Başlama tarihini buraya alabiliriim💅
Kasabaya vardığımız da hava bulutluydu. Yağmur yağacak gibi duruyordu fakat bir su damlası görmemiştim. Birden gök gürüldemesinden kaynaklı hafif titresem de belli etmeden kendimi toparladım.
Kulağımda takılı olan kulaklıkta ki şarkılar eşliğinde pencereden dışarıyı izliyordum. Burada havaların hep böyle olup olmadığını merak ettim.
Sormak için yeltendiğim de annemin arabayı durdurmasıyla ona baktım ve onun da bana gülen yüzlerle baktığını gördüm.
"İnebilirsin tatlım geldik"
Annemin söylediği sözlerle birlikte kafamı sallayarak arabanın kapısını açtım ve bu lanet yere ilk adımımı atmış oldum. Renkli bir yer olmasını beklerken, siyahların ve grilerin bir bütün olduğu evleri görmemle suratım da az da olsa bir gülümseme belirdi.
Siyah ve koyu renkleri severdim fakat her taşındığımız evler birbirinden farklı cıvıl cıvıl renklerden oluşuyordu. Renk bakımından burası beni büyülemişti.
Kasaba küçük bir yer olsa da evler bir o kadar geniş ve büyük duruyordu. Önünde durduğumuz eve şöyle bir bakınca eski bir yapı olduğunu anladım fakat yeni gibiydi. Diğer evlere de göz gezdirdiğim de hepsinin bizim eve benzediklerini gördüm.
Direkt olarak benimsememi fark edip kafamı sağa sola salladım. En kısa zaman da buradan gidecektim ama değişik hissediyordum. Bir yandan içim buraya ısınırken diğer yandan tuhaf hissetmeme engel olamamıştım.
Hafifce bir rüzgar esip saçlarımı geriye doğru atınca suratımı buruşturup saçlarımı düzelttim. Burasının genel havası olarak bulutlu bir o kadar da soğuk olduğunu sezmiştim ama ben soğuğu seven insanlardandım o yüzden buraya hiç zorlanmadan alışabilirdim.
Dört tarafının da ormanların sarmış olduğunu öğrendiğimden beri yırtıcı hayvanların olup olmadığını merak etmişimdir. Tekrardan bir gök gürüldemesinden sonra yüzüme düşen bir yağmur damlasıyla birlikte yüzümü havaya kaldırdım ve göz kamaştırıcı bir yıldız çoğunluğuyla karşılaştım.
Öyle çoklar ve öyle güzellerdi ki gözlerimi onlardan çekmek bile istemiyordum fakat ardından bir tane daha damlanın düşmesiyle annemin, "Hadi içeri geçelim yoksa sırılsıklam olacağız" demesiyle anneme döndüm.
Kapının önüne geçmiş annemin evin anahtarını çıkarmasını bekliyordum ama yağmur bizim içeri girmemizi beklemeden kovadan su boşalırmışcasına yağmaya başladı. Annemin, "İyi ki bir anahtarı bulamadım" diyerek sitem etmesiyle gülümsedim ve ıslanmanın keyfini sürdüm.
"Bu böyle olmayacak ben bir arabaya bakayım da geleyim"
Kurduğu bu cümleyle birlikte kahkaha atarak gülmeye başladım. Annem ise bana bakarak homurdanmaya devam etti.
Kapının kenarında bulunan pencereden içeriye bakmaya çalıştım fakat içerisi çok karanlıktı o yüzden hiçbir şey görememiştim.
"Buldum, buldum."
Annemin sevinç çığlıklarıyla gelip kapıyı açmasıyla hiç beklemeden kendimizi içeriye attık.
Annem doktorlukla ilgilenirken ben ise okul okuyordum doğrusu çalışıyordum demek daha bir mantıklı gelmişti. Annem her zaman küçük bir yerde çalışma hayalleri kuruyordu ve böyle bir fırsatı bulur bulmaz hiç düşünmeksizin kabul etmişti. Ki zaten küçük bir kasaba olmuş olması babamın bizi bulma olasılığını düşürüyordu.
Bu arada bizim buraya taşınmamızın başlı başına sebebi babamdı. Baba demek bile beni öyle farklı durumlara itiyordu ki. Bazen bu kadar mükemmel bir kadının yani annemin babamla nasıl evlenebileceğini düşünüyordum. Çünkü babam, ayyaş olmakla beraber kumar düşkünü bir insandı. En sonunda ise beni bir adama vermeye kalkışmış böylelikle ondan kaşmamıza neden olmuştu. Bu son noktaydı ve annemle beraber yeni bir hayatın adımlarını atıyorduk. Düzenli olarak ev değiştiriyor ve bizi bulmasına engel oluyorduk.
Annemin oturma odası diyerek gösterdiği yere gidip ıslak bedenimi koltuğa attım. Sırtımda ki çantayı hiç beklemeden bir kenara savurup rahat bir pozisyon aldım.
Annemin, "Hey hey! Kalk bakalım ilk önce üstünü değiştir"
Dediklerini umursamadım ve esneyerek, anneme sırtımı döndüm. "Ya yapma böyle ben de yoruldum ama ben yatıyor muyum? Hayır."
Annemin ses tonunda ki siniri sezince yutkunarak ayaklandım ve gülümseyerek kenar da duran çantama doğru ilerledim ve sırtıma geri astım.
Merdivenlerden çıkıp odaları gezinmeye başladım. Üst katta sağda üç, solda bir kapı bulunmak üzere dört kapı bulunuyordu. Solda ki yatak odasıdır diyerek sağa saptım ve ilk kapıyı açtım. İçeriye girmemle bir yatak ve gardırop karşıladı beni, surat asıp bu odanın kapısını kapattım.
Bir yanında ki odaya girdiğim de burasının daha özenli olduğunu fark ettim ama bu iki kapının karşısında ki odaya bakmadan karar vermek istemiyordum. Bu odadan da çıkıp kendimi diğer odaya attığım da burasının diğer odalara nazaran daha büyük olduğunu gördüm.
Hiç oyalanmadan sırt çantam da bulunan pijamalarımı yatağımın üzerine bırakıp tek tek üstümdekilerden kurtuldum. Pijamalarımı da üzerime geçirip kendimi yatağa attım. Yorganın altına geçip üzerimi sıkı sıkıya örttüm ve telefonumdan bir şarkı açıp gözlerimi kapattım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZININ PEŞİNDE
VampireBabasından kaçan Feza ile annesinin yaşadığı olayları anlatan bir hikayedir. Sorkun Kasabasına gelen Feza, kasaba da bir tuhaflık olduğunu sezer. 'Güneş girmeyen' olarak da bilinen bu kasaba, Feza için iyi bir yer mi yoksa kötü bir yer mi bilinmez. ...