12-Seçim

40.9K 2.4K 211
                                    

Tüm günün yorgunluğu ve çoktan vücudunu terk etmiş adrenalinin etkisiyle Jamie'nin başucunda oturan Elizabeth, karanlık odayı aydınlatan mum ışığında adamı izliyordu. Yaşanan karmaşayı düşündükçe gerçek olduğuna inanamıyordu. Jamie'nin kanlar içinde kaleye getirilişi, onun soğukkanlılığını koruyarak adama yardım etmesi, etrafındakilerin güvensizliğine rağmen isteklerini yerine getirişi... Genç kız böyle bir zamanda verdiği doğru kararlarla herkesi hayrete düşürmüştü ve Jamie'nin muayenesinin ardından Hekim Gerard'ın övgülerine, hayranlığına maruz kalmıştı.

Arthur da diğer herkes kadar şaşkındı. Elizabeth'in şifacılık yeteneklerinin bu kadar iyi olması bir yana Jamie'nin onun kendisini kurtaracağı yönündeki inancı ve güveni de şaşırtıcıydı. Belli ki bir şeyler değişmişti ve artık esirlerinin onlara ihanet etmek gibi bir amacı yoktu. Elizabeth bugün yaptıklarıyla sadakatini ispat etmişti. Bu yüzden kızı yeniden bir yerlere kapatmaya ya da yerinden kaldırmaya çalışmamış ve Jamie'nin başında durmasına müsaade etmişti.

Genç kız gözlerini sıkıntıyla kapatıp oturduğu sandalyede geriye yaslandı. Sabahtan beri gözünü bir an bile hastasından ayırmamıştı. Şimdiyse açlık ve yorgunluk etkisini göstermişti, yaşananların etkisiyle başı ağrıyordu.

"Ben ne yapıyorum?" Karanlık odada boşluğa doğru fısıldayıp iç geçirdi. Hayatı nasıl bir anda böyle bir yöne girebilmişti? Onu o halde gördüğünde hissettiği korku gerçekti. Elizabeth açıkça Jamie'nin ölmesinden korkmuştu. Onunla ilgilenerek şefkat göstermiş hatta seyircilerinin önünde öpmüştü. 'Bunu nasıl yapabildim?' diye düşünüp kendisini yıpratmaya bir son veremiyordu. Ne zamandır Jamie'yi bu kadar önemsiyordu? Ondan başka kimsesi kalmadığı için mi böyle hissediyordu? Düşüncelerinin ironisine gülerek gözlerini açtı, uyuyan adamın yüzüne baktı.

"Senin yüzünden kimsem kalmadı benim. Bugüne dek öğrendiğim her şeyi, inandırdıkları değerleri unuttum. Sayende artık kendime yabancıyım."

Kapı usulca aralandı ve Elizabeth de ürkerek toparlanıp ayağa kalktı. İçeriye giren Arthur'du. Eliyle işaret ederek rahatsız olmamasını, oturmasını söyledi ve ekledi. "Hâlâ uyanmadı mı?"

"Hayır, ama bu normal, çok yorgun düştü ve dinlenmesi gerekli."

Arthur başını sallayarak başını ağabeyinden tarafa çevirince cesaretini toplayarak başka bir şey sordu Elizabeth. "Corning'i ele geçirebildiniz mi? Bunu Jamie'ye nasıl yaptılar?"

"Corning ondan bekleneni yaptı ve kaçtı. Jamie de kovaladı. Ancak bunu yaparken pusuya düşürüldü. Belki de en başından beri amacı bu savaşı kazanmak değil, onu öldürebilecek bir tuzak hazırlamaktı."

Loş ışıkta görebildiği kadarıyla Arthur'un yüzüne baktı Elizabeth. Duydukları onursuz bir adamdan, bir adiden beklenecek türde şeylerdi. Düşmanın bu kadar alçalabilmiş olmasına inanamıyordu.

"Peki, bundan sonra ne olacak? Bir esir olarak size istediğinizi veremedim. Jamie amacına ulaşamadı."

Arthur sözlerin altında yatan manayı anlayarak yeniden kıza baktı. Aslında bu sorunun cevabını o da tam olarak bilmiyordu.

"Sana ne olacağını merak ediyorsun. İtiraf etmem gerekirse ben de bilmiyorum. Bunun cevabını uyandığında Jamie'den alabilirsin çünkü sen ona aitsin. Herkese bunu defalarca ilan etti. Onun olana biz karışamayız."

Elizabeth buna sinirlenmesi gerektiğini düşündü. Ondan bir eşyaymış gibi bahsediyorlardı ya da evcil bir hayvanmış gibi ve bu gerçekten gururunu kırıyordu. Fakat buna rağmen Jamie'ye bakmaktan kendisini alamadı. Eskiden sebebini anlayamasa da adamın ona zaafı olduğunu bliyordu ve şimdi bu zaaf karşılıklıydı. Bu durumda ne yapacaklardı?

İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin