Bölüm 40

42 5 0
                                    

Lucifer, Vonter ve Karantulara ormandan çıktıktan birkaç km sonra kamp kurmalarını emretti. Bu akşamı burada geçireceklerdi. Zaten Yortu Dağına 1 günlük yol vardı. O da insan gücü ile. Yarın gün içinde dağa yakın bir yere yerleşirler ve oradan savaşı yönetebilirlerdi.

Tirat ise kampa yakın bir yerde bir uçurum kenarına ilişmiş, Lucifer'ın onu küçük düşürdüğü o anı düşünüyordu. Bu hareketlere daha fazla izin veremezdi. Ancak Lucifer bu dünyanın en kötüsü ve neredeyse en güçlüsüydü. Dünyaya kötülük hakim olacaksa, bu Lucifer olmadan olamazdı. Bu savaş bitene kadar, susmaya ve idare etmeye karar verdi. Sonra tahta çıkanın kim olacağı belli olmazdı nasılsa... İçinden kahkaha atarken, bir anda kendi kahkahasını dışarıdan da duydu. İstemsizce katıla katıla gülüyordu. Lucifer onun ne haltlar karıştırdığını görebilmek için çalıların arasına gizlenmişti. Ama onun bu halini görünce geriye dönüp yürürken içinden;

-"Bu şizofren ile savaşa girecek kadar yaşlandım demek ki? Bu askerleri bu dangalak asla yönetemeyecek..." dedi. Tirat ise gülmekten gözlerinden akan yaşı silmekle meşguldü.

Layris, bu sabah Tria ve Alinda'ya savaşa kendileri ile gelemeyeceklerini söylemek için odalarına doğru ilerliyordu. Bir noktada Dark ile karşılaştı. Dark da İris'i ziyaret etmeye gidiyordu. İki adam da savaştan daha zor anlar yaşayarak, koridorlarda ilerlediler. İris'in kapısının önüne gelen Dark derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı. O içeri girdiğinde Layris yürümeye devam etti. Kızların kapısına geldiğinde Tria hırsla kapıyı açtı. Layris'in gözlerini gördüğünde, yüzündeki kızgınlık kendini rahatlamaya bıraktı. Bu adama her bakışında yüreği pırpır ediyordu. Sonra kendisini toparladı. Patlar gibi konuştu;

-"Sevgili Komutan... Demek bizi almadan gideceksiniz öyle mi?" Layris şaşkındı. İçeriye doğru baktığında Alinda'nın da aynı şaşkınlıkla bakakaldığını görebiliyordu.

-"Tria bunu sana kim söyledi, öğrenebilir miyim?"

-"Kimse söylemedi. Bizzat sen söyledin?"

-"Tria şakanın sırası değil. Bunu konuştuğumuz insanlar müttefiklerimizin liderleri. Saklı kalması konusunda anlaşmıştık. Bunu sana söyleyen kişiye ne kadar güvenebilirim. Bilmem gerekiyor. Söyler misin lütfen"

-"Komutan sen söyledin diyorum. Beni duymuyor musun?"

-" Tria sana söylemediğime eminim"

-"Komutan hepinizi duyuyorum. Özellikle seni o kadar net duyuyorum ki, sanki beyninizin kapıları bana sonuna kadar açık" Alinda hemen gülerek lafa girdi;

-"Bir tek beyni olsa, kalbi de öyle" Tria utanarak ablasına döndü ve;

-"Alindaa lütfen söylemeden de bunu duyabilirdim."

-"Ayyy ne bileyim Tria ben bir meleğim, yeteneklerim belli. İşte görünmez olabiliyorum, ne bileyim uçabiliyorum falan. Senin işler biraz karışık, alışmam uzun sürebilir." dedikten sonra elini ağzına götürüp kıkırdamaya başladı.

Bu kadar önemli bir konu arada kaynayıp gitse de Layris de kocaman gülümsedi Alinda'ya. Sonra;

-"Alinda bu değişikliklerden bizi de haberdar edersen, tedbirimizi alırız en azından. Bilmediğim başka değişiklikler var mı Tria?"

-"Var. Dün Dev ile konuştum"

-"Nasıl Dev yukarıdaki düzlükte. Oraya gittiğini söyleme sakın!"

-"Hayır gitmedim Layris, sadece ona seslendim ve beni duydu. Duymak ne kelime sohbet ettik bile."

-"Ne yani aynı Kemun gibi telepatik bağlantı mı kuruyorsun?"

-"Evet galiba. Bir dakika... Durun... Dev duyuyorum, neler oluyor?" sessiz geçen birkaç dakikanın ardından Layris dayanamayarak,

-" Ne oluyor Tria, Dev ne diyor"

-"Gelmişler Layris... Aşağıdaki vadidelermiş. Çalılıkların arkasına yerleşiyorlarmış. Bir grup dağın tepesine ilerliyormuş. İlerleyen grupta ateş gibi yanan bir adam ve siyah giyimli yüzü bembeyaz bir adam varmış. He bir de son derece çekici ve bol dekolteli bir kadın. Sanki baloya gider gibi giyinmiş."

-"Kahretsin, Lucifer ve Lilith de buraya kadar gelmiş." Dedi Layris. Alinda korku ile gözlerini pörtleterek ;

-"Eyvaahhh savaş başlıyor.." diyerek derme çatma dolabın arkasına saklandı. Bu çığlıklara odaya toplanan tüm liderler ve Kahin, olanları tek bir ağızdan öğrenmiş oldu. Tria'dan...

Dev mağara girişine inerek kendini saklayacak bir dağ bulmuş oldu. Ama burası onu uzun süre idare edemezdi. Elbette ki keşfe çıkacaklardı. Burada kalırsa belki de herkesi ele vermiş olacaktı. Bu yüzden Tria'dan ya da Kemun'dan haber bekliyordu. Haber gecikirse ve mecbur kalırsa, gözünü kırpmadan üstlerine gidecekti. Ne pahasına olursa olsun, bu dünya için umut olan bu insanların ona olan güvenini boşa çıkaramazdı. Kafasını kaldırarak yukarıya ilerleyen gruba baktı. Savaşın olacağı düzlüğü loca gibi gören bir tepenin üzerine yerleşmişlerdi. Karşı cephede kaldığından Karantular onların etrafında uçuyordu. O sırada Tria'nın sesini duydu.

-"Dev beni duyuyor musun? Neredesin küçük şey." Kıkırdamalarını duyuyordu. Sonunda cevap verdi Dev;

-"Tria, akıl sağlığımdan şüphe duymaya başladım. Sen eğleniyor musun? Bana mı öyle geliyor?"

-"Evet canım Devcim . Eğleniyorum. Çünkü kimsenin gizlisi saklısı kalmadı hepsi bende. Ayy neyse beni dinle, alınan karar şu. Kendini tehlikeye atacak hiçbir şey yapmadan, mağara girişinin önünden aşağıya ineceksin. Eğer sen savaşa girersen, biri seni düşürürse hepimiz altında kalıp ölebiliriz. Bu yüzden, senden rica ediyorum hemen aşağıya inip buradan uzaklaş. Aklımın seninle uğraşmasını istemiyorum. Güvenli bir yer bul. Ve orada kal."

-"Ne yani bu kadar yol geldikten sonra sizi bırakmamı mı istiyorsunuz? Asla gitmem. Dikkat ederim, ben düşmem Tria. Lütfen..."

-" Sen bu hayatta gördüğüm en cesur, en tatlı Devsin. Hmmm. Gerçi gördüğüm tek Devsin ama olsun. En kahraman ilan ediyorum seni."

-"Prenses sen beni çocuk gibi kandırabileceğini mi sanıyorsun. Tamam biraz aşağıya ineceğim. Ama gerekli gördüğüm yerde girerim haberin olsun"

-"Devv dur! Hayır dedim sana. Duyuyor musun" Dev duymasına rağmen cevap vermedi. Çünkü planını yapmıştı. Yavaşça aşağıya doğru ilerledi ama uzaklaşmış sayılmazdı... Biliyordu bu gece saldırı başlayacaktı. Ve onları asla yalnız bırakmayacaktı.

YENİ DÜNYA - IRKLAR SAVAŞI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin