01

427 15 3
                                    

Şöhret meraklısı olan Kral Kim, bu teklifte kızının fikrini önemseyecek birisi değildi, o sadece parayı ve ünü önemserdi, kızını değil.
Karısı öldü, öleli onunla hiç konuşmamış, babasına en çok ihtiyaç duyduğu dönemde onu koca dünyada yapayalnız bırakmıştı. Şimdi onu düşünecek değildi ya?

"Prenses'i çağırın!"
Her ne kadar ülkesi kötü halde de olsa bunu asla yansıtmayan otoriter kral, gür sesiyle emirini vermişti. Nasıl söyleyeceğini hiç düşünmemişti, çünkü bu teklif onun işine de geliyordu, önemli olan kendisiydi. Bu teklifle krallıktan vazgeçmesi gerekmiyor ayrıca yeterince sorumluluk aldığı için ekstra yükünden -yani kızından- kurtulma şansı da doğuyordu. O öldükten sonra olacaklar umrunda değildi, dünya onun için vardı ve o ölünce de dönmeyi bırakacaktı.

Prenses Jennie babasının huzurunda eğildi:

"Beni çağırmışsınız efendim."

Çalışandan bir farkı yoktu, bazen dadısının öz annesi olduğunu ve burada bir çalışandan farksız olduğunu hayal ederdi. Böyle canının daha az yandığını düşünür, kendini avuturdu...

Jennie babasını biliyordu, son sözü söyledikten sonra ona kimse karşı çıkamaz, çıkmaya cesaret edenler de tek kelimesinde ölürdü. Küçükken annesinin okuduğu hikayeyi anımsadı kısa bir an:
"Kırmızı kraliçe askerlerine bağırdı: '3'ününde kellesini uçurun!' Alice sensin Jennie, bahçıvanlara yardım edecek misin yoksa ölmelerini mi izleyeceksin?"
"Anne lütfen ölmesinler, Alice hepsini kaçırsın!"

Buruk bir tebessümle dünyaya döndü Jennie. Alice Harikalar Diyarında annesiyle okumayı en sevdiği kitaptı. Annesini Beyaz Kraliçe kendisini ise Alice olarak görürdü, bazen kitabı anlamaz annesiyle filmini tekrar izlerlerdi, ne kadar tekrar etseler de asla sıkılmadan diğer hafta yine aynı filmi seçerlerdi.

Odasına yaklaştıkça adımları hızlanıyor, göz yaşları gözlerinden yanaklarına olan yolculuğu başlatmak için sabırsızlanıyordu. Sonunda odasına geldiğinde kapının arkasına çöküp sessizce ağlamaya başladı. Bir yandan eliyle ağzını kapatıyor, diğer yandan gökyüzüne bakıp 'özür dilerim anne...' diye mırıldanıyordu.
Kral Kim'in sözleri bir kez daha aklına geldiğinde oturduğu yerden kalktı, bir kızla evlenmeyi kendine yedirememişti. Küçükken babasına kendini kanıtlamak için erkek gibi davranmış ama büyüdükçe pes etmişti. Yinede hiç kız arkadaşı yoktu, aslında hiç arkadaşı yoktu. Zindandaki falcı ve dadısının oğlu olan bahçıvan dışında kimseyle bir bağ kurmamıştı. Annesi yanındayken bunu pek sorun etmiyordu çünkü annesi onun hem dostu, hem annesi, hem öğretmeni kısaca her şeyiydi ama şimdi Jennie kendini kocaman bir boşluğun ortasında hissediyordu.
Hiç aşık olmadan, daha kendini bile keşfetmeden biriyle evlenmek... Korkunçtu! Onun hayalleri kimsenin umrunda değil miydi yani?

Yinede babasının sözüne karşı gelemezdi, bugün prenses Lalisa ile tanışacaktı, zorundaydı.

Royal.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin