Bir

3 0 0
                                    

Hafif meltemin tenime temas etmesiyle gözlerimi yavaşça araladım. Dizinde yatmış olduğum biricik aşkım anneme baktım. Her zamanki gibi örgüsünü örüyordu. Burnunun üstünde duran gümüş çerçeveli kemik gözlüğü deniz mavisi gözlerini görmemi engelliyordu. Annemden bana geçen iki şey vardı, birincisi mavi gözlerim, bir diğeri ise kum rengindeki saçlarımdı. Gözlerimin rengi sebebiyle annem adımı 'Mavi' koymaya karar vermişti.

"Mavi," dedi annem örgüsünü kendisiyle koltuğun sol kolu arasında ayrılmış özel yere koydu. "Bana söz ver, Mavi."

"Ne için anneciğim," diye sordum hemen.

Annem göz yaşlarını tutamadı. "Mavi'm, seni çok seviyorum ve her zaman çok seveceğim."

Anlamamıştım, öylece anneme bakıyordum.

"Zamanı geldi," dedi içeriye giren adam. "Gel buraya, küçük kız."

"Anneciğim," dedim ve annemin elini tutmaya yeltendim fakat annem elini çekti.

"Git," dedi. "Kurtar kendini, Mavi."

Soru sormama izin vermediler ve beni yaka paça evden çıkarttılar.

"Annem," dedim. "O da gelmeyecek mi?"

Dışarıda duran bir yığın adam bu dediğime kahkahayla gülmeye başladı. "Üzgünüm, küçüğüm."

"Ne için," diye sordum.

"Artık senin bir annen yok," dedi adam ve evimizin içinden annemin çığlığıyla iki el silah sesi sardı bütün sokağı.

*

"Kaldır şu koca kıçını! Sabah oldu, kahvaltımız nerede? Açlıktan ölüyoruz!"

Üvey annem kapımı tekmeliyor bir yandan da söylenip duruyordu. "Seni evden atmamıza ramak kaldı. Kalk artık!"

"Tamam," dedim ve ayaklarımı yataktan sarkıttım. "Hemen geliyorum."

"Cemil'in sabah kahvesi gecikti, söyleniyor. Çabuk olsan iyi olur!"

Üstümdeki sabahlığımı düzelttim, yüzümü yıkayıp, saçlarımı taradım ve kafamı kaldırıp aynaya baktım. Derin bir iç çekip aynadaki yansımama gülümsedikten sonra harika bir gün olacağını umut ederek odamdan çıktım.

"Bu yerden bitme çok olmaya başladı, Binnur," diye söyleniyordu evin en büyüğü Gül Hanım. "Hiçbir işi düzgün yapmıyor, kitap okuyor sürekli, saçma sapan bahaneler uydurup kaytarıyor."

"Günaydın," dedim.

"Ah, iyi insan lafın üstüne gelir," dedi Gül Hanım iğneleyici bir ifadeyle. "İşini yapsan iyi edersin, Cemil yine sabah sabah sinirlendi."

"Hemen efendim," dedim.

Mutfağa girerken Cemil ile çarpıştık. "Ö-özür dilerim Cemil Bey."

Cemil, bana benden tiksinircesine bakıyordu. Gözlerini devirdi ve içeri girdi. "Kahvemi yapsan iyi olur, Mavi. Yoksa o tüm kitaplarını yakarım," dedi işaret parmağıyla şömineyi göstererek. "Ayağını denk al."

"Peki efendim, özür dilerim."

"Nermin olsaydı sabah kahven hemencecik hazır olurdu oğlum," dedi üvey annem Binnur Hanım.

Derin bir nefes aldım ve kahveyi yapmak üzere harekete geçtim.

"Bu sefer," dedi Cemil. "Dibek kahvesi içmek istiyorum."

"Ama efendim, damla sakızlı her zamanki favorinizdi."

"Ne ima etmeye çalışıyorsun, hizmetçi? Dediğimi yap."

"Özür dilerim efendim. Hemen yapıyorum."

"Günaydın, anneciğim," diyerek içeri girdi Elif. "Bugünün postası gelmiş."

"Neler gelmiş," diye sordu Gül Hanım. "Yoksa kabul mektubun mu?"

"Nereden bildin, anneanne?"

"Çünkü hiçbir zaman bu kadar sevinçli olmadın, Elif."

"Ayrıca," dedi. "Yetenek sınavında yaptığım resim çok beğenilmiş."

"Yani," dedi Cemil iğneleyici bir ifadeyle.

"Yani şu Cemil, girdiğimiz iddiayı kazandım."

Cemil gözlerini devirdi. "Pekâlâ ne yapmamı istiyorsun?"

"Dediğim gibi, Mehmet ile evlenmek istiyorum."

"Onun seni sevmediğini daha kaç defa söyleyeceğim, Elif?"

"Anlamıyorsun, sen her şeyi elde edebilecek güçtesin, sen bir Aytekin ailesi varisisin. Ve en nihayetinde onu elde edeceksin."

Bir Mavi HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin