Sabahın erken saatlerinde varmış olduğumuz nikah salonunda beklemeye koyulduk. Bu süre zarfında Gamze sürekli olarak bir ileri bir geri giderek içinde bastırmaya çalıştığı heyecanını susturmak istiyordu lakin titreyen elleri kendini açıkça belli ediyordu.
Sayamadığım bilmem kaçıncı adımı başımı döndürdüğünde çekinmeden ağzıma geleni söyleyiverdim. "Ay yeter. Gamze artık durur musun? Başım döndü şuraya kusmazsam iyidir".
Attığı son bir adımla yerdeki yüzünü yüzüme çevirdiğinde "Elimde değil Dildar. O kadar çok heyecanlıyım ki içim içime sığmıyor. Bir an önce nikah memuru gelse de kıysa şu nikahı. Korkuyorum bir an biri gelipte şu mutluluğumuza gölge düşürecek diye."
Boğuk ve bir o kadar tedirginlikle söylediği cümleler beni de etkisi altına almış gibiydi. Bende bir an önce kaza bela olmadan nikahlarının kıyılmasını istiyordum.
Çünkü bela mıknatısı Sedat'ın sağı solu belli olmuyordu. Her an her şey olabilirdi. Sürpriz yumurtadan çıkan dağınık oyuncaklar gibiydi. Onları en azından kullanım kılavuzundan nasılsa bir araya getirip ortaya çıkacak görüntüyü simgeleyebiliyordunuz. Lakin Sedat yap boz parçaları gibi her yana dağılmıştı. Bu parçaları bir araya getirip bütün oluşturmak sandığınızdan da zordu.
Karşımda stresten bayılmanın eşiğinde olan Gamze'nin yanına ilerlediğimde titreyen ellerini ellerimin arasına alarak sımsıkı tuttum. "Sakin ol Gamze. Her şey sandığından daha güzel olacak."
Umut dolu sözlerimin ardından parıldayan gözleriyle bana bakarak "İnşallah Dildar." Derin bir nefesi göğüsleyip soluğunu verdikten sonra "Sedat nerde kaldı acaba? Yalnızca bir arkadaşını alıp geleceğini söylemişti. İşi neden bu kadar uzun sürdü ki?"
"Acaba diyorum kendi kendine kuruntu yapıp durmasan mı? Merak etme nikahtan kaçacak değil ya? Öyle bir şey yapsa bile topuklarına vurup kıçına tekmeyi basarım." Son söylediğimle kahkahayı basan Gamze'yle birlikte gülüşmeye devam ettiğimizde adım seslerini duymamızla kafamızı koridora doğru çevirdik.
" Al işte iyi insanda lafın üzerine gelir. Neredesin sen? "diyerek Sedat'a döndüğümde şaşkınlıktan açılan ağzına engel olamadan lafa başladı.
" Vedat'ı almaya gittim. Beyefendinin bir pazar günü bile tatili olmadığından patrona yalvar yakara izin koparabildi. " Sol kolundaki saate baktıktan sonra" Bu memur nerede kaldı? Herhalde sabahın köründe uyanmak zor mu geldi ne? "diye kendi kendine söylenmeye başladı.
Bu hareketine karşılık gözlerimi devirdiğimde yakalanma korkusuyla fazla sürdüremedim ve annemin tekerlekli sandalyesine ilerleyerek yanında durdum. O sırada Vedat abi hepimize selam verdiği sırada gözlerinin akına düşen annemin yanına gelip eğilerek elini öptü. "Merhaba Ayla teyze. Nasılsınız? Umarım sağlığınız sihhatiniz yerindedir" dedi.
Cevap alamayacağını bildiğinden ötürü bu can sıkıcı durumu uzatmadan geriye doğru çekilip yüz yüze gelmemizi sağladı. "Nasılsın Dildar?" Gözleriyle yüzümü inceleyip durduğunda ağzımı aralayarak "İyiyim Vedat abi sen nasılsın?" dedim. "Bende iyiyim. İş güç işte uğraşıp duruyoruz". Bir kaç dakika daha havadan sudan meseleleri konuştuktan sonra Sedat'ın yanına ilerleyerek omzunu dostane bir şekilde sıktı.
O sırada telaşlı adımlarıyla koridorda ilerleyen nikah memuruna bakıp yerimizde kıpırdanmaya başladık. Gözleri hepimize dokunduğunda "Kusura bakmayın biraz geç kaldım. İsterseniz sizi daha fazla bekletmeden salona doğru gidelim. Beni takip edin" demesiyle Gamze kulağıma eğilip "Şimdi dananın kuyruğu koptu. Allah'ım şu an alma canımı yalvarıyorum sana. Kalbim sende rahat dur yeter bu kadar attığın. Şimdi düşüp bayılacağım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Gözlerin... Gözlerindeki o parlak siyahlık bana geceyi anımsatıyor. Etrafındaki beyazlar bir yıldız gibi yörüngenin etrafını sararken karanlıkta kaybolan ruhuma ışık oluyor." Ruhunun ruhuma denk gelmesi bu hayatta karşılaştığım en güzel tesadüfler...