Onca yılın, onca gözyaşının, onca acının tek bölümlük buruk özeti.

122 2 2
                                    

''Sen benim başıma nerden geldin ya?'' Yine bana o güzel gülümsemenle bakıyorsun. Gülümsemene karşılık veriyorum.

''Asıl sen benim başıma nerden geldin? Ama birşey diyim mi? İyi ki geldin be bitanem.'' Gözlerinin içinde kaybolmak istiyorum. Tamda şu an zaman dursun, biz böylece kalalım istiyorum.

Yavaşça uzanıp elimi tutuyor. Derin, derin. Sanki o an ellerimin arasından kayıp gidecekmiş gibi bakıyorum ona. Sonra gözlerimden yaşlar dökülüyor. Mutluyum. Hemde çok mutluyum.

Diğer eliyle gözyaşlarımı siliyor ve bana buruk son bir gülümseme atıyor.

Gözlerimi açtığımda yanaklarım sırılsıklam. Uyuyakalmışım. Rüya görmüşüm. Rüyamda ağlerken gerçekten ağlamışım yine. Rüyada denemez gerçi. Yaşadığım bir anıyı tekrar tekrar yaşamak gibi birşey bu. Her seferinde bir öncekinde daha çok sarsılmak ve daha çok etkilenmek var birde.

''Sen benim başıma nerden geldin?'' diye fısıldıyorum kendi kendime. Sana bir zamanlar hep söylediğim sözlerdendi bu. ''Ve neden beni bir başıma bırakıp gittin'' diye geçiyorum içimden ve ağlamaya başlıyorum.

Ne kadar süredir hıçkırarak ağlıyorum? Neden buda bir rüya değil? Tüm bu yaşadıklarım hiç yaşanmamış olsa keşke.

Karışığım, karmakarışık.

Gözyaşlarımı silip telefonumun tarihine bakıyorum. Perşembe 3 Mayıs. Sen bizi bırakıp gideli tam 2 yıl olmuş sevgilim. Hergün seninle ilgili rüyalar görmeme rağmen, her 3 Mayıs'da aynı rüyayı görüyorum.

Bir 3 Mayıs klasiği olarak koşarak kitaplığımdan yıllardır okumaya kıyamadığım, senin bana verdiğin kitabı alıp arasındaki kurumuş çiçeği çıkarıyorum.

Özlemle bakıyorum çiçeğe ve birkaç gözyaşıda orda döküyorum.

Kriz geçirmeme ramak kala, gözümün önüne son kez gülüşün geliyor. Tatlı gülüşünün birden solması. Yavaşça gözlerinin kapanması ve öylece gitmen.

Sen 2 yıl önce bugün yani 3 Mayıs'ta gözümün önünde vurulup öldürüldüğünden beri hayat devam edemedi benim için.

Yarım kalmış çok hikayelerim oldu. Ama böylesi hiç olmamıştı. Böylesine bir yarım kalmayı haketmedik biz.

Daha yaşayacaktık. Daha yaşayacaktın.

2 yıldır ilaçlarla uyuşturuyorlar beni. Seni düşünmeyeyim diye. Bir işe yaramıyor ki. Seni öylece atamazlar benden. Seni öylece aldılar evet ama aynı şekilde atamazlar içimden.

Söz vermiştim kendime ve sana. Senin için yaşayacaktım, ama olmuyor.

Sonra elim ayağım titremeye başlıyor. Tekrar sinir krizi geçiyorum. Farkındayım, deliliğimin üstüne geçemem. Öyle bir çabamda yok zaten.

Bir kağıt kalem buluyorum zorlukla ve titrek bir el yazısıyla şöyle karalıyorum.

''Sözümü tutabilecek ve hep onunla olabilecekken burada öylece nefes almak çok saçma. Bu hayatta ona verebilecek tek şeyim sevgimdi. Ama o bu hayatta değil artık. Elinden geldiğince başkaları için yaşamalı insan. Üzgünüm. Sizin için yaşayamadım.''

ve beni 2 yıldır çekmecemde bekleyen paslı maket bıçağını alıyorum. Gözümü kırpmıyorum. Sanki daha önce hiç yapmamışım gibi acemice davranıp tereddüt etmiyorum.

Yeterince derin kestiğime inandığımda titreyen ellerimdeki maket bıçağını bırakıyorum ve üzerindeki kanları sıçratarak yere düşüyor.

Bitap düşüp yatağa uzanıyorum. Kurumuş çiçeğin üstüne bileğimden birkaç damla kan damlıyor. Gözyaşları artık görüşümü bulanıklaştırdığında damlayan kanımı izlemeyi bırakıp gözlerimi yumuyorum.

''Geliyorum sevgilim, geliyorum'' diye düşünüyorum ve titrek ve histerik bir kahkaha atıyorum. Gülüşün gözümün önüne geliyor. Ölüyorum.

Mutluyum. Hemde çok mutluyum.

Yarım Kalmış Bizin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin