"Size iyi olduğumu söylemiştim."
"Morarmış dudakların ve bembeyaz tenin de öyle söylüyor ya zaten!" Paige'den gelen ani çıkışla yerime sindim. Paige bize gelmiş ve beni zorla hastaneye götürmeye çalışıyordu. Patricia da ona ortak olunca bana pek bir şans kalmıyordu.
"Cidden istemiyorum."
Ama ben de inatçıydım. İstemiyordum bir kere. Hastaneleri sevmezdim. Beni hiçbir güç zorla oraya götüremezdi. Hem zaten sık hasta olup çabuk iyileşirdim. Bu böyleydi.
"Başımda biraz daha konuşursanız bayılabilirim."
Paige ağzına fermuar çekip koltuğa oturdu. Patricia da gözlerini devirerek yine mutfağa ilerledi. Tüm gün mutfakta ne yapıyordu anlamıyordum ama bundan hiç şikayetçi değildi. Ben olsaydım bir saat sonra sızlanmaya başlardım. Ondaki sabır kimsede olmayabilirdi. Yanıma döndüğümde Paige gözlerini kısmış, eli çenesinde beni izliyordu.
"Bir şey mi oldu?"
"Hayır, hayır olmadı." Derin bir nefes aldı. Bir sorun var gibi duruyordu. Daha tanışalı 1 gün olmuştu ama onu cidden kendime yakın hissediyordum. O yüzden buraya çağırabilmiştim.
"Bir sorun var gibi?" Tekrardan bana baktı ama bu sefer bakışında bir tereddüt vardı.
"Bir sorun varsa anlatabilirsin." Tuttuğu nefesi bıraktı ve ellerine döndü. Şu an o kadar gergin görünüyordu ki her an ağlayabilir gibiydi. Ona rahatsızlık mı veriyordum acaba?
"Sana bir rahatsızlık mı veriyorum?" Aniden bana döndü. "Hayır. Hayır, sakın böyle düşünme. Sadece..." Durdu ve yutkundu. "Sadece sana bir şey söylemem gerekiyor."
"Biliyorum daha dün tanıştık ve sen bugün beni evine davet ettin. Bu arada dün tanıştığın birine evini açmak korkunç bir şey ama yine iyisin ki ben kötü biri değilim." Gülüp kafamı salladım. O da güldü. "Madem beni evine çağırdın sanırım bu demek oluyor ki cidden arkadaş olacağız?" Soru sorar gibi bana baktı. Kafamı salladım. Onu cidden sevmiştim.
"Peki, o zaman bunu duyman gerekiyor." Derin bir nefes aldı ve kafasını eğdi. "Atlantis, ben eşcinselim."
Kaşlarımı kaldırdım ama onun dışında yüzümde bir mimik bile oynamadı.
"Yani bunu söylemem lazımdı çünkü arkadaşım olacaksın ve beni istemezsen anlarım. Bu yeni olmaz." Kaşlarım çatıldı. Konuşmadım bir süre. Ne diyeceğimi tartıyordum.
"Şey, ben rahatsız ettiğim için öz-" Elimle onu susturdum. Gülümsedim ve konuştum.
"Paige, kimden hoşlanacağını, kime aşık olacağını, neler yaşayacağını ben seçemem. Ben sadece ne olursa olsun arkanda dururum. Sana saygı duyuyorum ve seni destekliyorum. Her ne olursa olsun da desteklerim. Senden asla utanmam veya sana asla kötü bir söz söylemem. Çünkü bu köü bir şey değil. Seni istememezlik de yapmam çünkü böyle yapmak sadece iğrençlik olur. Ne yaşarsan yaşa, ne hissedersen hisset buna karışamam. Bu senin hayatın, istediğini yaparsın. Ve ben sadece arkadaşın olarak yanında olurum." Gözünde dolan yaşlara gülümsedim ve kollarımı açtım. Hızlı bir şekilde bana sarılmasıyla gülümsemem daha da genişledi. Üstüme düşmesiyle kahkaham yükseldi. Aynı şekilde o da gülerken ne kadar eğlendiğimi farkettim.
Hiç eğlenmediğim kadar eğleniyordum. Hiç mutlu olmadığım kadar mutluydum.
Bunun bozulmasını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlantis| gyllenhaal
Short StoryI can't save us my Atlantis, we fall ♤ Yaş farkı içerir. Rahatsız olacaklar lütfen okumasın, lütfen.