66 - Gözlerine Orman Saklayan Gencin, Zehirli Seçimi

3.5K 276 148
                                    

Kalp atışı durmuş, beyin ölümü gerçekleşmiş hastayı bir daha yaşatamazsın... Eski haline dönmeyen bir şey daha var ki kaybolan güveni bir daha sağlama alamazsın.

Bölüm Şarkısı
Sura İskenderli - Yalanlar
Nahide Babashlı - Benim Hikayem

Kötü bir şeyler olacak hissi beni boğmaya başladığında Edis'e biraz daha sokuldum. Sonmuş gibi sımsıkı sarıldım, o gergindi çünkü Kuzey'in annesinin başına kötü bir şey gelmiş olmasından endişe ediyordu. Kadının tek başına kafeden çıkıp gitmesi mümkün değildi. Evet fizik tedavilerle iyiye gidiyordu ama tekerlekli sandalyeyi kendi başına elleriyle itecek gücü, kol kaslarında henüz mevcut değildi. Yemeğini bile yeni yeni kendisi yemeye başlayan kadının kasları, üzerine oturduğu arabayı itecek kadar iyileşmemişti.

Kuzey götürdü desem, onu en son bir ay önce kafeden yıkılmış bir şekilde çıkıp giderken görmüştük. Edis yine de onun arkasına düşüp aradığında gündüzleri bir motorcunun yanında tamirat ögreniyorken geceleri ise o hep çalıştığı barda çalışmaya gidiyormuş. Umut'u arayıp annesinin nasıl olduğunu, iki günde bir sorduğunu ve hatta annesiyle görüntülü konuştuğunu biliyordum. Fakat yüzyüze hiç konuşmamıştık çünkü hala canı çok yandığı için benim olduğum yerlerden uzak duruyordu. Haklıydı.

Edis alnımdan öpüp kemiklerime dek sarılırcasına beni sardıktan sonra gözlerimin ta içine baktı. "Kafeden dışarı adımını atmıyorsun! Geri geldiğimde burada tekrar sarılacağız böyle, anlaşıldı mı?"

Olduğum yere bir sandalye çekip oturmamı sağladıktan sonra saçlarımın içine ellerini daldırıp yüzümün iki yanına düşmesini sağladı. Ardından anneme ve babasına bakıp kimsenin bize bakmadığından emin olduktan sonra dudaklarını dudaklarıma bastırıp hızla geri çekildi. Bu kalabalığın içinde yaptığı bu yaramazlıkla gözlerimi kocaman açarak hayretle ona baktığımda usulca kıkırdadı. "Çok tatlısın lan!" Kafamı oturduğum yerden kendisine çekip karnına bastırdıktan kollarıyla sıktı. Ayının eniğini sevdiği gibi ettiği muameleyle kaşlarımı çatmış olsamda, kalbim şiddetli sevgisinden sıcacık oluverdi.

"Boğuluyorum mavi adam! Bıraksan mı artık beni?"

Yeniden kıkırdadı, ufacık çocuk gibi yanaklarını sıkmak istedim.

"Seni bırakmam mümkün değil!" Gözlerimin iyice içine baktıktan sonra "Beni çok özle... Buradan bir milim kıpırdarsan bozuşuruz." Benim için endişelenen hali çok sevilesiydi. Uslu bir şekilde kafamı sallayıp şirince gülümserken asker selami verdim. "Git artık canımın içi, haydi bulun gelin şu kadıncağızı." Dediğimde yeniden yaklaşıp yanağıma uzun kokumu içine çeken bir öpücük koyduğunda, Sami Amca'nın boğaz temizleme sesiyle homurdanarak kendisini benden çekerken babasına çatık kaşlarla baktı.

"Sen gitmiyor muydun sevgili oğlum?" Derken Sami Amca olabildiğince masum görünmeye çalıyordu ama değildi.

"İyi aman gidiyorum, onu koru baba." Beni ellleri titreyerek gösterirken babasıyla bir süre bakışlarıyla anlaştıktan sonra bana bir daha bakmadan çıktı gitti. Baksa gidemeyecekti biliyorum. Nedense bugün hiç ama hiç benden gitmesini istemiyordum. Lakin kader ağlarını çoktan örmüş, zaman ise olması gereken şeyleri, yememiz gereken ayvayı çoktan önümüze ısıtıp koymaya başlamıştı bile.

Edis'in arkasından Tuna çıkıp giderken, Melis'in bütün itirazlarına rağmen diğerlerinin arkasına düşen Ali ve nereden çıktığını anlayamadığım Sarp'ın da onlara katıldığını gördüm. Edis'in sırtı gözden kaybolduğu andan sonra içim ayazda kalmış gibi üşüdü. Geriye kızıl kafa, Umut ve ben kalmıştık. Kafenin parlak camlarından dışarıya tedirgince bakarken çok garip bir şey oldu!

KOYU MAViHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin