Bekle beni Asuman!

662 56 15
                                    

Kutuyu, Asuş'un kapısına bırakalı tam 45 saat, 54 dakika ve 13 saniye olmuştu. Hâlâ herhangi bir ses seda yoktu. Kızım daha ne yapayım? Gencecik yaşımda bebemizi kucağımıza almadan aşkından öleyim mi? Babasız mı kalsın yavrucak? Kurda kuşa, abaza erkek sürüsüne yem mi olsun? Babam kız evlat büyütürken bayağı bir tökezlemişti. Aslı ablamı dört yaşına kadar bakamamış adam, İzmir'de yaşıyorlarmış. Hazır çocuk olarak geldi Aslı abla.

Simge doğduğunda bizimle birlikte dışarı çıkarır, erkek kıyafetleri alır, futbol maçına götürür, pen altı kullandırırdı. O sıra da Aslı ablam okula gidiyordu zaten. O çok şükür normal çocukluk geçirdi. Simge'nin bir dönem dolabı erkek kıyafetleriyle doluydu. Bir de kalkmış; "Bu çocukta bir gariplik var ama dur bakalım," diyordu. Kızcağızı yanlışlıkla erkeğe çeviriyordu adam, doğal genetik yapılarıyla oynuyordu bir de 'dur bakalım' diyor.

Ama ikinci kız çocuğu 'Hazal' nâmı değer 'Nazlı' tam bir prenses gibi büyüdü. Artık öğrenmişti babam. İşin ehli olmuştu. Birisi üstüne kız çocuk fırlatsa o da ona bebek fırlatacaktı. Ama yazık, Simgeyle babam arasında tam bir usta - çırak ilişkisi vardı.  Bebek şatosu, bebekler ve birbirinden farklı plastik makyaj malzemesi dolu oyuncak kutusu vardı Hazal'ın. Tam bir kız gibi büyüdü. Bende kızım olursa, Hazal'ı büyüttüğümüz gibi büyüteceğim. Gerçi Hazal'ı büyütürken son zamanlar da biraz sıkıntı çıktı. Makine işleyişinde küçük bir arıza oluştu. Hasarlı parçanın neresi olduğunu tutturamadığımız için sanırım doğru parçayı çıkarttık. Yoksa sevgi ve saygıyla büyüyen bir çocuğun bu tarz kafayı yemesi normal değil. Şımarıklıktan sapıttı çocuk.

Valla tükenme sendromu ceosu ilan edeceğim kendimi. Tükendim, tükeneceğim. Devrim küçükken oyuncak arabasının pilini yutmuştu, "Bilmiyor musun oğlum yenmeyeceğini? Neden yuttun?" diye sordu annem. "Arabamı çalıştırdığı yeter, çok yoruluyorum biraz da beni çalıştırsın." demişti. Annem olayın aslında öyle olmadığını anlatırken babam arkadan tiz bir sesle, "Asla amcası gibi elektrik ya da makine mühendisi olamayacak." demişti. Adam gayet mantıksal düşünmüş zamanında. 0 duygusallık, 0 istikrarsızlık. Devrim gerçekten ama gerçekten geri zekalı bir çocuktu ama. Sürekli hasta olurdu. Artık hobi olarak hasta olduğunu düşünürdük. Yine hasta olduğu bir zamandı, koşarak yanıma geldi: "Ağaaabeeey, ağabeeey!"
"Ne oldu lan?"
"Doktor ve hastane bana kahvaltı ısmarlayacakmış, biliyor musuuun?" Kıskanmıştım. Koca hastane ve doktor ne demek benim genetiğimden birine yemek ısmarlardı ve beni unuturdu? Hemen gittim, anneme seslendim. "Bu ne demek oluyor ya?" dedim. "Ne, ne demek oluyor?" dedi. Haklıydı. Daha olaydan bahsetmemiştim. Sonra durumu anlattım, meğerse yarın, tahlil için: "Mutlaka aç geliiin," demiş. Benim asalak kardeşim de bu olaya gayet çıkarcı ve iyi niyetli yaklaşmış. Ama seviyorum yine de keratayı. Vicdanlı çocuk.

Ofisteyim. Karşı masamda Asuman yerine fotoğrafı var. Fakat fotoğrafı karşı masa da değil. Benim masam da. Asuş'tan ses seda yok. Acaba kutuyu görmemiş miydi? Dayanamayıp mesaj atacağım şimdi. "Kızım bak, bu jesti sana herkes yapmaz. Hatta kimse yapmaz. Gel etme nazlı güzel." yazmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Fakat dünden önce totem yaptım. Beş gün bekleyeceğim. Beşinci gün saat 23.30'da yazmazsa 23.31'de ben yazacağım. Benden kaçmak öyle kolay değil Asuman hanım. Kalbimin sahibi, evimin hanımı, çocuklarımın anası olacaksın. Ben nereye gidersem arkamdan o geniş tişörtünle pıtı pıtı geleceksin.

Ben bu amansız fikirlere dalmıştın kapı çalmış, içeri birisi girmiş ve başımın üstünde dikilmeye başlamış bile.

"Pardon, dalmışım."
"Harun Bey, kapıyı çok tıklattım sonra girme mecburiyetinde kaldım. Müsaitseniz değil mi? Yoksa sizi kafanızdaki fikirlerle baş başa mı bırakayım?"

"Aa, buyrun. Kusura bakmayın. Lütfen siz kalın. Ben onları yatılıya gönderdim. Sizi tanıyor muyum?"

"Eylül ben. Eylül Erimek. Babamın hisselerini satıyorum. Telefonda görüşmüştük geçen gün..."

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin