44. BÖLÜM
O gece gözlerimi hastanede açtığımda neredeyse herkes baş ucumdaydı. Babam, Merve abla, Güven, Ayaz ve çocuklar. Eren bile oradaydı. Yaraları benim yaralarımdan daha iyi durumdaydı. Yine de onu o halde görmek kötüydü.
Ben uyanana kadar Ayaz babama bazı şeyleri değiştirip benim yüzümden oldu diyerek bir açıklama yapınca babam Ayaz'ı hastaneden kovmaya çalışmış, bu sebeple Ayaz uyandığımı görür görmez gitmek zorunda kalmıştı. Babam bizim tekrar birlikte olduğumuzu bilmediği için o çocuktan ayrılacaksın diye tutturmadı ama Ayaz'a olan nefreti katlanarak arttı.
Başımıza gelen her olayda ben polise şikayet etmek isterdim Ayaz da bana engel olmaya çalışırdı ancak bu son olayda tam tersi oldu. Ayaz İsmail'i şikayet etmek istedi ama ben engel oldum çünkü İsmail'i polise bildirmem demek Ayaz'ı bildirmem anlamına geliyordu. Bu yüzden yapamadım.
İki gece hastanede kaldıktan sonra taburcu oldum ve iki gün de evde dinlendim. Bu süreçte Ayaz evime gelmek istese de ben gelmesine izin vermedim. Babam evde olmasa bile Güven de Ayaz'a öfkeliydi ve henüz kardeşinin ölüm olayında anlattıklarıma rağmen Ayaz'ın masum olduğunu düşünmüyordu. Üzerine bu olay da eklenince her şey daha kötüye gitti. Ayaz'ı görüşmediğimiz her gün arayıp iyi olduğuma ikna etmeye çalıştım. Kendini suçlamaktan asla vazgeçmeyeceğini biliyordum. Çocuklar da onları dövüp not bırakan kişinin İsmail çıkmasına şaşırıp yaşananlara bir anlam verememiş olmalıydılar. Onlar ile hastane dışında yüz yüze konuşma fırsatımız olmamıştı henüz. Bu olayda büyük zararı gören kişi ben olmuştum ve oyunu kaybetmiştik.
Bugün kendimi daha iyi hissettiğim için okula gidecektim. Bandajlarıma dikkat ederek üzerimi giyip, Merve ablanın tekrar düzeltmek için biraz daha kısalttığı saçlarımı taradım. Kısalan saçlarım artık umurumda değildi, kazıtsam bile umursamayabilirdim çünkü Ayaz artık yanımdaydı. Kırılan bir kemiğim olmadığı için şanslıydım çünkü alçı ile uğraşmak istemiyordum, üstelik balo da yaklaşıyordu. Tırnağı sökülmüş parmağımda artık daha az sızlıyordu. Anneme olanları da henüz babama anlatmaya cesaret edememiştim çünkü iki tane acı olayı kaldıramamasından korkuyordum.
Okulda Çınar ve Ebru telefonda konuşmuş olmamıza, hastanede benim bu halimi görmüş olmalarına rağmen sınıfa girdiğimizde ilk gördükleri anki telaşla yanıma gelip nasıl olduğumu sordular. Öğle arasında hepimiz aynı masaya oturduk, oldukça kalabalıktık. Konu bir şekilde İsmail'e geldiğinde çok huzursuz hissettim.
"O gün seni koruyamadığım için kendimi hala suçlu hissediyorum," dedi Eren. "Torpidoda duran silah nereye gitti hala belli değil. "
"O herifler bir şekilde arabana girip almışlardır," dedi Doruk. Başka bir ihtimal benim aklıma da gelmiyordu ve düşünerek korkularıma korku katmak istemiyordum. Doruk'a da her bakışımda artık aklıma Güven ve ölen kardeşi geliyordu. O yüzden yüzüne bakmamaya gayret gösteriyordum. Ayaz bu konunun açılmasını istemediği için susuyordum.
"Silahın olsaydı da onlarla baş edemezdik hatta daha kötü şeyler olabilirdi," dedim. Karşılıklı çatışmaya girdiğimizi düşününce tüylerim ürperdi. "Zaten geçti gitti artık... "
Bunu söylerken hiçbir şeyin geçmediğini Ayaz için her şeyin yeniden başladığını hatırlayarak sessizleştim ve yemeğimi yemeye devam ettim. Masadaki herkes Ayaz'ın tekrar uyuşturucu satmaya devam edeceğini biliyordu ama bir şey söylemediler. Biri dışında...
"Peki senin tekrar torbacılık yapmaya başlaman? " diye sordu İpek Ayaz'a. "Sattığım malın tadına bakarım diye bir mantık var mıydı bu işte? "
İpek konuşurken Can İpek'e bakıp içini çekerek başını iki yana salladı. Ayaz İpek'e cevap vermek yerine tabağındakileri hızlıca yiyip bana baktı. "Doyduysan bahçeye çıkalım mı? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER (2)
Подростковая литератураZEHİR 2. kitap ** Yazmış olduğun bir yazının üzerini karalaman o yazıyı yazdığın gerçeğini değiştirmiyor ve yok etmiyordu. Geçmişte yaptığın hataları düzeltmek için onları silmen gerekiyordu ama geçmiş geçmiş...