Amy

118 7 3
                                    

Buraya başladığınız tarihi bırakın
2013

Amy'nin kalbi deli gibi çarpıyordu. Bütün vücudu terden sırılsıklamdı.
"Sakin ol", diye mırıldandı kendi kendine. "Kuledeki şeyi düşünmeyi bırak".
  Amy, sürekli onu düşünmeye devam ederse yapmak zorunda olduğu şeyi yapamayacağını biliyordu.
Otuz yıla yakın bir süredir yatağının başucundaki komodinin çekmecesinde sakladığı eski, siyah-beyaz fotoğrafa baktı. Fotoğraf, bu uzun yıllar boyunca sayısız kez eline alıp baktığı için solmuş, kırışmış, hatta bir köşesi yırtılmıştı.
  Fotoğrafta o zamanlar birer genç kız olan annesi Rose ve Sylvie teyze yepyeni yazlık elbiselerinin içinde, dünyaca ünlü  New England Tavuk Sirki pankartının önünde poz vermişlerdi. Kızların tek ortak noktası, her ikisininde kucaklarında hâlinden pek de memnun değilmiş gibi görünen birer tavuk tutuyor oluşlarıydı. Amy'nin annesinin bakışları yorgun ve mutsuz, koyu renk saçları darmadağınıkken, Hollywood'a gitmeyi hayal eden Sylivie göz kamaştırıcıydı. Sarı saçları bir film yıldızıymışçasına özenle taranmıştı, gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Birisi fotoğrafın arkasına tarih atmıştı : Haziran, 1995. Keşke Amy zamanda yolculuk yapabilse ve bu iki genç kızla konuşup ,onları olacaklar konusunda uyarabilseydi. O tek bir günün bugün olanlara; kendisinin tek başına, çaresiz ve korkunç birşey yapmanın eşliğinde olmasına neden olabileceğini söyleyebilseydi.
Sinirli bir şekilde dudaklarını ıssırarak, insanların arkasından neler söyleyeceklerini düşündü.
Herhâlde kendisinin hayatta umduğunu bulamamış,hafif kaçık bir kadın olduğunu söyleyeceklerdi. Zaten aslında bütün kadınlar az çok öyle değil mi? Patlamayı bekleyen birer saatli bomba... Özellikle kendisi gibi yoksullara gıda dağıtan kurumlardan gelen erzakla yaşamını sürdüren, çocukların hiçbir zaman üzerlerine tam uymayan, eski püskü, ikinci el giyisilerle büyüten kadınlar...
Kasaba sakinleri,süpermarketin manav reyonunda enginar ve avakado seçerken,"Amy neden böyle oldu acaba?" Diye fısıldayacaklardı birbirlerine. Kitap klubü toplantıları için buluştukları düzenli, temiz oturma odalarında birkaç kadeh şarap içtikten sonra ise, "bu kadın bir canavarmış meğer" diye yorum yapacaklardı belkide.
Ama bu insanlar gerçek canavarlar hakkında hiçbirşey bilmiyordu. Onlat Amy'nin yapmak zorunda olduğu seçimleri yapmak zorunda kalmamışlardı.
Mutfaktaki floresan lamba biraz vızıltıyla titteşti ve Amy derin bir nefes alarak mutfak penceresinden dışarı baktı. Gözleri çakıl taşı döşeli araba yolunun bitimindeki harap,çatısı bel vermiş otel binasının arkasında,korkutucu görünümüyle yükselen kuleye takıldı. Çimento ve taştan yapılmış olan kule, yıllar önce büyükbabası tarafından, büyükannesi Charlotte'a bir hediye olarak inşa edilmişti. Büyükannesinin kendi özel Londra kulesi...
  Amy, sık sık yaptığı gibi, yıllar öncesini,on iki yaşında olduğu o yaz mevsimini düşündü. Piper ve Margot'yu, onlarla birlikte valizi buldukları o günü ve o günden sonra heeşeyin nasıl değiştiğini...
Acaba Piper şimdi neredeydi? Herhâlde Kaliforniya'da biryerlerde,etrafı palmiyelerle ve göz kamaştırıcı insanlarla çevrili, Amy'nin hayal dahi edemeyeceği bir hayat yaşıyor olmalıydı. Amy bir an, içinde onunla konuşmak, ondan özürdilemek, "ne olur beni anlamaya çalış, bunu yapmaya mecburdum" demek için karşı konulmaz bir istek duydu. Onlara valizin bulunduğu günden başlayarak herşeyi tek tek anlatırsa, Margot ve Piper'in kendisini anlayabileceklerini düşündü. Aslında kendisini anlayıp, affetmelerinden çok onları bulup, uyarabilmeyi istiyordu.
Gözlerini yeniden elindeki fotoğrafa çevirdi. Ayağa kalkarak çekmeceden bir kalem alıp fotoğraftaki tavukların ve kızların giymiş olduğu desenli yazlık elbiselerin üzerine aceleyle birşeyler karaladı. Sonra fotoğrafı arka cebine tıkıştırıp pencereye doğru yürüdü.
Şöminenin üzerinde asılı olan saat gece yarısını 00.15'i gösteriyordu.
Kulenin yarı aralık kapısından yalpalayalarak çıkan bir gölge gördü.
Vakit gelmişti.
Evin girişine doğru yürüyüp ön kapıyı sürgüledi.
Ne kadar aptalsın! Kapıyı sürgülemenin bir işe yaracağını mı sanıyorsun?
Dolabı açıp,büyükbabasının Winchester marka tüfeğini çıkardı. Elinde sımsıkı tuttuğu tüfekle merdivenleri, hayatı boyunca çıkmış olduğu merdivenleri tırmanmaya başladı. Bir an arkasına Piper ve Margot'un ayak sealerini duyar gibi oldu. Tıpkı yıllar önce yaptıkları gibi,o çocuk sesleriyle herşeyi unutmasını, yirmi dokuzuncu olmadığını fısıldıyor, onu durdurmaya çalışıyorlardı.
  Amy yavaş ve sessiz adımlarla ilerliyor, sakin olmaya ve ailesini uyandırmamaya özen gösteriyordu. Mark uyanıp karısının elinde bir tüfekle merdivenleri tıtmandığını görse ne düşünürdü? Zavallı, tatlı, herşeyden habersiz Mark... Belki de ona çok önceden otelin sırlarını anlatmalıydı. Ama hayır! Elinden geldiğince onu bütün bunlardan korumaya çalışmakla doğru olanı yapmıştı.
Basamakların aşınmış tahtalarının ayaklarının altında gıcırdayınva Amy bir zamanlar büyükannesinin kendisine öğretmiş olduğu şiiri anımsadı:
  Ölüm gelip kapını     çaldığında,
  onun soğuk yüzünü daha önceden
  görmüş olduğunu düşüneceksin.
  O, nerdivenlerden yukarı tırmanırken,
  onu en korkunç kâbuslarında hatırlayacaksın.
  Ve o sana ayna tuttuğunda, göreceksin,
  O sensin ve sen O'su ...

Arkadaşlar bu bölümü yazarken elim koptu baya bi uzun ve bundan sonraki bölümlerde aynı uzunlukta bir ☆'u(oyu) çok görmeyin hayalet okuyucu olmayın!♡♡》

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 06, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

29.OdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin