one : training

1.1K 63 49
                                    

Eğitimde tanışmışlardı. Bu, tüm okul sonrası metalar için bir zorunluluktu ve Taehyung'un ebeveynleri ülkenin diğer ucundan Busan'a babasının işi için daha yeni taşınmıştı. Yeni bir okula ve yeni bir eğitimin yarı yılına adeta fırlatılmıştı ve arkadaş edinmek, onun gibi biri için bile neredeyse imkansızdı.

Taehyung'un birkaç gün içinde öğrendiği kadarıyla, herkesin kendi yeri vardı. Okulda, metalar sınıflandırmaya göre gruplandırılır ve eğitim boyunca nizami bir şekilde sıralanmış gruplar halinde eğitim görürlerdi. Taehyung, onu nereye yerleştireceğini bulmaya çalışan eğitim sorumlusuyla isteyeceğinden daha fazla vakit harcıyordu.

Taehyung bir elementçi değildi, telekinezik değildi, fiziksel olarak aşırı gelişmiş değildi. Onu gelişmiş bir hız ya da güç eğitimine ya da dövüşe dahil etmenin bir yararı yoktu. Taehyung denetleme altında kaymaya başlayacağı, zamanın parmakları arasında bulanıklaştığını hissedeceği kadar gergindi. Yarım saniyeliğine bir kumsala kaydığını düşündü ama sorumlunun ona onaylamazca baktığı plastik sandalyeye dönmeden önce etrafa bakmak için zaman bulamamıştı.

"Hasar kontrolü." dedi sonunda, ağzının etrafındaki çizgiler sertti ve affedici değildi. Taehyung sandalyede kıpırdandı, utanç yanaklarına doğru çıkıyordu. Neredeyse on yedi yaşındaydı, hala bu şekilde kayıyor olmaması gerekirdi.

Daegu'daki eğitim şahsi düzenlemeliydi. Herkes farklı bir şeyde özelleşmişti, uyum ve işbirliği üzerinde çalışmak adına geçici gruplar oluşturulur ve eğitmenler hepsiyle bireysel olarak çalışırdı. Daegu'da, eğer çekim ısrarcı değilse nadiren kayardı; Daegu'da sürekli endişe duymaya ihtiyaç yoktu. Busan'daysa daha çok hapishane gibi hissettiriyordu.

Sorumlunun ona öncülük ettiği eğitim odası küçüktü ve ücra bir yerdeydi, duvarlar, Taehyung'un tek bir saç teline asılan bir çekiş gibi zorlukla hissettiği bir çeşit önleyiciyle güçlendirilmişti. Bundan hoşlanmamıştı, ama şikayet edemezdi.

Göründüğü kadarıyla, Taehyung'un sınıfında sadece bir meta daha vardı, ya da her neyse. Bir omzundan aşağı sarkan çantasıyla odaya adımlamış ve gözleri, birkaç sıradan birinin üstünde bağdaş kurarak oturan ve yüzeyinde aralıksızca parmaklarını tıkırdatan Taehyung'u gördüğünde irileşmişti.

"Selam." dedi Taehyung. Çocuk, orada kimse olmamasına rağmen etrafına baktı, sanki Taehyung başkasıyla konuşuyor olabilirmiş gibi.

"Selam?" Güvensiz görünüyordu, fakat sanki milyon defa yapmış gibi çantasını Taehyung'un yanındaki sıraya attı.

"Kim Taehyung." dedi Taehyung ve elini uzattı bir gülümsemeyle. "Beni nereye koyacakları hakkında hiçbir fikirleri yoktu."

Çocuğun el sıkışması, omuzlarındaki utangaç büzülmeye göre şaşırtıcı bir şekilde sıkıydı.

"Park Jimin." Taehyung bu ismin çağırıldığını geçen birkaç gün içinde duymuştu; cevap daima arkadan gelmişti ve o arkasını dönmeye gerek görmemişti. "Burası oldukça sıkıcı, muhtemelen sen de yakın zamanda sana daha iyi uyan bir yere yerleştirilirsin."

"Şüpheliyim." Taehyung biraz homurdandı. Eğitmenin şimdiye kadar burada olması gerektiği hissine kapıldı. "Sorumlu benden oldukça bıkmış görünüyordu."

Jimin güldü ve Taehyung'un asla gösteremeyeceği bir denge becerisiyle sandalyenin sırtına oturdu. Çok iyi arkadaşlar olacaklarmış gibi hissediyordu.

-

Taehyung, Jimin'in ne yapabildiğini yeni eğitim merkezindeki üçüncü gününe kadar tam olarak öğrenmemişti. Eğitmenlerinin geç kalma alışkanlığı vardı, hiç de burada olmak istiyormuş gibi görünmüyordu ve Jimin'e sanki çocuk onu canlı canlı yiyecekmiş gibi bakıyordu.

it's worth it, it's divineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin