47. Bölüm

1.7K 145 44
                                        

Selamun aleyküm. Medyaya dinlediğimde tüylerimi diken diken eden bir şarkı bırakıyorum. Sözlerini dinlediğimde içinde Gülce'yi ve Ensar'ı buluyorum. Zaten bu bölümde de geçiyor. Keyifli okumalar

🥀

Bölüm şarkısı
Duman/ Bal

🥀

"Bana senin ölüm haberin gelmesin Güvercin. Duydun mu? Seni koruyamam demek kalbimi koruyamamam demek. Duman bu şarkıyı bir daha söylemedi, benim kalbimde bir daha böyle atmaz."

🥀

Yüzümü hedef alan bir ışık huzmesi sebebiyle gözlerimi huysuzlanarak araladım. Arabada uyuyakalmıştım. Kafamı çevirdiğimde Ensar'ın da benim gibi uyuyakalmış olduğunu gördüm. Yaklaşık üç saat önce resmi nikahımız kıyılmıştı.

Hemde ne nikah! Benim şahidim Amine'ydi, Ensar'ın ki Cengiz abi. Evliliğimize sebep olmuş iki kişi. Musa bir türlü ikna olmamıştı. Neymiş karısını onun yanına oturtmazmış. Aralarına üç sandelye mesafesi açtırana kadar izin vermemişti nikahın kıyılmasına. Üzerine nikah memurunu delirtmişti. Araya girip "Onların nikahının kıyılmasını insanlık yararına doğru bulmuyorum." dediğinde Ensar çenesini morartmıştı. Nikah memuru bu durumdan korkarak alelacele nikahı kıyıp kaçarcasına gitmişti. Bir şey de olaysız olsa şaşardım.

Nikahtan sonra Ensar'ın ayarladığı resturantta ailecek yemek yemiştik. Bir ara Musa'ya yemek vermemekte ısrarcı olsada zar zor ikna etmiştik onu. Onun ailesi, benim ailem, Nazif dede, Fadime nine, Neriman teyze ve Nevzat amca. Hatta Gökçe bile.

Gökçe sanki ruhunu dün gece bırakıp yaralanmış cesediyle yola devam ediyordu. Barlas'ın yüzüne bakmıyordu. Sahra'ysa, onunla aralarındaki durum çok garipti. Bu gerçeği öğrendiğini ona söylememişti. Hem ondan utanıyordu hemde onu kaybetmek istemiyordu. Ceylin konusu ise tedirgin olduğu bir konuydu. Hem çok mutluydu hem de çok üzgün.

Bilmiyorum. Duygularımız çarmıha gerilmişti. Acımasızca kırbaçlanıyordu.

Burnuma gelen deniz kokusuyla tebessüm ettim. Dün gece uyuyamamıştım. Hümeyra teyze, Amine ve Ela'yla hüzünlü bir gece geçirmiştim. Ellerime kına bile sürmüşlerdi tekrar.

Kızıla boyanan parmaklarıma baktım. Kötü durmuyordu. Vakit artık akşamdı. Burda ne kadar duracağımızı bilmiyordum. Kemerimi çıkararak uzandım. Elimi Ensar'ın yanağına bastırdım.

"Ensar..." Gözleri aralandı. Bazen kurt gibi tek gözü açık uyuyor diye düşünmüyor değildim. Uykulu gözleri beni buldu. "Evimize gidelim mi?" Elini kaldırıp elimin üzerine koydu.

"Gidelim Güvercin."

Arabayı kapının önünde durdurduğunda kemerimi açtım. Baktım onda bir hareket yok, sordum. "Gelmiyor musun?" Kaşlarını kaldırıp indirdi. "Yok. Küçük bir işim var. Onu halledeceğim. Sen eve gir." Kafamı sallayarak arabadan indim. Ağır adımlarla bahçe kapısına yürüyerek kapıyı açtım.

🥀

Ellerim terden sırılsıklamdı. Üzerimdeki elbiseye sürttüm. Gül rengi, efil efil, hoş bir elbiseydi. Amine ısrarla aldırmıştı bana. Onun için süslenmem gerektiğini ısrarla söyleyip durmuş beni utandırmıştı. Dizlerime kadar inen elbise bacaklarımı, kollarımı ve köprücük kemiklerimi yarı yarıya açık bırakıyordu. Tarayıp salık bıraktığım saçlarımla bir o yana bir bu yana gidiyordum evin içinde.

Her an vazgeçip üzerimdeki elbiseyi çıkarabalirdim. Nedensiz içimde hem büyük bir heyecan vardı, hemde korku. Heyecanlıydım çünkü onun karşısına ilk defa böyle bir elbiseyle çıkacaktım. Korkuyordum çünkü beni beğenmeyebilirdi.

KekreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin