Papatya

11 3 0
                                    

3 sene önce

Yatağın başında oturmuş şefkatli elini tutuyordum. Bu lanet hastalık onu zayıflatmıştı, ondan saçlarını almıştı o ipek kokan saçlarını şimdi öylece birbirimize bakıyorduk hiç bir şey söylemeden. Daha iyisi olabilirdi ama istemedi bunu o seçti bana da seçtiği acıyı yaşamak kalmıştı.

"Anne?" Gözlerimi gözlerinde ki boşluğa sabitledim neydi bu hissizlik.

"Söyle Defne'm" Zayıftı, hissizdi istese onu Amerika'ya gönderir tedavilerin en iyisini yaptırabilirdik ama istemedi. Üç haftadır doğru düzgün bir şey yemiyor, durmadan öksürüyordu.

"Bana yine papatya falı bakar mısın?"

Sözlerini söylemeye gücü yetmiyordu bu yüzden hep susarak konuşuyordu. Başını 'evet' anlamında sallayınca dün getirdiğim demetten bir papatya çıkardım.

"Ne dilemek istersin?" Sesi konuştukça kısılıyordu ve daha çok öksürüyordu.

"Ben içimden diledim, hadi başla." Başını salladı her zaman ki gibi ilk zamanlar böyle değildi öğrendiğinde bile gülüyordu şimdi o gülüşü bir çiçek gibi solmaya başlamıştı. Papatyanın beyaz yapraklarını kopararak teker teker saymaya başlamıştı ki bir anda elinde ki papatyayı düşürdü öksürmeye başladı ama bu öyle normal bir öksürük değildi her zamankinden farklıydı.

"Anne. Anne nefes al." Nefes alamıyordu masada ki bardaktaki suyu uzattım almak isterken ellerinin zayıflığından yere düşürdü. Bana baktı durdu uzunca bir süre gözlerini kapalı tuttu sonra tekrar açtı gözleri dolmuştu.

"Kızım..." zorlanıyordu biliyordum ama ilk defa görüyordum.

"Anne, doktor çağıracağım sen beni burada bekle tamam mı?" Arkamı dönüp kapıya yöneldiğimde kolumdan tuttu. Kalmamı mı istiyordu? Yattığı yataktan kalkmak istedi ama kalkamazdı ki. Doğruldu ve hafifçe sancılar içinde kalktığı gibi yere düşmesi bir oldu. Hemen dizlerime çöktüm o güzel düşünceleri ile yine hangi eylemi gerçekleştirmeye çalışıyordu.

"Ne yapıyorsun Annem?"

"Sana sarılmak iste..." öksürükleri cümlelerini kesiyordu. Bu sefer daha da şiddetle öksürmeye başladı ve ağzından kanlar görüntüsünü belli etti. Ne oluyordu böyle? Annem kucağımda ikimiz yerde öylece duruyorduk öksürmesi kesilince cümlelerini söyledi.

"Defne'm, ömrün gözlerinin içi gibi sonsuz olsun." Gözlerini bir anda kapattı yanağımda ki eli bir anda yere düştü her şey bu kadar ani oluyordu ama olmamalıydı.

"Anne? Anne uyan." Panik dolu sesimle söylüyordum cümlelerimi elimi yüzüne götürdüm hafifçe okşadım her seferinde aynı cümleyi söyleyip duruyordum ama hiç bir cevap alamıyordum.

"Annem." Dedim fısıldayarak ona sarıldım gözlerimden yaşlar birer birer akıyordu durmak bilmiyordu.

Kokusu hala aynıydı, hala portakal çiçeği gibi kokuyordu hala.

"Anne kalk hadi." Panik olmuştum, ağlıyordum bu içimde ki duygu üzüntü değildi üzüntüden ziyade bir şeydi bu boşluk gibiydi hiç bir şey hissetmiyordum hiç bir duygunun yerini doldurmuyordu yaşadığım an. Şimdi ben ne yapacaktım? Nasıl onsuz hayatı yaşayabilirdim ki? Ben daha 14 yaşındayım nasıl onsuz yaşarım?

"Anne." Diye bağırdım bir anda olmazdı olamazdı. Bu yaşadığım gerçekse ölüm bu kadar basitse ne anlamı vardı yaşamın. Bir kez daha tekrarladım bir kez daha bağırdım. Bu bağırışlarımın hiç biri içimdekilere eş değer gelmiyordu. Benim dışarıya bir bağırdığım içimde bin çığlığa dönüyordu. Benim dışarda döktüğüm bir gözyaşı içimde ki fırtınada deniz olup taşıyordu içimden. Bu yaşadığım yaşam değildi bu yaşadığım hiçlikti.

KARANLIĞIMDAKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin