya başlamıştı bile.
"Yine yok olursun ama" gözümden bir yaş akarken gülümseyerek onu sildim ve kafasını sarıp saçlarını öptüm. Çok masum görünüyordu, içinden geldiği gibi davranıyordu. Hem hastaydı hem de sarhoştu. Yaptığı şeyleri bilmesem onu melek kalıbına koyardım ama günahkarın tekiydi, olsa bile melek yüzlü şeytan olurdu, melek kalpli değil.
"Gitmeyeceksin değ-" devamını getiremeden hapşırdı. Geri çekilip burnunu çektikten sonra daha fazla dayanamayıp kendini yatağa attı. Ona doğru eğilip dudağına yaklaştım ama öpemedim. Biraz süre tanıdım kendime.
"Gidemeyeceğime emin olabilirsin" gözlerime bakmaya çalışırken gözleri şaşı olmuştu ve benim tüm ciddiyetim kaybolmuştu. Dudaklarımdan bir kıkırtı kaçarken geri çekildim ve üzerine çekmeye çalıştığı yorganı kaptım.
"Ananı severim senin, Yağmur. Ver şunu, üşüyorum." elimde yorganla odadan çıkıp merdivenlere dikkat ederek aşağı indim. Arkamdan sesleniyordu. Boğazı ağrımış olacak ki öksürdükten sonra seslenmeyi kesti. Yorganı koltuğa bırakıp mutfağa ilerledim. Uraz'ı kendine getirdikten sonra burayı toplardım sonuçta.
Orkun tencerenin içinde çatalla bir şey karıştırıyordu. İstemede hatırladığım kadarıyla minik bir şeydi şu kahvelerin yapıldığı şey. Orkun bildiğin kazan almıştı, abartıyordum.
"Kırk kişiyi doyurmayı mı düşünüyorsun yoksa ıhlamur yapmayı mı?" elindeki çatalı bana uzattı.
"Ben beceremiyorum ya, gidip Uraz'ın üstünü değiştireyim, sen de bunu hallet" tam gidecekken kolundan tuttum, sendeleyerek geri döndü. Kafası yerinde değildi cidden.
"Ben değiştirdim" salak salak gülmeye başladı.
"Dayanamayıp atladın değil mi çocuğun üzerine?" ağzımı açıp işaret parmağımla kendimi işaret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...