Yanık izi geçmiyor, yakmayın.
...
Üç ay..
Bahar gelmiş, çiçekler açmış, kuşlar dallarda cıvıldaşmaya başlamışlardı.
Hatice'nin ineği yavrulamış, danası boş arazide bir o yana bir bu yana taze otların tadını çıkarıyordu.
Melike, çiçeği burnunda anne adayı..
Hatice, Ali'nin içine gömülen sessizliğe çözüm arayışında.
Ali ise araya sıkışan ruhuna ilaç aramakta.
..
Melike, eşeğin sırtına yüklediği odunu indirmeye çalışan Kadir'in yanına vardı. Elindeki ayran dolu sürahiden bardağa boşalttı. Terle dolmuş alnını sildi Kadir, uzatılan ayran bardağını yudumladı.
"Bugün nasılsın, daha iyi misin?"
Melike'nin, bulantıları artmıştı. Kendisi şüphelense de emin olmadan Kadir'e diyemezdi.
"İyiyim. Şu sıralar daha iyiyim. Üşüttüm herhalde. Mevsimler de değişiyor ya."
Kadir bardağı kenara koydu, ayağa kalktı;
"Neyse bir posta daha getireyim. Akşam olmak üzere."
Kadir'in uzaklaşmasıyla koşar adım Tülay'ın kapısını çaldı Melike. Zülfiye'ye seslendi;
" Zülfiye Zülfiye ?"
Cama çıktı Zülfiye;
"He bacım ne oldu. Kız yukarı gelsene ?"
Sağa sola baktı Melike, eliyle aşağı gelmesini işaret etti. Yanına gelen Zülfiye'yi kolundan tutarak evin altındaki odunluğa doğru götürdü;
" Zülfiye ben sana bir şey dicem ama utanıyorum."
Zülfiye Melike'nin kızaran yüzüne doğru baktı;
" kız desene ya. Ne oldu ?"
Melike, elini karnına doğru götürdü;
"Zülfiye ben.. ben.. ben şey ben galiba hamileyim."
Zülfiye ağız dolusu kahkaha attı:
" gerçek mi kız. Gerçek mi diyorsun?"
Utanmış yüz ifadesiyle yere eğildi. Zülfiye sıkı sıkı sarıldı arkadaşının boynuna.
Ellerini tuttu Melike'nin;
" kardeşim canım arkadaşım. İnşallah böyle bir şey vardır ve sen anne olursun. Çünkü annelik sana çok yakışacak. "
Tüm sevinciyle etrafında döndürdü Melike'yi;
" ya Kadir'in bunu duyduğunu düşünsene. Aman allahım"
Melike eliyle ağzını kapattı;
" sus kız. Şu an hiçbir şey belli değil. Emin olmadan kimseye demeyelim."
Başıyla onayladı Zülfiye;
"Peki şimdi ne yapacağız? Nasıl öğreneceğiz?"
Odunluğa sağa sola döndü Melike, Zülfiye'ye;
"Hastaneye gidip test yaptıralım."
Olur dedi Zülfiye.
Yüzünde çiçek açtıran tebessümüyle eve geldi Melike. Hatice sobanın başında sabahtan yoğurduğu ekmek hamurunu guzineye atıyordu. Melike, süt kovasını süzgece boşalttı. Kapının açılmasıyla kapıya doğru yöneldi. Elinde birkaç poşetle Ali gelmişti. Melike poşetleri aldı, Ali montunu askıya astı.;
" kızım anan nerde?"
" mutfakta"
"Kadir peki?"
Poşeti yere koydu;
"Odun getirmeye gitti. "
Kapıdan sesleri duydu;
"Aha da geldi,"
Ali mutfağa doğru geçti, Melike kapıya çıktı.
Ali divana oturdu, ellerini ovmaya başladı. Hatice'ye seslendi;
" Hatice sana bir şey diyeceğim."
Elindeki bezle sobanın kapağını açtı;
"Söyle Ali'm"
Ali ağzında bir şeyler geveledi. Ama kelimeleri bir türlü birleştiremedi.
Ellerini yüzünde gezdirdi;
"Şey..."
Kapının örtülmesiyle irkildi. Melike ve Kadir içeriye girdi.
Kadir, elindeki sefer tasını mutfak tezgahına koydu. Melike, Hatice'nin önündeki hamur teknesini yerden kaldırdı.
"Ee Ali de bakalım. Ne diyeceksin."
Kadir su bardağı ağzında Ali'ye döndü;
"Ney diyecekmiş."
Ali, Kadir'in suratındaki o kızgın ifadeyi farketti;
" He şey diyecektim. Balık aldım da, Melike kızım balık poşeti nerde?"
Melike, dolaptan poşeti çıkardı.
Hatice;
"Bu muydu? Melike temizle yavrum. Kokmasın da yiyelim."
"Tamam anne."
Kadir, bakışlarını Ali'nin yere düşen gözlerinden ayırmadı bir süre.
Melike, eli ağzında tuvalete doğru koştu. Kadir, telaşla Melike'nin peşinden koştu.
"Canım, iyi misin? Doktora gidelim mi . Kaç gündür böylesin."
Melike, yüzünü yıkadı. Havluyla kurularken;
"Kadir, şey ben sana bir şey diyeceğim."
Kolundan tutup odaya doğru çekti;
"Ama söz ver sakin kalacaksın. Kimseye bir şey demeyeceksin."
Kadir, telaşlı bir ses tonuyla;
"Melike desene bana. Yüreğim ağzıma geldi."
Kadirin elinden tuttu, yatağa oturdular. Elleriyle Kadir'in yüzünü kendine çevirdi. Buğulu sesiyle ve dolan gözleriyle Kadir'in elini karnına doğru götürdü;
"Galiba sen baba olacaksın."
Melike'nin yüzüne diktiği gözlerinden aşağı bir kaç damla süzüldü. Ellerini Melike'nin karnında birleştirdi.
Başını aşağıya doğru indirdi, kulağını karnına koydu. Sonra başını kaldırdı, Melike'yi göz kapaklarından öptü;
" gönlümün gördüğü gözümün gördüğünden daha hayırlıymış. Seni yüreğime yar diye yazan Allah'a hamdolsun. "
Sarıldı boynuma ağladı.
Hatice'nin sesiyle toparladılar kendilerini.
"Hadi yemek hazır."
Melike, parmağıyla sessiz ol der gibi ;
"Şişşşt tamam mı ?"
Gülümsedi Kadir tamam der gibi.
Hep birlikte huzurla sofraya oturdular. Herkes doymak için oturdu o sofraya ama Ali aç kalktı o sofradan.
Selma, Ali'ye bir hafta mühlet vermişti. Ali söylemezse tapuyu geçirmezse Selma Hatice'nin karşısına çıkacaktı.
...
Zülfiye ve Melike apar topar hastane için buluştular. Dolmuşu beklerken, önünde duran arabadan üç beş kişi indi. Melike'nin kollarını tutup çekmeye başladılar. Zülfiye'nin çığlıklarına Kadir fırladı kapıya. Koştu yalın ayak. Kalabalığın arasına daldı. Havada uçuşan yumruklar Kadir'i yerlere düşürdü. Karnına yediği tekmelerle toparlanamadı. Hatice ve Ali ortalığa daldılar, Hatice eline aldığı baltayı sağa sola sallamaya başladı.
İnsan yığınının arasından Adem, elindeki silahıyla sıyrıldı. Melike'nin alnına dayadı silahı. Kadir Melike'nin önüne geçti. Hatice Adem'in eline daldı, o esnada silah patladı.
Ortalık bir anlık sessizliğe boğuldu. Herkes üzerini kontrol etti, kurşunun kime isabet ettiğini aradılar.
Kadir, elini sol tarafına koydu. Yavaş yavaş yere yığıldı. Sağa sola ayrıldı kolları. Melike yanına oturdu, Kadir'in elindeki kanı gördü;
"Aman allahım. Kadir kadir.. "
Kadirin yüzünü ellerinin arasına aldı;
" Kadir kurban olduğum ne olur gözlerini aç. Kadir.... kadirrrr."
Melike'nin çığlıkları gökyüzünü yardı adeta. Adem elindeki silahı boşluğa doğru fırlattı geldiği arabaya binip tozu dumana kattı. Hatice çığlıklarıyla Melike'ye eşlik etti. Ali tek ayağının güçsüzlüğüne dayanamadı yere yığıldı.
Kalabalığı yararak geldi, Kemal;
"Kadir mi vuruldu?"
Salih, dedesinin eskiden bozma torosunu aldı, Kadir'i arabaya bindirdiler. Melike ve Zülfiye arabaya bindiler.
Melike, başındaki yazmasını Kadir'in yarasına bastırdı;
"Rabbim,bizim için yazılmamış bir kaderi yaşatma. Ne olur yavrumun açmamış çiçeğini soldurma."
Kadir'in yüzünü sildi, eğildi yanaklarından öptü;
"Kadirim, yuvam dediğim ne olur gitme ne olur bizden gitme. Beni bu dünyada çaresizliğe gömme."
Salih kapıyı açtı, acildeki doktorlar Kadir'i sedyeye aldılar. "Açılın açılın..."
Koridoru inletti sesler.Belki de hayatın en zor bekleyişiydi.
Hatice, Adnan'ın patpatının önünü kesti. Patpatın arkasına bindi ve hastaneye geldi. Melike'yi buldu.
Melike Hatice'nin omzuna başını koydu. Hatice Melike'nin saçlarını okşadı.
Üç saatlik beklemenin ardından ameliyathanenin kapısı aralandı. Melike ve Hatice koşarak doktorun yanına vardılar;
"Doktor bey nasıl Kadir nasıl?"
Doktor ağzındaki maskeyi indirdi;
"Sakin olun. Hastanın neyisiniz?"
Melike elini bağrına bastırıp;
"Ben eşiyim."
Doktor;
"Sakin olun hanımefendi. Eşiniz gayet iyi. Hayati tehlikeyi atlattı. Birazdan odaya alacağız. "
Hatice'ye sarıldı, hüzünlü gözleri sevinç yaşları döktü.
Kadir'i odaya aldılar. Melike doktorun izniyle yanına girdi;
" kadirim."
Kadir uyuyordu. Melike elini tuttu;
"Rabbime hamdolsun. Seni yavruma ve bana bağışladı. "
Kadirin elini öptü;
"Uzun bir aradan sonra nefes almak gibi. Bu yaşamak değil bu uzun soluklu bir düğümdü. Ellerin, ah bu ellerin... ilk günkü gibi sımsıcak."
Kapıyı araladı Zülfiye, parmağıyla gel dedi.
Kadirin elini usulca örtünün altına koydu. Kapıyı kapatıp çıktı. Zülfiye;
"Melike, bak Kadir iyi. Yakında da uyanacak. Hazır hastaneye gelmişken test yaptıralım mı?"
Melike, Kadir'in odasının kapısına doğru baktı. Başıyla olur diyebildi.
Hatice hava almak için bahçeye çıktı. Ellerini koynuna doladı. Önünde duran taksiye doğru baktı. Bir kadın ve kucağında bir bebek.. Kadın bir yandan ağlıyor bir yandan da yardım için bağırıyordu. Hatice telaşla kalktı yerinden kadına doğru yürüdü.;
"Bacım ne oldu yardım edeyim sana. "
Kadın Hatice'ye baktı, yüzünü ezberlemeye yeminli gibi;
"Gerek yok."
Kucağındaki küçük yavruyla acil kapısından giriş yaptı.
Hatice gerisin geriye yerine oturdu;
"Hayret bir şey."
Melike tahlil yaptırdı. Şimdi sıra beklemedeydi.
Hatice. Hemşirenin Kadir'in uyandığını haber vermesiyle hızlı adımlarla odaya girdi. Yavaş yavaş gözlerini açan Kadir'e;
"Ohh yavrum, anasının kuzusu. İyisin demi. Ağrın var mı?"
Başını sağa sola salladı Kadir, hafif bir yutkundu;
"Yok anam. İyiyim hiçbir şeyim yok. Melike Melike nerde?"
Gözleri Melike'yi aradı. Hatice;
" burda yavrum. Hava almaya gitmiştir gelir şimdi."
O arada Melike odaya girdi, çömeldi Kadir'inin yanına;
"Kadir'im nasılsın, iyi misin He, ağrın var mı?"
Kadir, gülümsedi;
"Korkmayın gayet iyiyim. Merak etmeyin."
Doktor odaya girdi;
"Geçmiş olsun Kadir bey. Nasıl hissediyordunuz bakalım. "
"İyiyim doktor bey."
Doktor elindeki dosyayı inceledi;
"Ameliyat gayet başarılı geçti. Bakıyorum siz de iyisiniz. Bir haftaya taburcu olursunuz. Ama birkaç gün misafirimizsiniz."
Gözleriyle onayladı Kadir. Doktor;
"Geçmiş olsun. Hanımlar sizde hastayı çok yormayın. "
Odadan çıktı.
Hatice ve Melike Kadir'in dinlenmesi için odadan çıktılar. Hatice Ali'ye haber verdi. Hatice ve Melike birlikte bahçeye çıktılar. Zülfiye eve gitmiş, Ali'ye durumu anlatmıştı.
Melike, çay almak için kantine gitti. Bankta yalnız oturan Hatice'nin yanına Kemal geldi. Hatice Kemal'i umursamadı. Kemal;
"Yenge. Kadir nasıl oldu?"
Yüzünü karşıya çevirmiş halde, cevap verdi Hatice;
"İyi şükür."
Onlar konuşurken kucağındaki bebeğiyle o kadın çıktı kapıdan. Kemal felaketin habercisiydi;
"Ooo Selma sen de mi bardaydın?"
Selma, uyuması için kucağında yavrusunu sallıyordu;
" nasılsın Kemal abi, ne işin var burda?"
Kemal, ayağa kalktı Selma'ya doğru ilerledi;
"Bizim yeğen Kadir vuruldu da onun yanına geldim."
" geçmiş olsun iyi mi?"
İyi iyi uyandı."
"Oh iyi"
"Neyse abi çocuk durmuyor. Ben gideyim."
"Tamam"
Kemal tekrar Hatice'nin yanına oturdu;
"Yenge bu kadını tanıyor musun?"
Hatice sanki yanında oturan Kemal'i in varlığından habersiz gibiydi. Kemal aradığı fırsatı bulmuş gibi;
"Bu kadının çocuğu Kadir'e çok benziyor biliyor musun?"
Hatice, Kemal'in onu kızdırmaya çalıştığının farkındaydı. Duymamaya devam etti;
"Ne yeri ne zamanı Kemal. Var git yoluna."
Kemal arı kovanına çomak sokmaya niyetliydi;
"Ali'ye sordun mu ilçede nerde kalıyormuş. Hafta da üç beş gün gelmiyor köye. "
Hatice kafasını Kemal'e doğru çevirdi;
"Kemal Allah aşkına git kardeşim. Burası ne yeri ne zamanı?"
Kemal istediği cevabı alamamanın verdiği o öfkeyle yerinden kalktı;
"Sen beni dinleme bakalım. Eve gidince Ali'ye sor bakalım. Selma kim, çocuğu kimden?"
Hatice öfkeyle kalktı yerinden, Kemal'e;
"Sen ne geveliyorsun ağzında. Neyi ima ediyorsun bana."
Kemal, ellerini cebine koydu, geri geri yürümeye başladı;
"Ben diyeceğimi dedim yenge. Sen git Ali'ye sor. Selma kim diye."
Kemal'in dediği Hatice'nin aklına kurdu düşürmüştü. Bir an önce Ali'ye gidip duyduklarını soracaktı. Ama önemli olan şu anlık oğluydu. Kadir taburcu olsun başka bir şey istemiyordu. Melike çay bardağıyla Hatice'nin yanına geldi. Hatice Melike'ye;
"Kızım sen mi duracaksın Kadir'in yanında."
Melike ne olduğunu anlamamış halde;
"Müsaadenle ben kalırım anne."
Hatice;
"Tamam kızım. Sen kal yarın da ben kalırım. Şimdi eve gideyim Ali yalnız. Daha fazla telaşlanmasın. "
Yanaşan arabadan Selim indi. Hatice'nin elinden öptü;
"Ancak yetişebildim Hatice anne. Nasıl Kadir, uyandı mı?"
Hatice Saçlarını okşadı Selim'in;
"Uyandı oğlum uyandı. Gel ben seni yanına götüreyim."
Melike'ye döndü;
"Sen de gelecek misin kızım?"
Melike, ellerini ovuşturup;
"Şey anne siz gidin. Ben biraz daha kalacağım."
"Tamam kızım."
Hatice'yle Selim Kadir'in odasına doğru ilerlerken Melike sonuçları almak için laboratuvara gitti.
Hatice odaya girmeden Selim'i kolundan tutup kenara çekti;
"Selim, sana bir şey soracağım ama aramızda kalacak ve bana yalan söylemeyeceksin."
Selim şaşkın vaziyette;
"Ne oldu Hatice anne."
Elinden tutup karşısında duran sandalyeye oturdu;
"Bak oğlum. Az önce Kemal bardaydı. Saçma sapan şeylerden bahsetti. Kadir babasının iş için vardiyalı çalıştığını söyledi. Babanın okulunda çalışyor demi Ali. "
Selim, felaketin farkındaydı. Hatice sorduğu sorunun cevabını biliyor gibiydi;
" şey Hatice anne ben ne diyebilirim ki. Sen niye Ali amcaya sormuyorsun ki?"
Hatice dertli dertli;
" oyyy Selim oy sen Ali amcanı tanımıyor musun? Sorsam der mi bana. Eğer Kemal'in dedikleri doğruysa, bunu dilim diyor da yüreğime doğru demek istemiyorum. "
Selim, dizlerine doğru eğildi yüzüne baktı;
"Annem, bak sana anne diyorum. Kimin ne dediğine bakma. Sen git Ali amcaya sor. En iyisini en doğrusunu ondan duy. Kaç yıllık kocan, eminim bir açıklaması vardır."
Başını salladı Hatice;
"Haklısın oğlum haklısın. Beni eve kadar götürür müsün?" Araba bulamam bu saatte. Götürür gelirsin, Melike de tek kalmamış olur."
"Olur ." Dedi Selim.
...
Kapıyı açtı, divanın üzerinde uyuyakalan Ali'yi gördü. Hatice'yi karşısında görünce yerinden kalktı Ali;
"Hatice sen misin. Ne oldu Kadir nasıl oldu?"
Hatice usulca divana çömeldi;
"Uyandı, şimdi iyi. Melike'yle Selim yanında. Birkaç güne taburcu olacak."
Derin bir oh çekti Ali.
Hatice ayağa kalktı. Tezgahta duran demliği eline aldı, doldurmak için musluğun önüne koydu. Ali'ye döndü;
"Ali sana bir şey soracağım ama dürüst olarak cevap vereceksin."
Ali anlamıştı, Hatice soru soracaksa cevabını bildiği bir soruydu;
" söyle Hatice'm."
Demliği sobanın üzerine koydu;
"Kemal. Kemal bugün yanıma geldi. Bir şeyler geveledi. Doğru olmadığını biliyorum ama senden duymak istedim."
Bu sefer iş işten geçmişti, ok da yaydan çıkmıştı. Ali'nin buradan dönüşü yoktu. Ya söyleyecekti ya da kendini öldürecekti. Başını önüne doğru eğdi, yanına oturan Haticeye;
" bir anlık hataydı be hatcem. Ne yaptımsa kendime olan öfkemden yaptım. "
Hatice, içine akıttgı gözyaşını artık dışarı bırakmıştı;
"Niye Ali niye? Bu ev bu duvarlar bu yuva az mı geldi sana. Hadi beni geçtim oğluna nasıl yaptın bunu. Hani ben anne olamadım öksüz yavrum dedin, peki sen öksüz yavrunu nasıl yetim bıraktın?"
Ali, hıçkırıklarını daha fazla bastıramadı;
"Öldüm Hatice ben, her gece öldüm. Benim ölü bedenime örttün o yorganı. Ben yaşam nedir bilemedim o günden sonrA."
Hatice ayağa kalktı. Öfkesini içine gömmüştü, zaten bağırmanın ne anlamı vardı;
"Çocuk peki, ya o bebek."
Ali daha da hıçkırıklara boğuldu:
"Benim...benim kızım."
Yorgunluğunu sesine yükledi Hatice:
"Tamam. Ben odaya geçiyorum."
Ali yaşadığı şoku Hatice'nin sessizliğiyle ikiye katladı;
"Hatice bir şey demeyecek misin?"
Sessizce kapıyı kapattı Hatice;
"Uyuyacağım."
...
Yorulmuşum, viran oldu aha bu gönlüm.
Ne olmuş bana, inceden yıkıksam. Toparlanmam mı sandın. Kendi kendime bağırırım, yine de duyurmam sana çığlıklarımı. Şu gönlüm, içime sığmayan şu gönlüm ne yaptığını unutur belki ama bu hissettiklerimi asla unutamaz. Şimdi omuzlardaki yükü indirme vakti. Çünkü ben yaslanılmaya layık değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ince, çizgi bir yol.
Ficción General.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür vardı sanki. Sahi kaç milyon adıma denk gelir kalp atışları. Kaç insan dayanabilir yırtılan ayaklar...