Her sabah olduğu gibi o sabahta dedemin,
- Güneş uyandı, siz hâlâ uyanmadınız!
diye bağırmasıyla tüm ev halkıyla birlikte bende uyandım. Annemle birlikte ahırı temizlediğimiz bir sırada dedem ahırın kapısının önüne geldi ve telaşlı bir şekilde,
- Sakın buradan çıkmayın!
dedi ve ahırın kapısını üzerimize kilitledi. Dedemin bu telaşı beni ve annemi çok şaşırtmıştı. Annem ahırın ahşaptan yapılmış duvarlarının boşluklarından dışarı baktığında, okula ilk başlayacak çocukları tespit eden devlet yetkililerini görünce, dedemin bunu neden yaptığını anlamıştı ama ben hiçbir şeyden habersiz bir şekilde annemi izliyordum. Neler olduğunu sorduğumda,
- Deden seni okula göndermemek için yetkililerden saklıyor.
Hemen yüzümü tahtaların arasına gömdüm.
- Buradayım, buradayım, okula gitmek istiyorum,
diye bağırmaya başladım. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; sesim onlara ulaşmıyordu. Kısa süre sonra nenem ahırın kapısına geldi.
- Ne bağırıyorsun köpek soyu, deden duyarsa gebertir seni.
dedi ve susmam için ahırın kapısına sert bir şekilde vurdu. Yüzümü ahırın kapısından uzaklaştırdım, hayvanların altlarına attığımız saman balyasının üzerine oturdum ve ağlamaya başladım. Nenem ahırın kapısından ayrıldıktan sonra annem, bana uzun uzun baktı. Annemin unutamadığım bakışlarından biriydi bu. Sonra bir anda delirmiş gibi eline aldığı kürekle ahırın diğer kısmındaki tahtaların çivilerine vurmaya başladı. Ne yaptığını anladığımda yerimden kalktım, ineklerin sütünü sağdığımız bakracı elime aldım ve çivilere var gücümle vurmaya başladım. Birkaç dakika içinde, benim geçebileceğim kadar küçük bir tahtanın çivilerini söktüğümüzde annem, küreği elinden attı, tahtayı bir hışımla çekip aldı. Annemin yüzüne kısa süre baktım ve küçücük delikten çıktım. Evimizin arkasındaki toprak yükseltiye saklandım. Eve ne giren vardı ne de çıkan. Birkaç dakika sonra dedem kapının önüne geldi, çevreyi kolaçan ettikten sonra evin içindeki neneme bağırdı.
- Çıkart şunları!
Kısa süre çevresine bakan dedem evin içine girdi. Adamların çoktan gittiğini anlamıştım. Evimizin diğer köylere giden tek yolu vardı. "kesin bu tarafa doğru gittiler" diye düşündüm. Hiç vakit kaybetmeden koşabildiğim kadar hızlı koşmaya başladım. Evimizin kapısından çıkan nenem avazı çıktığı kadar arkamdan bağırdı.
- Domuzun dölüne bak, gel çabuk buraya.
Arkama bakmadan koşuyordum. Ne kadar koştuğumu bilmiyorum ama iki güzel giyimli adamı gördüğümde soluk soluğa kalmıştım. Hemen önlerine geçtim ve durmalarını sağladım. Adamlar beni bu şekilde gördüklerinde önce ne olduğunu anlamadılar.
- Ben okumak istiyorum.
dedim ama nefes almakta zorlandığım için ne dediğimi anlamadılar. Birkaç saniye sonra nefesimi kontrol ettim.
- Amcalar, ben okumak istiyorum.
Adamlardan biri önüme doğru eğildi. Yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı.
- Sakin ol kızım, okumak istersen tabi ki okursun.
İki adamın da yüzüme baktığı sırada dedemin koşar adımlarla geldiğini gördüm. Adamların arkasına saklandım.
- Dede, ben okumak istiyorum.
Dedemin bana o zaman ki bakışını hiç unutmadım. Fırsatı olsa beni oracıkta öldürebilirdi ama ben adamların arkasına iyice sinmiştim. Dedem;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...