Merhaba biz geldik!
435 yıldızda yeni bölü yollarım. 💜
Keyifli okumalar.
Bölüm sonunda sürprizimsi bir şey var, bakmadan geçmemeniz rica olunur :)
*
''Karım olsana mesela.''
Sarp'ın dudaklarından bu kelimeler döküldü. Ama ben bunu ömrüm boyunca başıma bela ol olarak anladım.
Olurdum, ben çok güzel bela olurdum!
Kulaklarımı dolduran sözlere bir an anlam veremedim. Daha on saniye önce Işıl'ı da istememişti Defne'yi de. Beni affettiğini söylememişti. Şimdi birden neler söylüyordu bu adam?
Durdu durdu bombayı patlattı işte, anla.
Kaşlarım git gide çatılırken elimde kalbime doğru gitti. Kalp atışlarım hiç olmadığı kadar hızlanmış, kalbim varlığını kanıtlamak ister gibi çarpmaya başlamıştı. Öyle ki, neredeyse başımı göğsüme doğru eğecek ve tamam oradasın anladım diye bağıracaktım.
Bağır. Kimse yadırgamaz.
''Ne?'' dedim sorarcasına.
Sarp sanki sözlerini gerçekten anlamamışım gibi, ''Evlenelim,'' dedi, aynı şeyi başka bir kelimeyle açıklayarak. Ben ise bunu da anlamamışım gibi bir kez daha, ''Ne?' dedim şaşkın bir tonda.
Gülümser gibi oldu. Hafifçe bana doğru yanaştı ve koyu gözlerini kara bakışlarıma kenetleyerek tekrar etti. ''Evlenelim mi, Işıl?''
Kalbime kastı varmış gibi tekrar edip durduğu sözlerle huysuzca yüzümü ekşittim ve, ''Ay onu anladım,'' dedim, ciyaklar bir tonda.
Sarp başını salladı. Sonra temkinli gözlerle bana baktı ve ardından hafifçe sırıtarak, ''Ee o zaman?'' diye sordu benden bir yanıt beklercesine.
Ama ben bir yanıt verebilecek durumda değildim. Ben, beni affetsin diye onu kaçırıyordum. O ise affetmeyi geçiyor, bana evlenme teklifi mi ediyordu? Bunu geçtim, benimle evlenmek istediğinin farkında mıydı bu adam?
''Delirdin mi sen?'' diye sordum kendimi kaybetmiş bir şekilde. ''İnsan benimle evlenir mi hiç?''
İnsan bu soruyu sorar mı hiç?
Sarp bu kez açıkça sırıttı. Yine o kendinden emin olduğu hale bürünerek, ''Neden olmasın,'' dedi. Sanki baş edilmesi zor olduğumu bildiği kadar, anca kendinin benimle baş edebileceğini de biliyordu.
Başımı belli belirsiz salladım ve Sarp'a onu bekleyen tehlikeyi anlatmaya çalıştım. ''Ömrünü yerim ben senin.''
Kendini bilmen ne güzel.
Sarp gülerek başını salladı. ''Tahmin edebiliyorum.''
Bu sözüyle önce ona şaşkınca baktım. Sonra bir an afalladım. Ciddi ciddi bana katlanacak bir adamla tanışmıştım. Yine de buna inanmam uzun sürdü ve Sarp'ın ciddiyetinden emin olma işini uzatarak, ''Canına mı susadın, Sarp?'' diye sordum.
Başını sağa sola salladı ve dizlerimin üzerindeki ellerimi tuttu.
''Hayır. Ben sadece...'' diyordu ki, ''Sen sadece kafayı yedin,'' diyerek sözünü kendimce tamamladım.
''Hayır, Işıl,'' diyerek itiraz etti. Gözlerime bakarak derin bir nefes aldı ve, ''Seni seviyorum ve beni de kimsenin senin gibi sevmeyeceğini biliyorum,'' dedi.
Öyle güzelsin ki demekten nerelere geldi adam.
''Herkes sevdiği için canını vereceğini söyler, ama iş o raddeye geldiğinde kimse canını kolay kolay ortaya koymaz. Sen koydun. Şimdiye dek görevin için yaptın belki, ama bundan sonra sırf sevginden yapacağına da inanıyorum.''