taslaklarımda çürümeyi bekleyen bu fic'i anlık bir kararla yayınlama kararı aldım, umarım beğenirsiniz ve desteğinizi esirgemezsiniz..❤
ilk 4 bölüm texting olarak, sonraki bölümler ise normal hikâye şeklinde olacak ❤
keyifli okumalarrrr :dd
🍃
Tüm umutlarını yitirdiğinde elinde kalan son şey inanmak olmalı, diye defalarca içinden tekrarladı genç kız. Yine de gitgide etkisini kaybeden bu sözler artık ona iyi gelmiyordu. Avcuna batan kalp kırıklıkları bütün vücuduna yayılıyor ve her ulaştığı uzuvda kapanmayacak yaralar açıyordu.
O bıkmıştı. Yaşam onun için sadece nefes almaktan ibaretti.
Buz gibi soğuk bakışları kafeye girip çıkan müşterilerde dolanırken onların hayatlarını tahmin etmeye çalıştı. Kendisi kadar zor bir yaşamları mı vardı yoksa her şey onlar için güzel mi gidiyordu?
Kafeye giren süslü bir kadını göz hapsine aldı. Giyinişi bir yıllık gelirinden daha pahalı görünen kadın son derece keyifliydi. Yanındaki adamla boş bir masaya geçerken ona imrenmeden edemedi.
Güzeldi, zengindi ve sevgilisi vardı.
Kafasına yediği adisyon defteriyle düşünceleri etrafa saçılan Jisoo'nun bakışları patronuna dönerken "Beyin hücrelerimi öldürmeye pek bir meraklısın," dedi öfkeli bir şekilde. "Ne diye vuruyorsun kafama?"
"Sen çoktan ölmüşe benziyorsun, beyin hücrelerin yaşasa kaç yazar?"
Ona gözlerini kısarak bakmak istedi ama sonra bundan vazgeçti. Onunla uğraşmak istemiyordu. Bay Im son derece çalışkan ve sempatik bir adamdı ama işini kaytaran çalışanları pek sevmezdi. Bu kişi yeğeni bile olsa.
Evet Bay Im, Jisoo'nun dayısıydı.
"14 numaralı masa seni bekler," dedi defteri ve kalemi avcuna tutuştururken. "Hadi kolay gelsin."
Jisoo acelesi yokmuş gibi paytak adımlarla biraz önce göz hapsine aldığı kadın ve erkeğin yanına vardığında siparişlerini aldı.
Kadın ona bir süre dikkatli bakmıştı ama bu Jisoo'nun pek de umrunda olmamıştı.
Siparişleri hazırlaması için mutfak görevlilerinin yanına gitti. On dakika sonra hazır olan siparişleri dikkatli bir şekilde müşterilerin önüne bıraktı.
"Acaba.. Sen Jisoo musun?"
Kadının sorusu Jisoo'nun duraklamasına neden oldu. Kendisini nereden tanıyordu? Oysa genç kız onu ilk kez görüyordu.
"B-benim. Siz kimsiniz?"
"Ben Soobin," dedi ve ayağa kalktı kadın. "Kim Soobin. İlk bir sen misin diye emin olamadım ama şükürler olsun ki sensin. Ben annenin çok yakın bir arkadaşıydım."
Jisoo annesinin cenazesinden bu yana onun hiçbir arkadaşını görmediği için şu an bu kadını çıkaramıyordu. Dört sene öncesini hatırlamaya ve bu kadının o hatıralar içindeki yerini bulmaya çalıştı. Eğer dediği gibi annesinin yakın arkadaşıysa onu mutlaka tanıyor olmalıydı.
"Sizi tanıyamadım," dedi. "Yine de annemi tanıyorsanız mutlaka sizinle tanışmış olmam gerek."
Gülümsedi ve elini tuttu.
"Çok güzel bir kız olmuşsun. Çok da güçlü görünüyorsun."
Jisoo hafifçe gülümsedi ve teşekkür etti.